Adamın ağzı hareket etmeye devam ediyordu ama ben uzun süre önce dinlemeyi bırakmıştım. Bu iş için bana yeterince para ödemiyorlardı. İmkânsız. İşteki ikinci günümdü ve kendimi pencereden aşağıya atmaya hazırdım. Müzik endüstrisi eğlenceli olur, demişlerdi. Cazibeli olur, demişlerdi. Yalan söylemişler.
"... anlaması o kadar zor mu? Derdimi sana anlatabiliyor muyum? Ekler dediğin, uzun, üzeri çikolata kaplı, ortası krema dolgulu bir tatlıdır. Bu şey değil, bu... bana getirdiği yuvarlak şey. TEKRAR," diye kükredi ahmak.
Masasında oturan kişisel asistanı, koltuğunda daha da derinlere gömüldü; belli ki bir sonraki hedef olmamak için elinden geldiğince çabalıyordu. Haklıydı. Muhtemelen o da bu muameleyi hak etmek için yeterince maaş almıyordu. Saatte yüz dolara sadece bir mazoşist bu işten keyif alabilirdi. Çoğunlukla birkaç ay kadar süren geçici işlerde çalışırdım. Yeterince para biriktirebileceğim kadar uzun, herhangi bir duygusal bağ oluşturamayacak kadar kısa süreli işler.
Çoğunlukla.
"Beni dinliyor musun sen?" Asabiyeti arttıkça cildi şoke edici bir mora dönüşmeye başlamıştı. Eğer bir kalp krizi geçirirse ona suni teneffüs yapmaya hiç niyetim yoktu. Başka bir cesur ruh bu fedakârlığı yapabilirdi.
"Bay... adın her neyse," dedi adam. "O dükkâna geri dön ve bu defa senden ne istedimse onu getir bana!"
"Kyungsoo. Adım Doh Kyungsoo."
Kendisine dokumamaya özen göstererek bir peçete uzattım; ne de olsa bir profesyonel mesafesini her zaman korumalıydı. Ayrıca adam tek kelimeyle iğrençti.
"Bu sizin için."
"Nedir o?"
"Pastanenin görevli müdüresinden ellerinde uzun, lezzetli, erkeklik organına benzeyen şekilde eklerleri olmadığı için özür mesajı," dedim, "Size dün de bunu açıklamaya çalıştığımda bana inanmadığınız için, tatlı camiasında daha yüksek mercideki bir otoriteden gelecek mesaja inanma ihtimalinizin daha yüksek olabileceğini düşündüm."
Şaşkınlıktan neye uğradığını şaşıran asistanı bir peçeteye bir bana bakıyordu.
"Adı Sunmi. İyi birisine benziyordu, daha fazla doğrulamaya ihtiyacınız varsa onu aramalısınız. Elinizdeki peçetenin alt kısmında numarasını da görebilirsiniz."
Söz konusu numaralara işaret etmeye çalışıyordum, fakat Ilhoon elini hızla geri çekip peçeteyi avucunun içinde buruşturarak topak haline getirdi. Eh, pekâlâ, en azından denedim.
Gibi.
Ofisin köşesinden bir kahkaha yükseldi. Sarı saçlı, yakışıklı bir herif köşeden bana sırıtıyordu. Sarışının eğlenmesine memnun olmuştum. Bense muhtemelen az sonra koyulacaktım.
Bir dakika, o, Sky Limits'den Lee Taemin değil miydi?
Hadi canım! Ta kendisiydi.
Diğer üçü de grubun geri kalanı olmalıydı. Bakışlarımı başka yöne çevirmeyi denedim ama gözlerimin başka planları vardı. Ünlü insanlar. Ha. En azından kıçıma tekmeyi yemeden önce birkaç tanesini yakından görme şansım olmuş oldu. Biz normal insanlardan pek de farklı görünmüyorlardı, sadece, belki biraz daha hoşlardı. İnsanlara tövbe etmiş halimle bile etkileyiciliklerini inkâr etmem pek mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My rockstar boyfriend|| KaiSoo
FanfictionAteşli rock yıldızı ile maceraya hazır mısınız?