Titreyen göz kapaklarıma daha fazla işkence etmemek için yavaşça gözlerimi açtım. Tavanda asılı olan Vini her zamanki o çapkın gülüşüyle göz kırparak günaydın diyor. Aynı şekilde ona karşılık verip yataktan yavaşça kalktım. Ayaklarımı yere sürte sürte banyonun kapısına ulaştım. Diğer kızlar gibi aynada kendimi görünce ‘’ Aman tanrım şuan da hortalağa benziyorum’’ demiycem çünkü ben hep hortlağa benzerim. Belime kadar gelen bakımlı saçlarım sanırım en iyi yanım. Onun dışında vücudumda önem verdiğim bir yer yok ne yazık ki. Beni her zaman madde kullanıyormuş gibi gösteren gözaltlarım ve griye benzeyen gözlerim sanırım bunlara bir örnek. Şu hayatta diğer kızlara imrendiğim bir diğer konu ; Diş Fırçalamak. Hayatımda birkez olsun cool bir şekilde dişlerimi fırçalayamadım. Her zaman kuduz köpekler gibi köpüklerin çenemden akmasına da bir çözüm bulamadım. Bu yüzden o kızlara çok özenmişimdir ilerde kocam olursa sabahları kesinlikle o uyanmadan işlerimi halletmeyi düşünüyorum. Banyodan çıktıktan sonra dolabıma doğru ilerlerken telefonumdan gelen bildirim sesiyle tekrar yatağıma döndüm. Annem her ay olduğu gibi psikolog randevumu hatırlatıyordu. Hayır anlamıyorum bir derdim tasam yok. İstediğim her şey oluyo. Niye psikoloğa gidiyorum ? İşte bunun cevabını hala bulamadım.Klasik zengin gösterişlerinden biri işte. Dolabın başına geçip ne giysem diye düşünmek fobilerim arasında çünkü en az bir saat şeçemem. Yaklaşık kırk dakika gibi bir sürenin sonunda siyah bir taytla beyaz triko kazak aldım. Saçımı açık bırakmak yerine dağınık topuz yaptım. Siyah deri ceketim ve botlarımı giyip kombinimi gümüş rengi ucunda ejderha figürü olan uzun kolyemle tamamladım. Aynada kendime tarzsın diyerek çantamı kapıp aşağıya indim ki tam tahmin ettiğim gibi dopdolu bir kahvaltı sofrası ve bomboş sandalyeler beni bekliyo. Küçükken en azından bebeklerimi koyup doldurduğum sandalyelere bakıp iç geçirdim. Şimdi ne o bebeklerim vardı nede sandalyeleri doldurma isteğim.Zamanla zaten alışmıştım. Kahvaltımı yaparken bu ayın dergilerini karıştırmaya başladım. Beğendiğim bi kaç parçanın fotoğrafını çekip anneme attım. 16 yaşında olduğumdan ve ne bir ehliyetim ne de bir arabam olmadığından dolayı Ekrem amcaya seslendim.Kapıya doğru yürürken bi yandan da bağırıyodum ‘’Saliha teyzeeeee Saliha teyzeee ‘’ bir kere daha bağırmak için ağzımı açmıştım ki Saliha teyzenin sesiyle arkamı döndüm. ‘’Kuzum niye deli gibi bağırıyosun arasan ya beni ‘’ Yanına gidip tonton yanaklarını sıktım. ‘’ Ya he ya sanki arasam duyucaksın ama hep aynı laf Salihacıım.’’ Saliha teyze gülerek bana bakıyordu. Napsın kadıncağaz alışmıştı bu durumuma oda. ‘’ Deli kız hadi hadi Ekrem amcan soğukta bekliyo bak üşütme adamı daha fazla.’’ Saliha teyzeyi öperek Ekrem amcanın yanına gittim. ‘’Günaydın Ekrem amca nasılsın ?’’ Ekrem amca gülerek ban döndü.’’İyiyim güzel kızım sen nasılsın.’’ Açtığı kapıdan binerken iyi olduğumu söyledim bende. Yolumuz uzun olduğu için tek dostum canyoldaşım olan kulaklığımı çıkarıp telefonuma taktım. Müzik listeme şöyle biz göz attım. Öyle zenginim diye bi Lana Del Rey veya Eminem gibi havalı şarkıcılar yoktu. Genellikle t-rap yada slow şarkılar vardı. Sancak-Hoşça kal şarkısını açıp kafamı koltuğa yasladım. Dışarıda yağmur yağdığı için camlarda su damlaları oluşmuştu.Dışardaki insanlara baktım tek tek. Kimi bu havada airmaxleri nike montlarıyla koşu yaparken kimisi ise elindeki naylon ve hiçbir işe yaramayan şemsiyesiyle otobüs durağına koşuyordu. Varlık ve yokluk bir arada bu ülkede maalesef. Ailemle bu yüzden her zaman gurur duymuşumdur. Asla durumu iyi olmayan insanları hor görmezler. Öyle biriyle karşılaştıklarında ya annem yada babam mutlaka bir iş verirdi. Babam bu şirket doğuştan kalmamış, babam yıllarını vermiş bu şirketi kurmak için. O yüzden geldiği yeri asla unutmuyor. Ben bunları düşünürken şarkı ikinci kez başa sardı. Ekrem amca geldiğimizi haber verince arabadan inip artık neredeyse her taşını ezberlediğim kaldırımdan yürümeye başladım. Yağmur hafif çiselemeye devam ediyordu. Kapıdan içeri girince o tanıdık koku burnuma doldu. Danışmadaki kız beni görünce gülümsedi.’’ Hoş geldin Hera nasılsın?’’ Buraya defalarca gelmiş olsamda hatırlamadığım tek şey şu kızın adıydı. ‘’ Hoşbuldum iyiyim sen nasılsın ?’’ Gülümseyerek cevap verdi. ‘’ Bende iyiyim canım. Andaç Beyin ufak bir işi çıktı bir yarım saat bekleticem seni kusura bakma tatlım.’’ Kusura bakarım canım ulan madem bekleticen adamı işi var ne diye yarım saat sonraya vermiyosun randevuyu. Tabiki de bunların hiçbirini söylemedim. Sevimsiz bir gülümsemeyle bekleme salonuna gittim. İçerde bi kaç kişi vardı. Bende benim yaşlarımda görünen ve neredeyse – kesinlikle abartmıyorum- tüm vücudu dövme ve pirsinklerle kaplı olan ve tam bir meteor olan çocuğun yanına gittim. Ama ne gidiş sanki dört dönüm tarlam yanmışta beş parasız ortada kalmışım. Öyle bi üzüntü öyle bi çaresizlik.. Çocuk da anlamış olucakki ters bi bakış attı bana. Çocuğa olabildiğince uzak bir şekilde sandalyeye oturdum. Telefonumla uğraşırken kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Yanımdaki çocuk kaşları hafif çatılmış ki geldiğimde de böyledi telefonuma bakıyordu. Hani anlarda belki kafasını çeker diye dik dik bakmaya başladım. Arada kafasını kaldırıp bana bakıyor sonra tektar mesajlarımı okumaya devam ediyordu. Daha fazla dayanamdım ve ‘’ Sence ne yazıyım cevap olarak?’’ dedim. Oda şaşırmış olacak ki bir an bana baktı sonra tekrar telefona döndü. ‘’ Bence cevap yazma.’’ Sinirden kıpkırmızı olan suratımla Tanrıçaları andıran çocuğa döndüm. ‘’ Çok yeteneklisin bakıyorum da.’’ Şaşkın şaşkın bana bakınca açıklama yaptım. ‘’ Öküzlüğünün yanında birde espri anlayışın var diyorum.’’ Sandalyede rahatça kaydı ve sağ bacağını sol bacağının üstüne atarak konuştu ‘’ Seninle uğraşamıycam küçük kız. İşine bak.’’ Mala bak ya . Çocuğun yüzde yetmiş egodan oluşuyo resmen. Şuan her ne kadar tam wattpadlik durum yaşıyor olsamda iyi kız olarak sustum. ‘’ Ha kabul ediyosun yani ?’’ Ona doğru döndüm. ‘’ Ne saçmalıyosun ya ?’’ Gülerek incilerini gösterdi. Allahım sen benden alıp buna vermişsin ama bu her yerini deldirmiş. Amel defteri doludur bunun. Gör bak gör. ‘’ Küçük bir kız olduğunu diyorum kabül ediyosun yani ? ‘’ Sinirle ona döndüm. ‘’ Kiçik bir kiz ildiğini kibil idiyisin yini ?’’ İri gözleriyle bana bakınca işte o an yok olmak istedim. Atın beni ya şu çatıdan atın valla. ‘’ Bu espriyi bilmiyosun dimi ?’’ Çaresizce sorduğum soruya cevap vermeye bile tenezül etmeden önüne döndü. Bende mecbur önüme döndüm. Botlarıma bakarken ‘’ 16 ‘’ Dedim. Oda bana dönüp ‘’ ne? ‘’ dedi. Derince iç çektim. ‘’ Yaşım gerzek. Yaşım 16 yani küçük falan değilim. İki sene sonra reşit olucam.’’ Bu sefer sesli bir kahkaha attı ve bana o muhteşem sesini bahşetti. ‘’ İki gün sonra 20 olan biri için fazla küçüksün bebek.’’ Oha !! yuh!! Anasını!! Daha neler . Bu çocuk en fazla 17 gösteriyodu. Tabikide oyunculuğumu kullanarak ona belli etmedim.’’ Ee napıyım yani banane. Of nerde bu adam ya kaç saat oldu? ‘’ Çocuk saatine bakıp ‘’ Aslında sen geleli daha 20 dakika oldu. ‘’ Ona delici bakışlarımı yollayıp ‘’ Ya sanane çocuk sanane ne her şeye o burnunu sokuyosun. ‘’ Yine o aptal sırıtışıyla beraber ayağa katlı ve kapıya doğru yürüdü. Kapıdan çıkmadan önce bana bakıp ‘’ Aras’’ dedi. Ben hala ona bakınca ‘’ Adım Aras’’ diyince istemsizce güldüm. ‘’Hira’’ dedim. Oda göz kırpıp dışarı çıktı. E bu salak randevuya girmeden gitti. Danışmadaki kıza sordum. ‘’ Ya merak ettim de bu giden çocuk randevuya girdi mi ?’’ Kız kapıya bakıp tekrar ban döndü. ‘’Kim Aras mı? O öyle canım her ay bir gün gelir saatlerce oturur sonra gider.’’ Şaşkınca kıza baktım. Kim niye böyle bir şey yapsın ki. ‘’Değişik. Neyse Andaç Bey ne zaman gelir? ‘’ Kız sabahtan beri bilmem kaçıncı kez olduğu gibi yine gülümsyerek ‘’ Beş dakikaya burada olur canım sen otur.’’ Bİş dikikiyi birdi ilir cinim. Sinirle Arasın yerine oturup beklemeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİRENİŞ
ChickLitBu hikayeyi yazmamdaki asıl amaç yaşıtlarıma bazı şeyleri göstermeye çalışmak istememdi. Hayatı güzel ve dopdolu olan birileri de karanlığa hapsolabilir. Herkesin içinde duygu ve düşünceleri tarafından ele geçirilen bir boşluk vardır.Kimileri bu bo...