EPİSODE 1

10 2 0
                                    

Ölüm… En beklenmedik anda gelip sevdiklerimizi alır bizden. Yaşanamamış her an, söylenmemiş her güzel söz büyük acılı bir keşke olarak kalır yüreğinde insanın. Sayılı nefesle geldiğimiz bu dünyadan elbette hepimiz gideceğiz ama ayrılık… Bu öyle bir acıydı ki kelimelerle tarif etmem imkansızdı. Bu yüzden ateş düştüğü yeri yakıyordu zaten.  Daha çok gün geçireceğimizi düşündüğümüz sevdiklerimiz bir bir ayrılıyordu aramızdan. Değil yarın saniyeler sonrasının bile garantisi yoktu aslında.
Sevdiğim adamı kaybetmiştim. Onsuz günlerim nasıl geçecekti, hayatıma nasıl devam edecektim bilmiyordum. Onunla su gibi akıp giden zaman onsuz geçer miydi ki? Annesinin acılı feryatları kulaklarıma dolarken kalbimdeki sancı giderek artıyordu. Yere çökmüş kadını kaldırmaya çalışıyordu komşuları. Ama bırakmıyordu, sarılmıştı oğlunun mezar taşına. İnsanların konuşmaları uğultu gibi dolanıyordu.
‘Başın sağolsun Nevin.’
‘Evlat acısı en zoru.’
‘Unutulur Nevin, insanın en iyi yaptığı şey unutmak.’
Unutulur muydu sahiden? Unutur muydu Nevin teyze oğlunu? Unutur muydum sevgilimi? Unutulur deyince silinir miydi anılar birden? Acısı taze bir insana söylenecek en son şeyler bile değildi söyledikleri. 
Bir köşede oturmuş mezar taşına bakıyordum.  İçimden gidip sarılmak geliyordu. Onu anlayacak tek kişi benken gidemiyordum yanına. Hiçbir şeyin unutulmayacağını söyleyemiyordum ona. Gözyaşlarımın ardı arkası gelmiyordu. Nefes almakta zorlanıyordum. Aldığım her nefes ciğerlerime batıyordu sanki. Sendeleyerek oturduğum yerden kalkıp olabildiğince hızlı ilerlemeye çalıştım. Olmuyordu… Bacaklarım taşıyamıyordu beni. Değil koşmak adım atacak halde değildim. Olduğum yerde çökerek ellerimi yüzüme kapattım. Nefes alışverişimi düzenlemeye çalışıyordum.
‘Efsun?’
Duyduğum ağlamaklı sesle başımı karşımdaki yüze çevirdim.  Zor da olsa ayağa kalkıp yaklaştım. Sıkıyordu kendini ağlamamak için. Daha fazla dayanamayıp kollarımı sıkıca boynuna doladım.
‘Çağatay.’
Deyip sırtını sıvazladım. Sesim fısıltı gibi çıksa da kırılma noktası olmuştu. Hızla geri çekilip arkasını dönse de hıçkırıklarını duyuyordum.  Kendini toparlamasını bekledim bir süre. Kızarmış gözlerle döndü bana. Etrafta gezindi gözleri.
‘Nevin teyzem nasıl?’
‘Nasıl olsun, ağlıyor mezarı başında.’
Anladım dercesine başını sallayıp ne zaman yaktığını fark etmediğim sigarasını üfledi.
‘Onun yanında olalım Efsun.’
‘Tamam.’ Diye mırıldandım, duyduğundan şüpheliydim. Çağatay çocukluk arkadaşımızdı, birlikte büyümüştük. Eskiden yaşadığımız mahallenin her köşesinde anımız vardı. Oradan taşınsak da görüşmeyi hiç bırakmamıştık. Birlikte  geçmeyen tek bir günümüz dahi olmamıştı.  Hatta bir keresinde sürekli köpek istediğim için aşağı sokaktaki bir adamın köpeğini alıp gelmişlerdi. Kısacık sürede isim bile koymuştuk köpeğe. Lokumdu adı. Tabi adam köpeği almakla kalmayıp ailelerine şikayet etmiş, ceza almalarına neden olmuştu. Bir süre görüşmemizi yasaklamışlardı.  Ancak yasak bize sökmezdi, gizli gizli görüşüp oyun oynamaya devam ediyorduk.
‘Efsun?’
Çağatay elini omzuma koymuş bana sesleniyordu. Düşüncelerden sıyrılıp bakışlarımı ona çevirdim.
‘Efendim?’
‘Gel yanına gidelim.’
Biz mezarına ilerlerken Nevin teyze ve diğerlerinin gittiğini gördüm. Çağatay ağır adımlarla önümde yürüyordu. Dayanamazdı ki öyle görmeye, biliyordum.  Ayakları sanki geri geri gidiyordu, belliydi.  Durduğumuzda istemsizce kapandı gözlerim. Kalbimdeki acı kendini unutturmuyor, gittikçe artıyordu.  Elini toprağında gezdirdi Çağatay.
‘Ah kardeşim, neden yaptın bunu? Hiç mi düşünmedin ardında kalanları?’
Düşünmemişti işte. Ne annesini ne beni ne de Çağatay’ı. Hiç kimseyi düşünmemişti,  yoksa burada yanımızda olurdu. Ama yoktu işte. Üstelik benim Onu öyle göreceğimi bile bile yapmıştı bunu.
‘Sen mi buldun?’
‘Evet.’ Diye fısıldadım.
--24 Saat Önce—
Telefonumun işkence gibi gelen zil sesiyle zor da olsa gözümü aralayıp telefonu açtım.
‘Günaydın sevgilim.’
Telefonun ucundaki neşeli ses ayılmamı sağlamıştı. Yüzüme yayılan tebessümle cevap verdim,
‘Günaydın canım.’
‘Ben mi uyandırdım?’
‘Hıhı’ diye mırıldandım. Gözüm kapalı konuşuyor olmam dışında uyanmıştım. En azından cevap veriyordum.
‘Ohoo saat kaç haberin var mı senin. İyice uykucu oldun.’
Sitemine karşı derin bir iç çektim.
‘Tamam tamam, kalkıyorum. Ayrıca bugün benim tatil günüm, ve bütün hafta çok çalıştım. Tabi ki uyuyacağım.’ Diye sızlandım. Bir yandan da debelenerek yataktan kalktım.
‘Tamam güzelim, bekletme beni. Saat 1’de ara veriyoruz biliyorsun. En azından şu güzel hafta sonunun en azından bir saatini birlikte geçirelim.’
‘Kapattım,1 saate çıkarım merak etme.’
‘Görüşürüz güzelim.’
Güç bela ayaklanıp hazırlanmaya başladım.
-
Odamdan dışarıya adım attığım anda annemin sesi kulaklarımı doldurdu.
‘Efsun’um nereye kızım?’ diye sormuştu Sare Sultan. Ses tonu yakın bir siteme hazırlıklı olmam için beni uyarıyordu.
‘Hazarla buluşacağım anneciğim.’
‘Ah be kızım bir hafta sonunu da bizimle geçirsen ne var sanki?’
Tabi ki de yanılmamıştım. Uzanıp yanağına öpücük kondurdum.
‘Anneciğim sizinle hep birlikteyim. Biliyorsun Hazar her gün çalışıyor, pek görüşemiyoruz.’ Kapıya yönelip ayakkabımı ve şalımı aldım.
‘Tamam tamam, git hadi. Dikkat et.’
‘Ederim, görüşürüz.’ Diyerek kapıdan çıktım.
Evden çıktığımı haber vermek için Hazar’ı aramıştım ama ulaşılamıyordu. Zaten en fazla yarım saate yanında olacağım için çok üstelemeyip Telefonu çantama attım.
Eylül ayının başları olmasına rağmen hava çok güzeldi. Güz yağmurları henüz başlamamıştı.  Hafif esintili olan havayı ciğerlerime çektim.  Yılın en güzel zamanlarıydı bunlar. Ne kışın dondurucu soğuğu, ne de yazın bunaltıcı sıcağı… Hiç biri yoktu. Sadece tatlı bir esinti.
Yaklaşınca şansımı bir kez daha denemek için telefonumu elime aldım fakat ulaşamamıştım. İçimde ufaktan yeşermeye başlayan endişe tohumlarını yok sayıp yola odaklandım. Kesinlikle işi vardı, yoksa mutlaka cevap verir, mesaj atardı.
En sonunda iş yerine geldiğimde aceleyle park ettiğim arabadan inip içeriye girdim. Kapıdan içeriye girdiğimde Hasan amcanın sevecen sesi karşıladı beni.
‘Hoş geldin kızım.’
‘Hoş bulduk Hasan amca kolay gelsin ama Hazar nerede? ‘
Telaşla etrafıma bakınırken Hasan amcadan cevap bekliyordum.
‘Bura burada deli kız. Lavaboya gitti ama baya oldu gideli.’
Hasan amcayı olduğu yerde bırakıp koşar adımlarla lavaboların olduğu kısma ilerlemeye başladım. Attığım her adımda içimdeki sıkıntı büyüyor, kalbim sıkışıyordu.
‘Hazar!’ diye seslendim, ama cevap yoktu.
Birkaç kez daha kapıya vurunca ses gelmeyince elimi kapı kulpuna uzattım. Kilitli değildi. Biraz aralandıktan sonra ittirsem de açılmamıştı. Biraz daha zorlayınca gördüğüm manzarayla olduğum yere çakılmıştım. 
-
Sevdiği adamı yerde öylece yatarken görünce neye uğradığını şaşırmıştı genç kadın. Gözleri yerde duran şırıngalara ve damarlarını belirginleştiren kolundaki turnikeye takıldı gözleri. Böyle bir şey olamaz diye geçirdi içinden. Yüzünü avuçları içine alıp seslendi Hazar’ a. Nabzını kontrol etmişti ama çok geçti.
‘Yardım ediiinnn!’
Çığlığı tüm binada yankılanırken dizinde yatan sevdiğinin cansız bedenine sarılıp ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordu.
-
--- Günümüz---
Birini kaybettiğimizde yeşeren acı tohumları, sonsuzdu. Bizi asla yalnız bırakmaz, hiçbir şeyin bir daha aynı olmayacağının sinyallerini verirdi. Her giden bir şey götürürdü insandan.
Önümde kayalara vuran dalgaları izliyordum, önünde set gibi duran kayalıklar olmasa nasıl da yerle bir ederdi her şeyi...
Mezarlıktan çıktıktan sonra eve gidememiş, deniz kenarına gelmiştik Çağatay’la. Denizin boğaz yakan kokusunu içime çektim.
‘Biliyor muydun?’
Başını iki yana salladı Çağatay.
‘Bilmiyordum. Anlamıyorum, nasıl hiçbirimiz fark etmedik. Düşünmekten kafayı yiyeceğim.’
Acı bir tebessümle baktım yüzüne.
‘Sen bir de bana sor. Tamam son zamanlarda çok sık görüşemiyorduk ama illa ki fark etmem gerekti. Dün geç uyanmasaydım, daha hızlı hazırlansaydım ya da daha erken gitseydim oraya, her şey çok farklı olurdu. Aradığında bile bana takıldığı için sitem ettim. O aptal uyku yüzünden oldu her şey. Kendimi suçlamaktan, acaba demekten alıkoyamıyorum kendimi. ‘

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 27, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin