Sabah erkenden uyandı Cemil. İçeriden tıkırtılar geliyordu. Belli ki birileri ondan daha heyecanlıydı. Hemen fırladı yataktan elini yüzünü yıkadı, koştu kahvaltı masasına. Halil her şeyi hazırlamıştı on numara beş yıldız bir kahvaltı sofrasıydı ama iştah mı vardı Cemil'de. Heyecandan kalbi yerinden çıkacaktı. Çayını koydu Halil Cemil'in, sıkıca sarıldı arkasında "Aslan oğlum benim." dedi.
Az çok yediler sofradakilerden. Halil'de o kadar uğraşmış ama kendisi de yiyemedi pek. Taksi durağını aradı Halil, araba istedi evin önüne. Çok vakit geçmeden çaldı kornayı taksici. Hızlıca indiler aşağı, birer birer değil üçer beşer bastılar basamaklara. Halil hep kızardı Cemil'e böyle indiğinde ama bugün kızmadı hatta kendisi de öyle indi.
Daha çokca vakit vardı sınava ama erkenden vardılar okulun bahçesine. Karşıda bir büfe vardı oraya gittiler Halil bir gazete bir de sigara aldı. Oğluna sordu bir şey ister misin diye yok dedi Cemil de. Ee gazetesiz sigarasız vakit mi geçerdi burda. Büfeden çıkar çıkmaz Halil baktı Cemil'in gözlerine "Sakin ol oğlum bak alt tarafı bir sınav ucunda ölüm yok ya olmazsa seneye çok çalışır bir daha girersin." dedi. Ama o kadar heyecanlı söyledi ki bastı kahkahayı Cemil ve "Aman baba sakin ol sen benden de heyecanlısın. Seneye falan bırakmaya pek niyetim yok benim istediğim yere yetmezse puanım iyi kötü bir yerler yazarız artık." dedi. O da biliyordu bir an önce okuyup babasına destek olması gerektiğini. Ee kolay mı bir başına çocuk okutmak bu devirde?
Yavaş yavaş yürümeye başladı Cemil binanın içine doğru Halil'de arkasında yürüyordu. Başarı diledi oğluna son bir sarıldı sıkı sıkı. Binaya girince lavaboya uğradı Cemil. Elini yüzünü yıkadı biraz halsizlik vardı üzerinde heralde uykusuzluktandır dedi kendi kendine. Uyuyamadı tabii gece heyecandan. Salona geçti sonra yavaştan, epey az vakit kalmıştı.
Sınav başlayalı 30 dakika falan olmuştu bir ambulans girdi okulun bahçesine. Pek korkmadı kimse ne de olsa sirenleri çalmıyordu. Hızlıca hareket ediyordu görevliler bunu görünce korkmaya başladı bütün veliler meğer sirenleri çocuklar rahatsız olmasın diye çalmıyormuş. Herkes yığıldı kapının önüne acaba benim oğlum mu? benim kızım mı? diye. Halil de kalktı yerinden bir bakayım acaba neler oluyor diye. İçeriden çıkan çocuk Cemil'di. Koştu hemen Halil sedyeye doğru. Ambulansa bindirdiler Cemil'i, Halil'de yanına bindi hemen. Burnu kanıyordu Cemil'in. Halil doktorlara nesi var diye soruyordu. Doktorlar işini yapmaya çalışıyor Halil'e de sakin olun beyefendi diyerek sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Ama kolay mıydı o kadar, babasıydı onun o.
Nihayet vardılar hastaneye. Hemen aşağı indirdiler onu hızlıca acile soktular. Koştu Halil yetişemedi hemşirelere. Bekledi kapıda uzunca bir süre sonra bir doktor çıktı içerden. Hemen koştu yanına o bakmamış oğluna bekledi biraz daha. Bir doktor daha çıktı. Sordu Halil hemen "Nasıl Cemil, babasıyım ben iyi mi?" dedi. Doktor girdi söze "Şu anlık iyi gerekli departmana yönlendireceğiz, yanına girebilirsiniz." dedi. Halil yanına girebilirsiniz lafını duyar duymaz fırladı içeri. Gözleri Cemil'i aradı, hemencik buldu sonra. İyi duruyordu Cemil ama nesi vardı söylemedi doktor. Gerekli departmana yönlendireceğiz dedi gitti.
Sarıldı sıkı sıkı oğluna "İyi misin aslan oğlum?" dedi. Cemil baktı babasına "Ne oldu baba bana?" dedi. Belli ki o da bir şey bilmiyordu. Sarıldı yeniden oğluna bir hemşire gördü hemen koştu yanına Hasan ona sordu. O da bilmiyordu. Doktor gelir birazdan dedi gitti o da. Dediği gibi de geldi doktor. Başka yere alıcaklarmış Cemil'i birkaç test falan yapacaklarmış. Korkmaya başladı Halil "Nesi var ?" diye sordu yine. Doktor bakıcaz birkaç test yapıcaz odaya almamız gerek sizi diyince duraksadı Halil. Özel hastenedeydi burası yetmezdı Halil'in parası buraya ama oğlunun sağlığı daha önemliydi borç harç bulacaktı artık bir yerlerden.