Andaç Bey sonunda – tam 45 dakika sonra - gelmeye tenezül etti. Bu adamı seviyordum ama bu yaptığı ilk değildi. Sinirle dudaklarımı ısırdım. Andaç Bey gülerek bana doğru gelmeye başladı. ‘’ Ov Hera dudaklarını ısırdığına göre onu sinirlendirmişiz.’’ Şaşkınca ona olan bakışlarımın ardından sonunda konuşabildim. Daha doğrusu çalıştım. ‘’ İ-iyi de s-siz nerden b-biliyosunuz ?’’. Tekrar gülerek sağ elini sağ omzuma koydu.’’Hera’cım yaklaşık 4 senedir buraya geliyorsun ve ben bir psikoloğum unuttun mu ?’’ Yaptığım saçmalığın farkına varıp gülümsedim.Oda beni daha fazla utandırmamak adına üstelemedi. Andaç Beyin odasını her zaman sevmişimdir. Beni rahatlatan bir havası var. Turkuaz rengi duvarlar, boğaz manzaralı balkon, bembeyaz mobilyalar, boydan boya bir duvarı kaplayan kitaplık gerçekten de tam bir huzur odası. Buraya gelip hiçbir şey yapmadan durmak bile sizi rahatlatmaya yetiyor. Ki ben genellikle buraya gelince hiçbir şey yapmadan sadece yeşilçayımla balkonda manzaranın tadını çıkarırım. Andaç Bey rahat ve kahverengi deri koltuğuna oturuken bende beyaz koltuğa oturdum. ‘’Kızım bir yeşilçay bir de sade türk kahvesi. Yeşilçayın yanına macaronda koyun.’’ Andaç Bey karşı tarafı bir süre dinledikten sonra tamam diyerek telefonu kapattı. Bu hareketi sorgulamadım çünkü her seansta olan bir durum. Ben balkonda keyif yaparken oda kahvesiyle beraber işleri halleder ve aileme her geçen gün daha iyiye gittiğimi söyler. Bunu neden yaptıklarını bilmiyorum. Bana bazen o kadar iyi davranıyolar ki sanki geçmişte bir olay yaşamışımda onun travmasını hala yaşıyormuşum gibiler. Ama bu konuyu irdelemek ve üzülmek istemediğim için hiç açmıyorum. Onlar da bu durumdan gayet memnun oldukları için seslerini çıkarmıyorlar.
Kapının çalmasıyla Andaç Bey o sert ve otoriter sesini duydum. Kız kahverengi daire şeklindeki tepside yeşilçayımla iki tane macaronumu masaya koydu. “Başka bir isteğin var mı Hera’cım ?”. Kıza gülümseyerek cevap verdim. “Hayır yok teşekkür ederim. Oda bana gülümseyerek Andaç Bey’in servisini yaptı. O an Andaç Bey’e baktım. Yaptığı iş kesinlikle kolay değildi. Ben de insanları dinlemeyi çok severdim ama bu iş delilikti bana göre. Günde 10 sorunları olan kişi gelse ben kafayı yerdim heralde. Bu adam nasıl bu kadar karizmatik olmayı başarıyodu peki ?. Bunu ona sormayı aklımın bir köşesine not ettim. Yeşilçayımı yudumlarken telefonumu kapattım. Her ay iki saatliğine de olsa dünyadan soyutlanmak harika bir şeydi. Gözlerimi kapattım ve her zaman yapmak istediğim ama bir türlü yapamadığım şeyi yapamaya çalıştım. Hayal kurmak. Evet evet ben hayal kuramıyorum maalesef. Ne kadar acınası bir durum. Gözlerimi her kaptığımda beliren tek şey karanlık. Ondan ötesi yok. Sadece simsiyah bir boşluk. Bunu Andaç Bey’e sorduğumda bana sadece gülümsedi. O gülümsemede bir çok duygu gizliydi aslında.Acıma. Hüzün.Çaresizlik.
Yıllardır buraya geliyorum ve her defasında bu koltuğa oturup hayal kurmaya çalışıyorum. Neden yapamadığımı, eksik olan şeyin ne olduğunu, düşünüp duruyorum. Sonra bir gün fark ettim ki hayal kurmak için bir nedenim yok. Yani zaten her şeye sahiptim her istediğimi elde eden bir kızdım neden hayal kurmaya ihtiyacım olsun ki? Gerçeğini yaşamak varken neden hayalini kurayım ki ? ama bir süre sonra bu gerçekte canımı acıtmaya başladı. Hayatta istediğiniz her şeye sahip olduğunuz zaman ve isteyecek bir şeyiniz kalmadığı zaman anlıyosunuz asıl çaresizliği. Hiçbir acıyı hafife almam ama hayal kuramamak… Bu çok can yakıyo gerçekten.Kafamı sağa sola sallayarak ruh halimden kurtuldum.Aklıma gelen ani fikirle Andaç Bey’in yanına gittim. “ Andaç Bey size bir soru sorabilir miyim?” Ellerimi önümde birleştirip kafamı sağa yatırıp iki yan sallanmaya başladım. Bu benim genellikle bir şey isteyeceğim zaman aldığım şekil ve bu zaman kadar buna karşı koyan bir güç çıkmadı.”Tabi Hera’cım sor istediğini.” Biraz tedirgindim.Acaba nasıl tepki verir kesin hoşlandığımı falan düşünücek aman sor gitsin Hera hadi.Nihayet kendimi cesaretlendirtme işlemimi bitirdikten sonra Andaç Bey’e döndüm.”Şey şu hani hep gelen çocuk varya dövmeli bad boy olan.” Andaç Bey şaşkınca bana doğru dönünce artık bu işte dönemiyceğimi anladım. “Ney boy ney boy? Bir saniye sen Aras’tan mı bahsediyosun?”Aras güzel isim aslında çekici.”Bad boy badboy. Kötü çocuk anlamına geliyo hani tam da Aras gibi olanlara takılan unvan.Her neyse bu çocuğun bilgilerini bana verebilir misin? Noluuur çok önemli bir mesele.” Bakımlı elleriyle anlını kaşıdıktan sonra bana baktı.”Çok üzgünüm Hera seni severim ama böyle bir sorumluluğu alamam. Hasta güvenliği en başta gelir.” Derin bir nefes aldım.”Ah hadi ama o hasta bile değil. Sadece gelip giden biri.Söz aramızda kalır. Eğer ceza durumu falan olursa ben suçu üstlenirim.” Ayağa kalakrak bana doğru geldi. Kollarımı elleriyle sıvazlarken “Bak Hera hayatta bazen siyasi kuralların yanında hususi kurallar da vardır.Ben eğer Aras’ın bilgilerini sana verirsem onun bana karşı güvenini yıkarım ve bu da hususi kural ihlali olur. Bunu neden istediğini bilmiyorum ama üzgünüm.” İç çekerek omuzlarımı düşürdüm ve alttan yavru köpek bakışları atmaya başladım.”O bakışlar bende sökmüyor biliyorsun değil mi Hera?” Sinirle arkamı döndüm.”Ahh lanet olsun ben gidiyorum çok zevkli bir seanstı Andaç Bey.” Andaç Bey’in üzerini vurgulayarak söylemiştim ama adamın yaptığı tek şey kıkırdamak olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİRENİŞ
ChickLitBu hikayeyi yazmamdaki asıl amaç yaşıtlarıma bazı şeyleri göstermeye çalışmak istememdi. Hayatı güzel ve dopdolu olan birileri de karanlığa hapsolabilir. Herkesin içinde duygu ve düşünceleri tarafından ele geçirilen bir boşluk vardır.Kimileri bu bo...