Süperkahraman

258 3 1
                                    

Düşümden yine aynı çalar saatin kahrolası sesiyle uyanıyorum. Yine aynı gün. Aynı umutsuzluk. Aynı düş. Aynı aşk. Aynı sensizlik. Aynı ölüm. Hiçbir amacım olmadan dağılmış saçlarım, akmış makyajım ve kırışık pijamamla sürüne sürüne yataktan kalmaya zorluyorum kendimi. Sağ elimle başımı ovuyorum belki bir az olsun ağrıyı dindirir diye ama yook olur mu her sabah o baş ağrısı ile kalkılınacak o yataktan yoksa dünyanın sonu gelir sanki. Tuvalete girip çatlamış aynadan kendime bakıyorum. Gözlerim şişmiş, saçlarım yağlanmış, resmen şu Elidor reklamlarındaki 'şampuanı kullanmadan önce' durumundaki kadınlar gibi olmuşum. Ayrılık iyi gelmiyor arkadaş diyorum içimden. Ayrılık diyince yine aklıma düşüyor. Dalıyorum eski anılarıma, onun kollarındaki yerime zıplıyorum hayallerimde, bir an minik bir tebessümle o huzuru gözlerimin önüne getiriyorum. Sonra gözlerimin odaklandığı ayna, telefonumun çalışıyla, onun kollarından çok çatlak bir aynaya benzemeye başlıyor ve gerçeğe geri dönüyorum. Bir koşu yatak odama gidip telefonumu bir aptal umuduyla kapıyorum, valla ben bile sabah sabah o deparı nasıl attım hala merak ediyorum. Mesajın Ateş'ten değil de Beyza'dan geldiğimi gördüğümdeki o hayal kırıklığı, Taylor Swift ile Calvin Harris'in ayrılığından bile daha etkiliydi düşünün yani halimi. Bir süre ekrana baktıktan sonra, Yeterince sinir olmuştur Puhahahah diyip, telefonu açıyorum.
-'Aloha beybi wassup?'
Allah belamı versin şu dünyadaki en gerizekalı en iyi arkadaşa sahibim.
-'Sana da aloha salak ne var?'
-'Iyy yine mi aşk acısı çeken bir Melek? Öyk geldi kızım geri dön artık sahalara.'
-'Kızım seni deli misin? Ne sahası? Biz daha yeni ayrıldık! Ben sevdim mi severim kızım öyle 2-3 hafta sonra elalemin sevgilisi olam...'
-'Salak o sahalara dönmeye gerek yok, bizim arkadaş sahalarına dönsen yeter, beyinsiz.'
-'Ya tamam öyle desene be, ağzımı açtırtıyor tövbe tövbe.'
-'Resmen iki göz bir çeneden oluşuyorsun yemin ederim. Neyse şimdi ben çıkıyorum. Sen de benimle kahvaltıya geliyosun.'
-'Yaa..'
-'Sus zırlama, geliyosun dedim geleceksin ulen, hadi bay beybisi.'

Şu dünyadaki en gerizekalı en iyi arkadaşa sahip olduğumu söylemiş miydim? Neyse be Peri'm var benim - o da diğer befefem onu da taniciksinizz

Uzuunca bir duştan sonra - aklınıza öyle keyifli, mumlu, kokulu, köpüklü bir banyo gelmesin; bir insan 2 hafta suyun s'sini tatmazsa vücudundaki katmandan anca uzuunca bir duşla kurtulabilir. Aklımın ucunda bulunsun bir ara bir hamama gideyim bari- gardrobumun önüne geçip uzun uzun bakmama rağmen bundan önce giymediğim bir şey olmadığını farkediyorum. Kaç yıldır alışverişe çıkmıyordum ya ben? Bu bende öyle bir alışkanlık, bir giydiğimi uzun süre giymem, çünkü bizde parabol(puahfkajdh matematik parabol Ajdjajjsjsja). Ne giyeceğim diye uzuuuğnca bir düşünmeden sonra ilk elime attığım kotu kapıp üzerine de bir t-Shirt atıyorum. Hep öyle olmaz mı ya, denersin denersin, ilk giydiğini seçersin. Neden çünkü bok var, neyse. Makyaj yapıp yapmama konusunda kendimle bir ton savaş verdikten sonra annemden gelen genlere yenilip tabiki de bir rimel, eyeliner paketliyorum. Zaten kuaföre gitmeyeli yıllar olmuş gibi görünüyor sadece kaşlarıma bile bakıldığında, yavrucaklarda şekil mekil kalmamış, ikisi de balta girmemiş ormanlara benziyorlar, en azından makyaj yapayım da insanlar korkmasın yüzüme bakınca. Saçımı da tepeden bağladıktan sonra anahtarlarımı kapıp çıkıyorum kapının dışına. Resmen şu 2 hafta dünya benim için The 100'deki ev ve dışarısı durumu gibiydi. Resmen böyle bambaşka bir dünya, tehlikelerle dolu ve bir o kadar da yabancı geliyordu. Yokmuş öyle bir şey. Al işte aynı koku. Sevil Abla'nın oğlu çöp dökmeye çıkmış yine, tabi salına salına taşıdığı için o çöpü her yere döküyor haliyle, sağ olsun. O koku da var ya -ne yiyorlasa artık evde- insan düşmanı o koku, O2'siz değil bu direkt O2 tüketiyor, canlı o çöp, bir gün birleşip hepimizi yiyecek. Neyse fazla saçmalamayayım. Nefesimi tutup kendimi sokağa atıyorum. Kulaklıklarımı taktığım gibi açıyorum şarkımı, ooh benden keyiflisi yok. Ama tabi karma, canım karma, bugün için yeterince acılı bir başlangıç yapmadığımı düşündü heralde sağ olsun, çalan ilk parça Ateş'le bizim parçamız çıkıyor. Bir an elim gidiyor o iki I yanyana olan tuşa (⏸ anladınız hadi yemeyin), ama sonra duraksıyorum ve dinlemeye devam ediyorum. Sonraki parça şansıma daha hareketli çıkıyor da eyeliner'ımı bozulmaktan kurtarıyor. Sonra yerdeki kaldırım taşlarıyla oynadığım tipik oyunumu oynayarak hızlı hızlı yürümeye başlıyorum. Ya ben tuhaf değilim biliyorum hepiniz oynamışsınızdır. Hani böyle sadece tek renge basmaya falan çalışırsın ya. Ben o oyunu yeni boyutlar bile kazandırmıştım behey, farklı renge geçerken tuhaf bir ses çıkarma kuralım vardı. Artık o sesi çıkarmıyorum tabi büyüdüm. Farklı taşa geçtiğimde asıl renge geçene kadar nefesimi tutuyorum. Ne yani beni çocuk mu sanıyorsunuz? Kaldırımım bitmesiyle oyunum da bitiyor ve karşıdan karşıya geçmek zorunda kalıyorum, yeşili bekliyorum ve yere bakarak yürümeye devam ediyorum. Sonrası çok hızlı gelişiyor tabi. Bir anda çok yaklaşan bir araba, 1 salise sonra kolumda hissettiğim ağrı, ardından çimlerin üzerine yuvarlanmam ve üzerime bir çift mavinin akın etmesi. Bir an öylece bakakalıyorum o mavilere. Ama bir görün, böyle bir mavi tonu yok. Biraz gökyüzünün özgürlüğü, biraz okyanusun derinliği var. İnsanın kuş olup uçası, balık olup yüzesi geliyor yemin ederim. Kendime gelmem biraz sürüyor tabi sonra da bir atıyorum üzerimden mavileri. Sonradan bir anlık bir pişmanlık yaşamıyor değilim tabi.

-'Ne yaptığını sanıyorsun sen öyle üzerime çıkmacalar falan! Allah Allah adama bak şunun şurasında iki gözü için altına mı giricem ben senin? Ucuz kız mıyım ben be?!'
-'Benim altımda olmak çok da kötü değil tabi.'
-'Aaa sen ne dedi... Ha.. Ne..?!'
-'Pardon sen arabanın altında mı olmayı tercih ederdin? Hmm...Yazık olurmuş...'
Yazık olurmuş derken bir kesmiş beni var ya, yemin ederim eridim bittim o an.
- 'Bir dakika, ne?'
-'Sanırım senin yeni süperkahramanın oluyorum, herkes bu kadar yakışıklısına sahip olamıyor.'
-'Anladım ben seni, teşekkürler, iyi günler.'
Kulaklığımı takıp hiç umursamıyormuşum gibi yoluma devam ediyorum, ki tekrar aynı acı kolumda beliriyor; bu sefer bir de en nefret ettiğim şeyi yapıyor, kulaklığımı çıkarıyor. Müziğime saygı duymak zorundasınız tamam mı? Öyle kafana göre kapatmakmış, kulaklığımı çıkartmakmış, yok öyle. Yalnız ezan sesi bölebilir, İman power çünkü.
-'Böyle giderse çok altımda kalacaksın.'
-'Ne dedin sen?!'
-'Ben Eren, melek.'
Gözlerimi deviriyorum, ardından da arkamı dönüp sinir olmuş bir şekilde hızlıca adımlıyorum.
-'Adını söyleseydin bari Melek!'
Vücudumu ona doğru yürümeye devam ederken bağırıyorum:
-'Melek!'
Yanıma doğru koşuyor:
-'Onu biliyorum, gerçek adın ne?'
Tüm ciddiyetimle:
-'Meleeek?' diyorum.
Bir anda ışık hızıyla eli arka cebime gidip telefonumu kapıyor, ışık hızıyla açıyor, ışık hızıyla telefonunu kaydedip kendi telefonunu arıyor.
-'Görüşeceğiz, melek...'

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 14, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAHRAMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin