Güzel duyguları içinde beslediği umudu kaybettim. Çünkü giderken onları da aldın benden, kalbimi de aldın, aklımı da. Ne düşünebiliyorum ne de nefes alabiliyorum. Ne hissedebiliyorum ne de kazanabiliyorum.
Hayatımın yaşanmış en saçma anındaydım. Boş bir duvarla bakışmak. Ne görüyorum bilmiyorum. Belki düşünmeye çalışıyorumdur ama böyle mi? Böyle yaptığım tek şey kendimi daha çok parçalamak. Bunun farkında olduğumu bile bile öylece boş beyaz duvara bakmak niye? Niye bu kadar zor düşünmek, kavrayabilmek. Niye bu kadar zorsun? Belki de seni çözmek için bu kadar çaba. Ama nereye kadar.
Elimdeki alkol dolu bardağı duvara fırlatarak "neden, neden" diye sayıklıyordum. Odadan çıkıp kapıya yöneldim. Anahtarı alıp kapıyı sertçe kapattım. Bu tatlı yağmur da sahil kenarına doğru yürümeye başladım.
5 dakika sonra...
Sahil kenarına geldiğimde boş bir bank aradım. Yaklaşık 30 35 adım daha attım ve banka oturdum.
Şimdi bu yaptığım da neydi. Amacım neydi benim ya, amaçsız yaşanır mıydı?
Yoruldum, sürekli bir şeylere bağlı hayatı yaşamaya yoruldum. Sensizlik yordu beni. Daha ne kadar birini sevebilirdim?
Aynı evde yaptığım gibi boş boş denize bakıyordum. Ne fark etti şimdi? Sadece denizin dalgaları kafamı toplamama yardımcı olur diye mi düşünmüştüm yoksa? Gerçekten akıl sorunumun olmadığından şüphe etmeye başlamıştım artık.
Islanıyorduk, ama senle değil denizle ıslanıyorduk. Hangimiz daha çok acı çekmiştir diye düşünmüyor değildim. Denizle kapışabilir miydim? Cidden artık kafayı yemiş gibiyim. Belki de senin böyle ters köşelerine vermediğim anlamı çözemedim diye sinirden düşünmez oldum ve aklımı yitirmiştim.
Banktan sinirle kalktım. Bu sefer "her yerde sen" diye sayıklamaya başladım. Yağmur şiddetini arttırmıştı. Sırılsıklam olmuştum ve hala yürüyorum. Kimse yok. Yanlız başıma yürüyorum. Yüzüm ıslaktı ve o ona eşlik eden bir ıslaklık daha vardı. O da ne yoksa ağlıyor muydum?
2 saat sonra ...
Yürümekten ayaklarım beni taşıyamaz olmuş eve gelmeye karar kılmıştım.
Evin kapısını açmak için cebimden anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım. Eve girer girmez duraksadım. Şöyle güzel bir şekilde etrafı süzdüm. Mutfağa ilerledim. Raftan bir alkol daha alıp bardağa doldurdum ve yudumladım. Boğazıma gelen acıyla yüzümü buruşturdum ama içmeye devam ettim. Alkol şişesini de alıp içeriye salona oturdum.Senin verdiğin acı karşında hiç bir şey yarışamazdı. O derece acıttın canımı. Gittiğin saatten beri her yere boş boş bakıyor ve sinirlenip bir şeyler kırıyordum. Ama emini ki hiç biri benim kalbim kadar kırılmamıştır. Çünkü cam parçalarını sayabiliyordum ama kalbimin parçaları bir kum tanesi kadar. Resmen bir kumsal kadar kum tanesi. Öylesine kırıldım sana.
Allahım çıldıracağım yine sen. Her tarafta sen. Düşüncelerimi esir mi aldın? Onları da mı aldın? Film mi çekiyoruz burda? Bu neyin oyunuydu?
Ve yine sinirle kalktım. Saçlarımı karıştırdım. Yine aynı ıslaklık. Yine mi ağlıyordum? Bu kaçıncı? Tekrar ellerimi saçlarmın arasına daldırdım ve halime bakmak için ayna karşında durdum.
Berbattım.
Dizlerimin üstüne çöküp yüzümü ellerimin arasına alıp çığlık çığlığa ağlıyordum. Arada bir ellerimi yere vuruyor ve "senden nefret ediyorum" diye bağırıyordum.
Neye bağırıyordum?
Ayağa kalktım. Oturduğum koltuğun üstündeki alkol bardağımı dikledim. Biten şişeyi yere fırlattım ve hızlı adımlarla banyoya geçtim. Tekrar aynada kendime baktım ve ellerimle yüzümü yıkadım.
Ağlamayı zırlamayı kesmiştim. Üst kata odama koştum ve üstümü değiştirip odadan çıktım. Tekrar banyoya girip kirlileri sepete attım ve saçlarımı tepeden topladım. Solana gidip telefonumu, kulaklığımı, cüzdanımı ve anahtarımı aldım. Kapıya yönelip sakince dışarı çıktım. Ayrıca sahil yolunu tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşler İçinde Ay
Teen FictionGerçek hayatın içinde terk edilen bir kız, yanlızlıkla yüzleşir ve yanlızlığın yanında birini daha bulmasından ötürü gerçek yaşamın ta kendisine kavuşur. "Gerçekten bu çektiklerin acı değil" dedi Yavuz. "Gerçek bir acı oldu sanmışım." Dedim kısık...