Bu bölüme bayıldığımı söylemek istiyorum. Duygusal ve güzel oldu :') Lütfen hepsini okuyun, bu bölüme tam anlamıyla bayıldım.
----------
Ayrıldıktan sonra Angel ve Haru'nun peşinden gittim. Çoğu yerden eğilerek, hatta bazen sürünerek geçmemiz gerekiyordu ve bu oldukça zordu.
Üssün her yerine bakarak sıradan bir insanın geçebileceği genişlikte bir boşluk aradık. Arada bir küçük delikler buluyorduk ama oradan birilerinin sığması imkansız olurdu.
"Orada bir boşluk var. " dedim, Angel gülmeye başladı ve Haru bana onun sadece şeffaf bir masa olduğunu söyledi. Cidden, burası mükemmel yapılmıştı ve bir delik bulmamız olanaksızdı.
Aklımda bu düşüncelerle giderken dar bir yerden sürünerek geçmem gerekti. Ellerimi buz gibi tahtalarda sürterken aklımdaki tek şey bir boşluk bulamama ihtimalimizin yüksek olmasıydı.
Ama sonra, düştüm. Kelimenin tam anlamıyla süründüğüm yerdeki büyük deliği fark etmemiştim ve doğrudan içine düştüm.
Yüksek bir yerden yüz üstü düşmek canımı oldukça yakmıştı ve ayağa kalkıp toparlanmam dakikalar aldı. Avuçlarım fena durumdaydı ve dizlerim çok acıyordu.
Zar zor ayağa kalktıktan sonra yukarı doğru bağırdım. Angel ve Kura beni duyacak ve üstte bulunan savaşmaya gönüllü ve ya zorunlu kişileri delikten aşağı yollayacaktı.
Sesim, onların ilgisini çektiği gibi yaratıkların ilgisini de çekmişti ve bu tarafa doğru gelen ayak seslerini duyabiliyordum. Neyse ki son anda birkaç kişi aşağıya atladı. Benim gibi fark etmeden değil kendi istekleriyle atladıkları için rahatça ayağa kalkıp savaşmaya başladılar.
Yaratıkların çoğu buraya geldiği için kapı görevi yapan dolapların önü boşalmıştı ve kalanlar dolapları aralayarak yardıma geldi.
Gecenin bitmesine hâlâ saatler vardı ve ne kadar savaşmaya çalışırsak çalışalım, onlar üstündü. Onlar daha güçlüydü. Üssü yıkacaklardı.
Savaşan, en azından savaşmaya çalışan çoğu kişi yorgun düşmüştü ve dinlenmek için üsse geri dönmüştü. Yaratıklar içeri girmek için kapıları zorluyordu ve biz dışardakiler onların bu davranışını durduramıyorduk.
İçerideki herkes kapıyı tutmaya başladı. Yaratıklar da vazgeçti. Kapıyı es geçip, kırılgan tahtalardan yapılmış duvarlar üzerinde yoğunlaştılar.
Gelen çıtırtı seslerini duyabiliyordum. Yıkıyorlardı. Her yeri yıkıyorlardı. Yumi Rei ve diğerlerinin yapmak için aylarını verdiği nacizane üs yıkılıyordu.
Onları durdurmaya çalıştılar. Herkes yaralandı. Bazıları artık nefes almıyordu bile, ama kimse umursayacak durumda değildi. Ellerinden geldikçe savaştılar ama ellerine geçen tek şey gömmeleri gereken daha fazla ceset oldu.
Pes etmiyorlardı, ama ben çoktan etmiştim. Kendi hayatımı kurtarmak için en yakın rafa doğru koştum ve tepesine çıktım. Savaşlarını izliyordum. Sadece dışarıyı değil, yaratıkların yıktıkları duvarlardan içeriyi de görebiliyordum.
Artık kimse Altay'ı umursamıyordu bile. Onu bırakmışlardı. Herkes çoğunluğu ve üssü kurtarmak için savaşıyordu. Jabami adına üzülüyorum, herkes üssündeki herkesi alıp buraya geldiği için onu suçluyor olmalı çünkü.
Yine de savaşıyordu. Tabancası onu ne kadar korurdu bilmiyorum ama savaşıyordu işte. Sadece o da değil herkes savaşıyordu. Yumi Rei de savaşıyordu. Haru ve Angel de savaşıyordu. Kura ve Amastrist de savaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Infinite Ikea [Tamamlandı]
De TodoSütunların etiketlerinin kaldırıldığı güncelleme öyle bir yıkım yarattı ki bende, anlatamam. Oyunu doğru düzgün oynamamı sağlayanlar onlardı... Ah be F3, ah be A8... Şimdi hepsi gitti. "-Bunun da bir filmi çıkmadı ya :( " [Orjinal]