Yatağın sol tarafına çekildi Taeyong, çift kişilik yatağın verdiği komfor kalkmasını engelliyordu ancak onu tutan başka bir şey daha vardı. Karnındaki bir çift kol ona pek alan tanımamış ve tenini hafif acıtıyordu.
Yoğun erkek parfümü buram buram burnunu kırıştırmasına neden olurken sonunda yatakta çıplak bir şekilde doğruldu; sarıya çalan saçları dağılmış, anlındaki kakülü ise rastgele ayrılmıştı.
Belinin altını kapatan sadece beyaz bir çarşaf vardı. Taeyong yerden topladığı çamaşırlarını kucağına doldurdu ve yatağın köşesine oturup giyinmeye başladı. İç çamaşırını bacaklarından geçirirken arkasındaki sızı kaşlarının çatılmasına neden olsa da sonradan toparladı. Sonuçta ilk defa ilişkiye girmemişti. Kaç kez ilişkiye girmiş ve tecrübe edinmişti. Kendini profesyonel hissediyordu bu konuda.
Taeyong tutkunun beden bulmuş haliydi ki bu tutkusu yüzünden zaten en ünlü Ajanslardan birine kabul edilmişti.
Patronuyla bile yatmıştı.
Suh Ajansı altında çalışıyordu ve yaklaşık beş yıldır ağızlardan düşmeyen bir mankendi.
Pürüzsüz bacakları ve olağandışı yüzü insanları öbür dünyanın ucuna yollamaya yetiyordu. Akıllara durgunluk veren bir güzelliği vardı ve bunu kullanmak için zekice bir yol seçmişti. Hem modaya olan aşırı tutkusu hemde kurnazlığı buna yardımcı olmuştu.
Taeyong altını geçirdiği sırada yatağın hışırdaması ve çıplak omzuna kondurulan öpücüğü hissetmesi bir olmuştu.
"Günaydın," dedi Johnny dudaklarını Taeyong'un omzuna bastırarak. "Hemen gidiyor musun?"
Taeyong patronuna gülümsedi ve dönüp onun dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı. "Alışverişe çıkacağım."
Patronu gözlerini devirip güldü. "Her gün alışverişe çıkıyorsun zaten, bugünlük evimde kalsana."
Taeyong patronunun teklifine karşı yataktan kalktı ve kafasını yavaşça iki yana salladı. "Patronum olduğunuza emin misiniz Bay Suh?" dedi kurnazca. "Yarın Dior ile çekim var. Sizce de tehlikeli teklifler etmiyor musunuz?"
Patronu kolayca pes ettiğinde Taeyong keyifle sırıttı. Hayatını istediği yönde götürebiliyordu ve bu kesinlikle hoşlandığı bir özelliğiydi. Öte yandan Johnny Taeyong'un kararlı ve rekabetçi yapısına her ne kadar hayran olsa da bazen kendini gerçekten onun karşısında kaybederken buluyordu. Taeyong kontrolü sevmeyen ve asi yapısıyla da onun dikkatini çekmişti aslında.
"Pekâlâ, sen kazandın." patronu yan bir şekilde gülümsedi. "O zaman akşam şirkette görüşürüz?"
Taeyong sneakerslarını giymiş şapkasını platin saçlarına geçirmişti bile. Son kez aynadan kendini süzüp şık göründüğünden emin olup evden çıktı.
***
"Beni rahat bırak." dedi Taeyong simsiyah giyinmiş korumasına bakarak.
Mağazanın içinde kendi kendine dolaşmak istiyordu. Yanındaki koruma fazlasıyla ayağına dolaşıp sıkıyordu onu.
"Ama efendim bu kurallara aykırı." Koruması onu birkaç kez ona kuralları hatırlatmış ve yine kendisinin korumasız gezmesinin doğru olmayacağını anlatmaya başlamıştı.
Taeyong buzu andıran gözlerini korumasına dikti.
"Kurallar sikimde gibi mi duruyor? Sana defol dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sex in the city // jaeyong
FanfictionTaeyong takıları, mücevherleri, parlak olan her şeyi, ilgiyi ve kendine gösterilen hayranlığı seven narsist bir mankendi. Bir gün ünlü bir ajansın CEO'su tarafından ağır bir suçlamaya uğrayacağı hiç aklına gelmezdi. model!ty ceo!jae ©️JAEYONGOTMYBACK