Dalga Kıran

16 1 0
                                    

Sokakları rüzgar dolduruyordu. Bir de ben, Samsun her zaman yağış alırdı. Lakin bugün bütün yağmurlarına kafa tutuyordu gözyaşlarım. Dünden beri durmadan ağlıyordum. Kalbim paramparça bir şekildeyken, gözlerim denizi seyrediyordu. Ayaklarım dalga kıranın en uç noktasına gelmişti. Burası çok ücra bir köşeydi ama yüzlerce umudun öldüğü bir yer olduğu belliydi. Sıla'yı kaybetmiştim. Beni çok seven birini kaybetmiştim. Hayatımda hiçbir şey yolunda gitmiyordu zaten. Durmadan hiç durmadan durmak dahi istemeden kendimi hayattan soğutmaya başladım. Yaşadığım acıyı kelimeyle tabir edecek olsam onlarca cilt kitap olurdu. Tanrıya küfretmeye başladım. Ağız dolusu saydırıyordum. Nefretimi onun yarattığı dünya ve kadere kusmaya devam ettim. Öyle acı bir şarkı çalıyordu ki arkada kendimi tutamadım ve yine ağlamaya başladım. Düşündüm beni bu dünyada tutan ne vardı? Sesli bir düşünceydi bu. Bekledim birisi cevap verir diye veren olmadı. Sonra ağzımın kenarından gözyaşlarım süzülürken buruk bir halde gülümsedim. Hiçbir şey, Saltuk seni bu dünyada tutan hiçbir şey yok dedim. Bıraktım kendimi dalga kırandan. Şimdi denizin soğukluğu ısımı kesiyordu. Nefesimi kesiyordu. Yutkunamadım bile, bir anda ölüm korkusu sardı. Biraz öncesinde deli gibi ölmeye çalışıyorken şimdi yaşamak için dalga kıranın taşlarına tutundum. Çok iyi bir yüzücü olmadığım için sürekli taşlardan kendimi çekerek kafamı çıkardım denizden. Ölmek için daha zamanım olduğuna mı yoksa yaşamaya devam etmeye mi karar verdim bilemedim. Sırılsıklam bir şekilde, kaldığım apartın yolunu tuttum. Bir yandan tanrıya küfretmeye devam ediyordum. Bir yandan elimi kolumu bağlayıp öyle mi atlasam diye düşünürken aparta geldim. Ağlamaktan ve uykusuzluktan zaten yorgun düşmüştüm. Üzerimi değiştirdiğim gibi uyuya kalmışım.

DÖNGÜ! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin