Tam 3 yıl önce ruhum intihar etti ve derin yaralarla hayata devam etmeye başladı. Çevremdeki tüm insanları kaybetmiştim, kendimle, düşüncelerimle başbaşaydım.
Her şey Mustafa'nın 10 yaşındayken bizim mahallemize taşınması ile başlamıştı. İlk zamanlar birbirimizden nefret ederdik fakat ortak yönlerimiz sayesinde en yakın arkadaş olmuştuk. Küçükken en sevdiğimiz meyve incirdi ve Gülfem teyzenin bahçesine gizlice girip kaşınıcağımızı bildiğimiz halde ağaca çıkar incir toplardık. Tabi evlere döndüğümüzde pireliler gibi kaşınmaya başlayınca annelerimiz bizi terlikle kovalardı. Her şeyi onda tanımıştım aslında; Mutluluğu, sevgiyi, bağlılığı, güveni ve en önemliside aşkı. Su savaşları yaptığımız zamanlar, meybuzları alıp parka kaçtığımız zamanlar, bana bisikletini vermediği zamanki küsmelerimiz, kısaca her şeyi dolu dolu yaşadığımız zamanlar hepsi kalbimin en derin köşesinde hatıra olarak saklanmıştı.
Şu an Mustafa'nın öldürüldüğü ve bana son kez dolu dolu gözlerle baktığı odada çaresiz bir şekilde oturuyordum. Artık bu evde yaşıyıcaktım. Nereye baksam onun gülüşünü görürken, onun öldürüldüğü odada tek başına yaşıyıcaktım. Yavaş yavaş bavulumu açıp kıyafetlerimi yerleştirmeye başlıyordum. Her yanı farklı bir anı barındıran bu oda, benim ya depresyona tekrar girmemi sağlayacak, ya da normal bir insan olarak hayata döndürecekti. Düşüncelerimi kafamdan atmaya çalışıp eşyaların üstündeki örtüleri kaldırmaya başlıyordum. Çok geçmeden eşyaları düzenleyebilmiştim. Zorda olsa düşüncelerimi bir kenara bırakıp uyumaya çalışıcaktım.
İyi uykular Mustafa...
***
Şu an her yerin beyaz olduğu bir yerdeydim, başı ve sonu olmayan bir sonsuzuktaydım.
"Çok güzel görünüyor değil mi?"
Duyduğum bu kalın ve bana karşı hiç olmadığı kadar boğuk olan bu ses bütün duygularımı canlandırmıştı, Mustafa'ydı bu; her şeyimin sesiydi. Bana doğru geliyordu, ve gözlerim dolduğu yerden yavaşça süzülüp yanaklarıma doğru gidiyordu.
"Özledin mi beni Yonca'm?"
Zayıflamıştı ve buz gibiydi, ama gülüşü hala içimi ısıtabilecek derecede güzeldi. Benden bir şeyler bekliyormuş gibi bakıyordu, ama hala ne beklediğini çözememiştim.
"Seni özledim Gizem, bana bakışlarını, içimi ısıtışını, yağmurlu havalarda ıslanışlarımızı, denize bakıp ileriki hayatımızı hayal etmemizi, gecenin 4'ünde uyandırıp seni seviyorum diyip telefonu suratıma kapatmanı, kısaca her şeyini özledim. Benim yanıma gelmeyi ister misin?"
İçimden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım, ona karşı ise göz yaşlarım art arda akıyordu. Mustafa ise karşımda öylece bana bakıyordu. Konuşamıyordum, sadece ağlıyordum. Kabuk bağlamak üzere olan yaralarımın tekrar açılmasına ağlıyordum.
"Hep beni hatırla olur mu? Seni bekleyeceğim."
***
Uyandığımda yine aynı şeyleri tekrar yaşadığımı fark etmiştim; Mustafa'nın beni çağırdığı rüyalar, hıçkıra hıçkıra ağladığım geceler, onun fotoğrafına sarılıp uyuduğumda sabahları içimde büyük bir boşlukla uyanmam yani kısaca bok gibi bir depresyon sanki beni tekrar kendine çekiyordu. Ama artık buna izin veremezdim, kendi ayaklarımın üstünde durmalıydım. Ailem haricinde tüm arkadaşlarımı depresyonumdan dolayı kaybetmiştim. Aileme minnettardım çünkü bu iğrenç boşluktan çıkmamı sağlayan tek kişi onlardı. Yine kendimi mahvedemezdim. Bu yüzden kendimi toparlayıp yeni bir işe başlayacaktım. Zor bir hayat bekliyordu beni.
Ve Mustafa; Seni asla unutmayacağım...
Sevgilerimle, Gizem.
Merhabaaa *-* . Bölüm biraz kısa oldu ama ilk bölümleri olduğu için ilk bölümleri biraz kısa olacak ^_^ Mustafa'nın Gizem'e neden "Yonca'm" dediğini diğer bölümde açıklayacağım. Bu hikayeyi yazarken kafamda bir şey yoktu ama şu an tam olarak hikayenin akışını kafamda tasarladım. İnşallah beğenirsiniz. Kocaman kocaman öpüldünüüüzzz :***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Açmış Bir Yonca
JugendliteraturKüçük bir odada, kendimle, içimdeki savaşla başbaşaydım. Savaş git gide büyüyor, düşüncelerim kendimi intihara sürüklüyor ve gözlerim ilk gün ki gibi korkuya bürünüyordu. Bir yanımda hayalde olsa Mustafa, bir yanımda ise yalnızlık vardı. Yere yattım...