1.BÖLÜM

216 8 5
                                    

Çocukluğuma dair en eski anılar bu nehirle başlar. Babamın evinin verandası, hafif bir tümseğin ardından akıp giden nehre bakar ve bu verandada çekilmiş bebekliğimden kalma sararmış resimler hala saklı durur. Annem sandalyede dinlenirken kollarında  uyuyakalırmışım ya da babam balık tutarken toprakla oynarmışım. Nehir bende uyandırdığı hisleri hala hatırlarım: Akıntıya kapılıp giden kırmızı kil, nehrin kenarlarına erişince dağılan girdaplar ve Rowan kasabasının sert ve pembe topraklarına fısıldadığı sırlar. Hayatıma yön veren bütün olaylar bu nehrin yakınlarında gerçekleşti.Annemi bu nehrin manzarasına bakarken kaybettim ve ilk kez nehir kıyısındaki bir bankta aşık oldum . Babamın beni evden kovduğu gün aldığım nehir kokusunu hala unutmadım. Sanki nehir benim ruhumun bir parçasıydı ve ben onu sonsuza dek kaybediyordum.

        Fakat herşey zamanla değişir dedim kendi kendime.Hatalar affedilebilir, yanlışlar düzeltilebilir. İşte bu düşüncelerle eve döndüm. Umut. Ve öfke.                                                                                                                                                                       Son otuz altı saattir uyumadım ve bunun on saatini direksiyon başında geçirdim. Yorgun geçen haftalar, uykusuz geceler ve nasıl olduğuu anlamadan verdiğim bir karar. Kuzey Carolina'ya dönmeyi hiç düşünmemiştim. Varlığını bile unutabilirdim. Fakat aklım başıma geldiğinde kendimi direksiyon başında buldum ve çoktan Manhattan'ı geride bırakmıştım. Tedirginlik ve acı arasında gelip giden duygularım, bir haftalık sakalım ve üç gündür üzerimden çıkarmadığım kot pantolonumla eve geri dönüyordum. Üstelik herkesin beni tanıyacağından da emindim. İyi ya da kötü bilemiyordum ama eve dönüyordum.

        Nehri görür görmez ayağımı gaz pedalından çektim. Güneş ağaçların ardından yavaş yavaş yükseliyordu ve ben güneşin doğduğunu hissediyordum. Babamı son beş yıldır hiç görmedim.  Fakat bu durum kesinlikle benim hatam değildi.     Nehrin kenarından kalktım ve köprüye doğru gittim.Arabama bindim ve New York'a doğru yol adım . Artık New Yorktaydım ve bir MOtele doğru yol aldım. 3 km sonra önüme bir motel çıktı. Motoru durdurdum ve cam kapıdan geçerek motele girdim. Ellerimi resepsiyon masasına koydum ve duvardaki tek süslemeyi incelemeye başladım. Duvara çakılı bir çivi  ve üzerine asılmış çam ağacı şeklindeki oda kokuları. Havayı kokladım ve çam kokusuna benzer bir koku alamadım. O esnada arka odalardan bir ispanyol çıktı.Saçları oldukça düzgündü. Üzerinde el örgüsüne benzer bir hırka ve boynunda da turkuaz rengi deri bir kayış vardı. Beni baştan aşağı süzdü ve bakışlarından hakkımda neler düşündüğünü anladım. Bakışları benden uzaklaşıp, arabama yöneldi. Görünüşe göre kafasındaki sorulara yanıt bulmuştu. 

''Hayır,efendim. Gideli üç hafta oldu ve döneceğini sanmıyorum. Fakat burayı hala bbası işletiyor. İsterseniz kendisini çağırabilirim. Adamın söylediklerini anlamaya çalışıyordum. Nereye gitti ? diye sordum. Adam; ''Kız arkadaşını dövdü. Kız şu gördüğünüz camdan aşağı düştü. ''İkimiz de arkamda duran cama baktık. '' Cam kızın yüzünü kesti. Kız şikayetçi olunca Danny de çekti gitti. O günden beri kendisini gören olmadı. Bay Faith'i çağırmamı istermisiniz ? ''Hayır.'' Artık araba kullanılmayacak kadar yorgundum ve babamla karşılaşmaya hazır değildim. ''Boş odanız var mı? ''

''Evet'' 

''Öyleyse bir oda istiyorum. Adamın bakışları yüzüme odaklandı. ''Eminmisiniz ?'' Buradan oda mı istiyorsunuz ? '' Cüzdanımı çıkardım ve masaın üzerine yüz dolar bıraktım. ''Evet'' dedim. ''Bir oda istiyorum''. ''Ne kadar süreliğine? ''. Artık ne bana ne de masada duran yüz dolara bakıyordu. Gözleri cüzdanımın üzerindeydi. Cüzdandan taşmak üzere olan kağıt paralara bakıyordu. Cüzdanımı topladım ve tekrar cebime koydum. ''Gece olmadan odayı boşaltacağım.'' 13 numaralı odaya anahtarı alıp gittim. İçeri girinceye kadar beni izledi. İçeri girdim ve kapının arkasındaki zinciri geçirdim. Yatağa yattım gözlerimi kapattığım anda oda dalgalanmaya başladı. Sanki olduğum yerde bir yükseliyor, bir alçalıyordum. Birden herşey darmadağın oldu ve bir daha geri dönmemecisine uzaklaştım. Boğuk bir sesle uyandım. Duvarda kan izi vardı. Hilal şeklinde ay yere koyu bir gölge düşürmüştü. Bir gürültü duydum. Nerede olduğumu bilmiyordum ve gözlerimi dikkatle açıp bakışlarımla bu loş odayı iyice taradım. Zemindeki ince halı, eski bir sandalyenin ayakları altında iyice harap olmuştu. Perdenin altından az da olsa ışık sızıyordu. Gürültü kesildi.Kapıda biri vardı. ''Kim o ?'' Boğazım kurumuştu. '''Zebulon Faith'' Gelen Danny'in babasıydı. Çabuk sinirlenen bir adamdı ve hayatta bildiği pek çok şey vardı. ''Bir saniye,'' dedim. ''Seninle konuşmak istiyorum.'' ''Geliyorum.'' Lavaboya gittim ve yüzümü yıkadım. Az evvel gördüğüm kabusun etkisinden kurtulmayı umuyordum. Yüzümü yıkadım ve kuruladım. Kapıyı açtım. '' Merhaba, Bay Faith. Görüşmeyeli uzun zaman oldu. '' ''Aynı görüyorsun'' dedi. ''Danny için geldim dedim. Sözlerim canını sıkmış gibi görünüyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 13, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KIZIL NEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin