Bomboş sokaklar ve Tanrının çocukları. Ben hiç bir zaman Tanrının yarattığı bir şey olduğuma inanamadım neden bir varlık kendi yarattığı varlıkları bu kadar acı içine batırır anlam veremiyorum. Sokakta kahkaha atarak gezen tohumlar el elle tutuşan kendisinin diğer yarısını bulmuş gibi davranan insanlar ve bir çok çeşit boş şeyler olmakla dolu. Boş sokakta kafamda kurduğum kendi simülasyonumda yarattığım küçük oyuncaklarım ne kadar da mutluyuz sanırım cidden aklımı kaçırmak üzereyim. Eve vardığımda kapıda kendimi gülümsemeye zorladım bir ailem vardı ve onlara hiç bir şey yansıtmamalıydım sadece mutlu olmalıydım zile basıp kapıda beklemeye başladım saat geç olmuştu ve her zaman ki gibi uyuyup kabuslarla uyanıcaktım bazenleri hiç uyumuyorum sırf kabuslar yüzünden bu seferde çok yorgun düşüyorum. Kapı açıldığı gibi odama kapatmıştım kendimi gene her zaman ki gibi kıyafetlerimi çıkarıp bir kenara attıktan sonra sert ve yayları bir o kadar rahatsız eden yatağıma uzandım son ses müzik ile simülasyonumu düşünüyordum kafamda mutlu bir ben. Ne kadarda beni tanımlamayan bir kelime kulağımı acıtan derecede çalan Rusça şarkıya söyleyemesemde eşlik ediyordum bu beni mutlu ediyordu hayatım olumsuzluklar üzerine kurulu olsada gülebiliyordum buna zorundaydım gülmelisin sadece gül ki kimseye anlatma içindeki o boşluğu gülmeliyim delirene kadar gülmeli ve sonra zaten kimse sormaz ağlasam da değil mi insan evlatları da böyle değil miydi? Onlara ne kadar lakap takabilirsek o kadar çok kişilikliler tohum Tanrının çocukları insanoğlu varlık ve bir çok şey umarım umarım ki bir gün tüm kişiliklerinden arınıp tüm saflıklarıyla durabilirler o zaman dünya yaşanılabilir bir yer olur mu merak ediyorum belkide o zaman bende diğer insanlar gibi olabilirim saf günah banyosunda defalarca yıkanmış birisinin bunları düşünmesi ironi gibi. Karanlık odamda ki beyaz renkli tavanım ne çok şey söylemek ister gibi duruyor içindeki nefreti kusmak istiyordur belkide bana karşı cansız nesnelerde kinlidir eminim canım beyaz tavanım kaç gece yeminler edip kin ağlarken öylece baktın bana canım beyaz tavanım.. Bir gün beni ağlatan her insandan intikamımı alıcağım diye yemin etmiştim sen çok güçlüsün diyordum ama şuan sadece kendime acıyıp gülüyorum halime intikam alamadım ve canımı tekrar tekrar yaktılar ve şunu anladım ki benim tek gücüm hala ağlayabilmem.. Gözlerim uykusuzluktan acımaya başlamıştı saatte baktığımda sabahın 4'ü olmuştu en iyisi uyumak olmalı kabus görmeme umuduyla gözlerimi kapattım.
Gözlerimi zorla açmaya çalışıyordum yanımda ki konuşan kişinin sesi kulaklarımı deliyordu resmen. Sonunda gözlerimi açabildim başımda dikilen 2 kadın onlara baktım her gün gördüğüm 2 yüz görebildiğim 2 yüz
"Sonunda uyandın 15 dakikadır seni uyandırmak için uğraşıyoruz güzel kızım yemek vaktin geldi burda mı yemek istersin yoksa arkadaşlarınla beraber mi yemek istersin"
Başımı iki yana salladım yemek istemiyordum yemek yemek boğazımı acıtıyordu bunu istemiyordum gözlerimi tekrar kapattım bu sefer ses yoktu iğne almaya gittiler sanırım yemek yemediğimde yani her gün sakinleştirici verip beni savunmasız bırakıp zorla yemek yediriyorlardı yaşıyorsam bu yüzden yaşıyorum. Kolumu sıkıca tutup haraket etmiyceğimi bildikleri için iğneyi yaptılar uykum geliyordu sonsuz uyuma isteğim damarlarımda geziyordu beni doğrultup yemek yedirmeye başlamışlardı ne çiğneyebiliyordum ne başka bir şey yapabiliyordum bu yüzden hep sıvılarla besliyorlar geri kalan besinide serumla damarlarıma enjekte ediyorlar uykumda. Ağaç manzarası olan odamın penceresinden bakıyordum yemeğim bitince beni tekrar yatırdılar gözlerim kapanıyordu uykum gelmişti iyice günün 23 saatti uyuduğum gibi kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Uyandığımda saate bakma gereği duymadan hazırlanmaya başladım bu gün ilk kez dövme yaptırıcaktım her zaman dövme yaptırmak istedim ve şimdi ise zamanı geldi her zaman olduğu gibi gene siyah giyinmiştim kızıl saçlarımın aksine aynada ki halime bakarken fark ettim ki düzgün bir burnum pürüzsüz bir cildim veya acayip ince bir belim yoktu kendime dikkat etmiyeli uzun zaman olmuştu omuz silkip evden çıktım ve yürümeye başladım simülasyonumda yeni insanlar yaratıp yeni binalar inşaa ediyordum bunu seviyordum hayal kurmak yerine kendi simülasyonumu yaratmak daha mantıklıydı bir insan gelip tüm hayallerimi yıkcağına istediğim gibi yaratıp yok edebilceğim bir yerin Tanrısıyım. Dövmeci koltuğuna oturduğumda korkuyordum ve biraz da heyecanlıydım dövmecim genç ve vücüdünun görünen her yeri dövmeyle kaplı olan bir çocuktu garip ve hoş. Sağ bileğime yazıyı işlemeye başlamıştı kaşınıyor ve acıyordu işkence gibi bi vakit geçiriyordum ağlamamak için gözlerimle savaş veriyordum neyseki sol bileğime geçmişti. 1 saatte yakın bir çalışmanın ardından 2 bileğiminde üst kısmına yazı işlenmişti parayı ödeyip çıktıktan sonra arkadaşımın evine gittim 5 kişilik arkadaş grubu olarak genelde burda takılırdık herkes istediğini yapardı kimse kimseyi umursamaz kendi eğlencesine ve kafasına bakardı.. 5 dakikalık bi zil çalmasının ardından biricik beyfendiyi uykusundan uyandırıp kapıyı açtırabildiğim için sevinçliydim kapıyı açtığı gibi uyumaya dönmesi bir olmuştu bu haline güldüm bartınım onunla beraber büyüdük eskiden aynı sokakta oturuyorduk sonrasında ise ailesi başka şehre taşınma kararı almasıyla gittiler ama bartın her zaman en yakınımdı benden 3 yaş büyüktü 18 olunca direk buraya dönmüştü ve mükemmel bi arkadaş grubum olmuştu mutluydum her ne olursa olsun sığınabilceğim insanlar vardı yanına gidip yanağını öptükten sonra dolaptan bira alıp koltuğa oturdum televizyonda bir şeyler arıyordum ama yoktu biramın sonuna doğru kapı çalmaya başladı diğerlerinin gelmiş olması umuduyla kapıyı açtım.. Ama bunun burada ne işi vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uykunun Tepkisi
Подростковая литератураBir simülasyon bir hayata dönüşebilir mi? Hayallere yer vermediğim bana ait olmayan hayatımda bir simülasyon yaratmıştım her şey gerçekmiş gibi orada yaşıyorum uykumda bir simülasyon yaşıyorum tek yapabildiğim yaratmak ve yıkmak öylece sonumu beklem...