1 • espoir

285 37 45
                                    

lost stars - adam levine

***

"Kollarımı ve bacaklarımı hissetmiyorum." diye söylendi on dokuzundaki oğlan.

Uzuvlarını dört bir yana açmış, koltuğa yayılmıştı. Kafasını geriye atıp sızlanmaya devam etti. Saatlerdir temizlik yapıyor olmanın yorgunluğu ile tüm kasları ağrıyordu. Gözlerine düşen siyah saçlarını ittirecek hali bile kalmamıştı.

"Kes sızlanmayı Hyung. Kalk da halıyı serelim. Tek başıma kaldıramam ben"

Abisine oranla daha az yorgun olsa da rulo şekline getirilip duvara dayanmış halıyı kaldıramayacak kadar bitkin hisseden oğlan koltuktaki abisini dürttü. Aralarında üç yaş olmasına rağmen ona "kes, git, gel," gibi emir kipi içeren sözcükler söylemekten çekinmezdi. Eh, abisi de yaşı kendisinden iki yaş küçük olsa da boyu kendisini geçen kardeşine laf geçiremiyor olduğu için çabalamayı bırakmıştı.

"Git Kyungsoo Hyung'a söyle. Parmağımı kaldıracak gücüm yok."

"Kalk, kalk, kalk! Sanki benim çok gücüm kaldı da keyfimden seni çağırıyorum."

"Git başımdan Sehun."

"Yine neden didişiyorsunuz siz?"

Elinde dolu bir çamaşır sepetiyle kapının pervazında beliren genç adam kaşlarını çattı. Sepeti diziyle destekleyip terli alnını tişörtünün yenine sildi. Sık kirpiklerle çevirli büyük gözlerini koltuktaki kardeşlerine dikmişti.

"Halıyı tek kaldıramam diyorum, kılını kıpırdatmıyor beyefendimiz."

"Şuna da bakın, on altısına yeni basmış bana laf atıyor."

"Sen sanki çok büyüksün."

"Üç yaş büyüğüm ulan, üç yaş!"

"Baekhyun, kalk da yardım et. Benim çamaşırları asmam gerek."

Konuyu sonlandıran abilerine dönen iki gençten biri somurturken diğeri zaferi kazanmanın verdiği hazla sırıttı.

Baekhyun yenilgiyle iç çekip zorlanarak ayağa kalktı. Bir yandan Sehun'a ters bakışlar atarken ikisi birlikte halıyı kavramış, birkaç eşya hariç neredeyse boş olan salonun biraz önce silinmiş ve kurumuş zeminine sermişlerdi.

Bu sırada Kyungsoo elindeki sepeti daha sıkı kavrayarak kapının önünden geçip holde ilerledi ve mutfaktaki ufak balkonun iki duvarı arasına gerdikleri ipe mandallar ile çamaşırları asmaya başladı. Bir yandan dalgın dalgın, kardeşlerine bu haberi nasıl vereceğini düşünüyordu. Onları üzmeden ve hayal kırıklığına uğratmadan söylemek imkansızdı.

Şubat ayının sonlarına gelmişlerdi. Tene iğne gibi batan keskin bir soğuk hakimdi. Dişleri birbirine çarpmaya başlayan Kyungsoo işini hızlıca bitirip balkonun kapısını sımsıkı kapattı. Yeni toplanan tezgahın yanından geçerek son kez yatak odalarını ve evin diğer bölümlerini kontrol etti. Bahar temizliği her yıl olduğu gibi bu yıl da başarıyla sonuçlanmıştı.

Kardeşlerinin bin bir kez söylenmesine rağmen.

"Daha kış ayındayız, neden bahar temizliği yapıyoruz ki?" derdi Sehun. Kendince haklıydı. Bunu söylediği zamanlarda bazen Baekhyun "Sus ve şu merdiveni düzgün tut, budala. Düşersem seni gebertirim." diyor ve dolap tepelerini ovalamaya devam ediyordu. Kyungsoo onların bu hallerine alışkın olduğu için sızlanmalara kulağını tıkıyordu.

Fakat bu yıl geçen yıla oranla daha az söylenmişlerdi. Büyüyorlar, diye düşündü Kyungsoo. Yüzünde buruk bir gülümsemeyle halının üzerine yığılıp abartılı sesler çıkaran ikiliyi izledi. Temizlik nihayet sona erdiği için hem mutlu hem de yorgun olan Kyungsoo "Acıktınız mı?" diye sordu.

danser encore, kaisoo Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin