~Kaderin Oyunu~

23 2 0
                                    


🥑Arya'dan🥑
Gözlerimi monoton giden hayatımın monotonluğunun sonuna açmıştım. Bugün çalışıp çabaladığım her şeyin sonuna geldiğim gün! Yatakta oyalanmayı hiç sevemediğimden ve okulun son gününün olmasının verdiği mutlulukla koşarak kendimi duşa attım. Saat 7.30'u gösterirken kahvaltımı etmiş, otobüs durağındaki yerimi almıştım. Kulağımda kulaklığımla otobüs beklerken duyduğun şarkı sözleriyle bir yandan da ayağımla ritim tutuyordum. Otobüsün önünde durmasıyla koşar adımlarla otobüse bindim ve boş koltuklardan birine oturdum. Bir kaç durak geçtikten sonra yanımdaki boş koltuğa birinin oturduğunu fark etmemle kafamı oraya çevirdim. Bir kaç saniye yüzüne baktıkta sonra ona baktığımı anlamış olacak ki bana döndü. Bana dönmesiyle hemen gözlerimi kaçırıp, önüme döndüm. Hâlâ bana baktığını hissediyordum ama ağızımı açıp tek kelime etmedim. Beni normalde rahatsız edecek olan bu şey şimdi nedensiz yüzümde bir tebessüme yol açmıştı. Otobüsün durmasıyla okula geldiğimizi fark ederek ayağa kalktım ve ona döndüm. Yerinden kalkmıştı bile. Otobüsten iniyordu. Aynı okuldaymışız. Ama bu pek bir şeyler değiştirmez. Aradığınız okulun sonuna gelmiş bulunmaktayız! Ayyy aman Arya! Daha fazla düşünmeden otobüsten indim. Kampüs'ün girişinde ki Kaan ve Ceyda'nın yanına ilerlerken tek gözüm de çocuktaydı. Tıpçıların olduğu kampüse gidiyordu. Hem tıpçı hem yakışıklı! Maşallah! Ama bana neee!! Kendine gel Arya! Allah sahibine bağışlasın! Bizimkilerin yanına varmamla dersliğe doğru ilerlemeye başladık. Sınıfa girdiğimizde herkes şu meşhur baloyu konuşuyordu. Biz hukukçuyuz be! Neden tıpçılarla yapıyoruz baloyu?! Pek umrumda olmayan baloya gitmeyi bile düşünmüyordum. Ama şartlar!
       "Ayyy avukat oluyoruz beee!!"
       "Öyle valla! Büro işini uyguluyoruz di mi!?"
       "Tabii ki uyguluyoruz! Beraber çalışacağımıza inanmıyoruuumm!!"
Onlar konuşurken ben sessizliğimi koruyordum. Sessizliğim Ceyda'nın bana soru sormasıyla son buldu.
      "Alışverişe gidiyoruz di mi?!"
      "Ne alışverişi be yine?!"
      "Balo için Arya! Bu sefer beni ekemezsin! Kesin geliyorsun!"
      "Ama..."
      "Aması falan yok!"
      "Ya be...."
      "Hoca geldi Aryakuşum!"
Ben koca bir of çekerken onlar kıkırdıyordu. Ders'in bitmesiyle herkes alkışlamaya başladı. Bir nevi teşekkürdü dekanlara karşı. 4 sene boyunca bize verdikleri bilgi ve ilgiyi alkışlıyorduk. Okuldan bazı belgeleri aldıktan sonra Ceyda ile ertesi günü alışverişe ayırmak üzere sözleştik ve evlere dağıldık. Otobüs beklerken aklımda Pablo vardı. Ayy ben size hiç bir şey anlatmadım. Hemen anlatayım!
  Ben Arya Kılıç, hukuk fakültesinden mezun oldum. Ailem İstanbul da ben ise İzmirdeyim. Hayallerimin şehri İzmir de! Kaan ve Ceyda ise en yakınlarım. Buraları bana öğreten onlar! 'İyi ki tanımışım dediğim insanlar' listesinin başını çekiyorlar. Bir de Pablo var. Benim biricik ev arkadaşım. Ev arkadaşım dediğime bakmayın. Pablo bir köpek! Ama dünyanın en tatlı köpeği! İşte benim hayatım!
Eve geldikten sonra caddeden karşıya geçtim. Evin kapısını açmamla Pablo ayaklarıma dolanmaya başladı.
      "Pablooo!! Seni çok özledim oğluuum!"
Bir yandan onu seviyor bir yandan da elimde ki anahtarı duvardaki çiviye asmaya çalışıyordum. Pabloya yemeğini ve suyunu verdikten sonra odama gidip üzerimi değiştirdim ve kendime bir sandviç hazırlayıp hızlıca tükettim. Her gün! Aralıksız her gün! Kütüphaneye gidiyordum. Mehmet amca yani kütüphane'nin sahibi ve evimin de sahibi babam gibidir bir nevi. Bu evi onun sayesinde bulmuştum. O kadar iyi bir insandır ki! Tek bakışı insanın içini sıcacık eder. Sırt çantama bir kaç kalem, kitap ve cüzdanımı attıktan sonra kapıyı kitledim ve kulağımda ki kulaklıkla yürümeye başladım. Ah bu şarkı..
    Sena Şener- Teni Tenime
Şarkı'nın bitmesiyle ben de kütüphane'nin önündeydim. Her gün geldiğim bu kütüphane'nin hem benim hem o'nun hayatını alt üst edeceğinden bir haber şekilde içeriye daha doğrusu hayatımın dönüm noktasını yaratmaya adım attım.İçeri girmemle Mehmet amca yanıma geldi ve bana sarıldı. Anında içim sıcacık olurken ben de ona karşılık verdim. Ayak üstü biraz konuştuktan sonra kitap raflarının arasında gezmeye başladım. Kendimi kitaplarda kaybeden ben yine kendimi kitaplarda buluyordum. Gözlerimi kitaplarda gezdirirken elimi bir kitaba atıp narince çekmeye çalıştım. Ama sadece çalıştım. Çıkmıyor be bu! Allah Allah! Karşı taraf  kitabı daha güçlü çekmiş olacak ki kitap ona gitti. O küçücük kitap boşluğundan onunla göz göze geldim. Otobüsteki tıpçıydı bu! İkimizde öylece birbirimize bakarken bir kaç kere gözümü kırparak gözlerimi kaçırdım. Kitaplara bakmaya devam ederken aklım bambaşka bir yerde idi. Kim bu?! Her yerde karşıma çıkıyor! Saçmalama Arya! Ne karşına çıkması! Küçücük İzmir! Elbette karşına çıkacak! Büyütmee! Tam başka bir kitabı elime almış yerime gidecekken arkamda ki ses durmamı sağladı.
       "Bırak onu!"
Allah Allah adama bak be! Hem alacağım kitabı aldı. Hem de alacağım başka bir kitaba karışıyor.
       "Anlamadım?"
       "Yani..şey... bu kitabı beraber okuyabiliriz!"
Elinde ki kitabı işaret ederken ilk önce kitaba sonra ona baktım.
      "Şey, rahatsız olurum dersen. Sen oku sadece! Ben başka bir kitap okurum."
     "Hayır! Yani, hayır derken rahatsız olmam. Okuyabiliriz beraber!"

   🥑Alaz'dan🥑
Ne yapıyorsun lan Alaz! Allahım! Ne yapıyorum ben! Hiç bir şey demeden yerime oturduktan sonra o da eşyalarını toparlamaya başladı. Yanıma gelecekti! O eşyalarını toplarken ben de onu izlemeye başladım. O.. o çok güzeldi. Yeşil büyük gözleri, küçük burnu, uzun kumral saçları...
Ona bakıp gülerken yanıma oturup gülümsedi.
      "Arya ben!"
      "Alaz ben de!"
      "Memnun oldum Alaz Bey!"
      "Bende memnun oldum da bey ne ya!"
      "Şey ben rahatsız olursun diye?!"
      "Demenden daha çok rahatsız olurum. Ben bey denilecek kadar önemli biri değilim bence!"
Ona bakarken o da bana bakıp elini ağızına bastırıp kahkaha attı. Ben de onun kahkahasına gülüyordum.
        "Çok vaktim yok! Okuyalım mı artık şu kitabı?!"
        "Olur olur okuyalım!"

     🥑Arya'dan🥑
Yan yana oturmuş kitabı okurken Mehmet amca yanımıza geldi.
       "Vaaayy tanışmışsınız!"
       "Ne?!"
       "Çok iyi anlaşacaksınız çocuklar!"
       "Mehmet amca ne diyorsun Allah'ını seversen?"
       "Evet! Biz bir daha nerede göreceğiz birbirimiz?! Tek seferlik bir şey işte!"
       "E siz öyle dersiniz ama kader bu!"
Mehmet amca giderken ben Alaza döndüm.
       "Mehmet Amca işte!"
       "Öyle öyle!"
Biz kitabı okumaya devam ederken okuduğum cümleyle tebessüm ettim.
'Yanımda yürüyordun Milena, düşünsene, yanımda yürümüştün! Aşık biri için ne büyük nimet değil mi?'
Kulağımın kenarında hissettiğim nefes ile tebessümüm son bulurken fısıltısıyla kendimden geçtiğimi hissetmiştim.
       "Kokun... çok..çok farklı! Sanki şey gibi... Portakal çiçeği?"
       "Portakal çiçeği! Sevmez misin!?"
       "Bir kaç dakika önceye kadar nefret ediyordum."
Dediklerine gülerken anlamamazlıktan gelerek konuştum.
       "Ya.. Peki fikrini değiştiren ne oldu?!"
       "Kokuyu farklı bir tende almam.."
       "Ama koku aynı koku!"
       "Ama ten aynı ten değil!"
Çenesini omzuma bastırmasıyla nefes alamadığımı farkettim. Sen şaka mısın ya!? İç çekmemle gülümsedi. Yavaşça silkelenip kendime geldim. Onun çenesini omzumla ittirerek ayağa kalktım.
       "Saat geç oldu! Ben gideyim. Kendine iyi bak Alaz! Hayatında başarılar!"
Saçma mı oldu bu lan!? Yok be! Bir daha nerede göreceğim ben zaten bu adamı!!
      "Sen de kendine iyi bak! Hayatında başarılar!"
Çantamı omzuma atıp ilerlerken içimde ki bir his onu tekrar göreceğimi söylüyordu. İyice kafayı yedim ben!

      🥑Alaz'dan🥑
Onun gidişini izlerken bir yandan yaptıklarıma hayret ediyordum, bir yandan da kendi kendime düşünüyordum.
      "Seni gördüğümde nefesimin kesilmesi bize kaderin oyunu mu portakal çiçeği..."

Teni TenimeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin