5》angelic voice (güncellendi, tekrar okumanız önerilir)

713 65 17
                                    

  düz bölüm. bölüme başladığınızda medyayı açın ( miley cyrus - when i look at you).

🍒

  Yeonjun, mesajını yolladıktan sonra babasının arabasını kaparak bara doğru yola çıktı. Soobin'e olan karşı hislerinden emindi fakat birçok arkadaşına ve Soobin'e belli etmek için biraz erken olduğunu düşünüyordu. Onun onu sevdiğini kanıtlayan herhangi bir şey olduğu söylenemezdi, ilk önce yavşaması gerekiyordu. Flört tarzı olaylar.

  Barın kapısından içeriye adımladığında içeride yankılanan şarkı sesini duydu. Barmene takılmıştı gözü, suratındaki rahat tonlamayla gözlediği yeri takip etti ve şarkıyı Soobin'in söylediğini fark etti. Birçok kişiyse uyuyordu.

  Sarhoşken yazamıyordu ama çok güzel konuşuyordu, hatta harika şarkı söylüyordu. Sessizlik içinde kayan hoş tını, Yeonjun'un kendisini bırakmasına, rahatlamasına sebep oluyordu.

  Âdeta bir melek sesine sahip.

  Onu alıp evine bırakması gerekiyordu ama kalıp dinlemeyi tercih etti. Barmenin olduğu yere yürüdü ve oturdu. Kendini melodiye bırakalı uzun bir zaman olmuştu. Tek istediği biraz daha bu muhteşem adamın söylediği, dudaklarından savurduğu sözcükleri dinlemekti.

  "Bir küçük bardak," dedi ve kafasını tekrar Soobin'in olduğu yere döndürdü. Kafasını yana atmıştı ve gözleri kapalıydı. Şarkıyla bir bütün olmuştu, ne derseniz deyin asla söylemekten vazgeçmeyecek bir hâli vardı. Yeonjun kendisinin de bildiği şarkıyı mırıldanmaya başladı:

  🍒

  "Güzel bir melodi, yalnız gecelerde

  Çünkü hiç garantisi yok, bu hayat kolay

  Dünyam parçalandığında

  Karanlığı yok edecek ışık olmadığında..

  Bu sana baktığımda oluyor

  Dalgalar kıyıya vurduğunda

  Ve eve gidecek yolu artık bulamadığımda..

  Bu sana baktığımda oluyor"

  🍒

  Şarkıyı yarıda kesen Soobin, nefes nefese kalmış gibiydi. Herkesin (uyanık olanların) kalbini çaldığı anlarda hiçbir şeyin farkında değil gibiydi. Mikrofonu yanında olan tabureye bıraktı ve merdivenlerden yavaşça inerek sahneyi terketti. Yeonjun ise o sırada üçüncü bardağını içiyordu. Sarhoş değildi henüz, sarhoş olmak için uzun bir yolu vardı daha. Soobin'in onu görmesini bekledi ama Soobin gözlerini açamayacak kadar sarhoştu.

  Bir anda aklına yanında biri olup olmayacağı geldi ve ayaklandı, ama akıllı Soobin tek başına gelmişti. Gecenin 2'sinde. Gerçi şu an yaptığı her şeyi de planlamış, salakça hareketler sergileyeceğine dair kendine söz vermişti. Şu an hiçbir şey hatırlamadığını saymazsak.

  Fakat o anda açılan gözleri Yeonjun'a ulaştı. Anlık bir bakışma yaşandı. Baştan aşağı gördüğü seksiliği süzmeye başladı ve ardından ayaklarını Yeonjun'un olduğu yöne hareket ettirmeye başladı. Siyahlara, koyuya gömülmüş gençin mavi saçları, barın tek ışık kaynağıydı bulundukları durumda.

  "Gözüme çarptın," diyerek Yeonjun'un yanına yürüdü Soobin. "Saçların çok parlak."

  Yeonjun şimdiden kendini garip hissetmeye başlamıştı. İçinde olacak bir sevgi patlaması için depo yapıyordu Soobin'in laflarını sanki. Soobin masaya yaklaştı ve oturmak için sandalyeyi çekti. O anda Yeonjun'un vücudunu ve yüzünü süzmeyi sürdürüyordu. "Oturuyorum."

  Yeonjun birden çıkıştı ve kendisinin de neden söylediğini bilmediği şeyler söyledi: "Neden içtin Soobin?" Soobin o sırada oturdu ve içki istedi. Ne olduğu, kimin ne söylediği pek umrunda değil gibiydi. İçindeki merak yükseliyordu ayrıca. Daha önce gördüğünü hatırlayamadığı bir genç ona kızıyordu. Ama o, onu tanıyor gibiydi. "Sen benim adımı nereden biliyorsun?" diye sordu.

  Nefesini dışarı vererek bıkkınlığını belirtti Yeonjun. O sırada düşündüklerinin yaptıklarıyla alâkası yoktu. Soobin'i bu kadar yakından görmeyeli uzun bir zaman olmuştu, en son okul kavgasında yanından geçerek ona omuz atarken güzelliğini fark etmişti. Ama şu an, sanki daha da güzeldi. Rüyasında gördüğü, hayal ettiği Soobin'den bile daha güzel.

  Elini Soobin'in omzuna attı. "Eve gidelim. Yani, sen senin evine, ben benim evime. Yanlış anlama."

  Soobin yüzünü buruşturdu ve kafasını iki yana salladı. Gözlerini sıktı, sinirlenmiş gibi kollarını bağladı. Pek gitmek isteyen bir hâli yoktu. Aksine, burada sabahlamayı düşünüyordu. Kimsenin de onu tutabilecek bir etkisi olamazdı. Üstündeki deri çakması ceket ile ateşli gözükmesi gerekirken tamamen tatlı gözüküyordu Yeonjun'a. Bir bebekten farkı yoktu o anda.

  "Burada ne yapmayı planlıyorsun," kızgın bir ifadeye büründü büyük olan. Kaşlarını alaycı bir ifadeyle yukarı kaldırdı ve küçücük bir yalan söyledi. Ama tanrı şahit, Soobin'in inanmasını bekleyerek söylememişti. "Ölürsün."

  Sarhoş hâliyle bile maytap geçmeyi başarabiliyordu Yeonjun. Bu tavrıyla havalıydı fakat etkileyemediği tek kişi karşısında oturan sırıktı. Bu genç sarhoşun saflığıyla başa çıkması zor olacak gibiydi. Soobin kaşlarını havaya kaldırdı ve ağzını açtı. İnanmış bir havaya büründü.

  "Ciddi misin?" diye sordu. Soobin çok ciddi gözüküyordu. Yeonjun cevaplamamayı seçti ve ayağa kalkması için elini yukarı aşağı salladı. Soobin ne yapacağını bilmiyordu, aynı Yeonjun gibi.

  "Ben gidiyorum. Kötü şeyler olmasını istemiyorsan beni takip edersin." diyerek barın tuvaletine yürümeye başladı Yeonjun. İyice sarhoş olmaya başlamıştı, ama olmak istemiyordu, dolayısıyla elini ve yüzünü yıkayacaktı. Soobin, 'Ne tür kötü şeyler?' sorusu gibi içindeki düşüncelere, beyin fırtınasına engel olamadı.

  Peşinden Soobin de ayaklandı ve beraber tuvalete yürümeye başladılar. Soobin ona yetişmek için adımlarını hızlandırmıştı, böylece Yeonjun'un yüzünde muzip, lâkin tatlı bir tebessüm yerleşmesine neden olmuştu. Vardıklarında Yeonjun yavaş adımlarla kötü kokulu odada bulunan lavobaya ulaştı ve yüzünü yıkamaya koyuldu. Soobin ise onu izlemekle meşguldü.

  Yeonjun ona döndü ve peçetesi olup olmadığını sordu. İkisi de sarhoş oldukları için ne yaptıklarını pek bilmiyorlardı. Birkaç saniye sonrasında sorduğu sorunun saçmalığına güldü büyük olan. Fakat Soobin gülmemişti. Anlayamadığından ya da başka şeyler düşündüğündendir belki, tanrı bilir. Bu sırada Yeonjun daldığı düşüncelerden kurtuldu ve cüretkâr bir şekilde Soobin'in yüzüne bakmaya başladı. Soobin'se, Yeonjun'a yaklaştı, geniş omuzlarından tutup birden kendine çekti, vücuduna yasladı onu.

  O an Yeonjun'un kendinden geçmesine neden olacak bir şey oldu: Soobin, Yeonjun'un dudaklarına gömüldü.

🍒

burada bitiyor 🤭🤗

saçma sapan olacaksa bile yorum atın lütfen 😭😭😭

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 28, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

issues : yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin