-duo-

321 37 15
                                    

Jeon Jungkook o minik bedenle bakışları kesiştikten sonra, 1-2 dakika kendine gelememişti. Hiçbir şeyden etkilenmeyen Jeon Jungkook, küçücük bir beden yüzünden kendine gelememişti.

Sonrasında yeniden bakışlarını düşünürken, minik bedenin bakışlarının fazla ürkek olduğunu anladığında onun buradan olmadığını hemen farketti. Jeon zeki bir adamdı.

Yüzündeki sırıtma ile topukları üzerinde geriye döndü, büyük kapının önüne bir iki adım atarak geldi. Kapının yanında duran korumalar onu gördüğü gibi hızlıca kapıyı açarken göz teması kurmamak için kafalarını kaldırmıyorlardı. Jeon kapıdan içeriye girdiğinde hızlıca elini cebine götürdü. Telefonda bir numarayı tuşlayarak aradı, parti bugün erken baylaşacaktı.

Onun buradan kaçacağını anlamıştı, kaçamaması için partiyi erken başlatmak mantıklıydı. Korumalar ile onu aldırmak şu an tüm ilgiyi kendine toplardı ve insanlar ile uğraşamayacak kadar yorgundu. Telefonla işi bittiğinde yeniden cebine iliştirirken adımları o salondan bile büyük olan odasına bulmuştu. Eli yavaşça kravatına gitti ve çekiştirerek çıkardı. Kapının önüne geldiğinde onun için açılan kapı ile içeriye girdi.

Çıkarttığı kravatı yatağın üzerine attı ve derin bir nefes aldı, ceketini omuzlarından düşürerek çıkardı. Bedenine saran ve oldukça ince olan gömlek gözler önündeydi şimdi. Gömleğin kollarını dirseğine kadar katlarken, kolundaki dövmeler damarlı kollarına oldukça uyumlu ve hoş duruyordu. Bileğindeki saat ben pahalıyım diye bağırırken Jeon yüzüklerini yavaşça çıkardı.

Odasında içi her zaman dolu olan içki dolabına ilerledi. Masanın üzerinden bir kadeh alırken oldukça narin bir şekilde uzun parmakları arasında tutmuştu. Şarabı doldurduktan sonda derin bir nefes alarak koltuğa kendini attı, bacak bacak üzerine atarak düşünmeye başladı.

Hâlâ o bedeni düşünmesi onun için kötüydü, böyle bir şey olamazdı. Gözleri kapatarak kafasını geriye doğru attı, adem elması tüm ihtişamı ile oradaydı. Jeon rahatlatmaya çalışırken odasının kapısının fazla hızlı çalınması ile gözlerini açtı ve tok sesi ile konuştu.

"Gir."

Odaya giren beden hızlıca önüne gelirken, kafasını yere doğru eğmiş soluklanıyordu. Jeon'un bakışları sertçe bedende dolaştı, konuşmasını bekliyordu. Beden hızlıca konuşmaya başladı.

"E-Efendim...sizin takip edin dediğiniz çocuğun peşine taktığımız korumalar 1-2 dakikalığına oradan ayrılmış ve o çocuğu bulamıyoruz. Bazı görenlerin söylediklerine göre onu Lee bey kucağında baygın şekilde götürmüş."

Jeon duydukları ile kaşlarını sertçe çattı. Önündeki cam masaya kadehi neredeyse kırılacak sertlikte bıraktı ve gür sesi ile bağırdı.

"O KORUMALARI HEMEN BURAYA GETİR!"

Çocuk kafasını yavaşça sallarken odadan çıktı, o çocukların öleceğini biliyordu. Koruma onları getirmeye giderken Jeon hızlıca çekmecedeki silahı aldı. Emniyeti açarken hâlâ imkan veremiyordu. Tek çıkış izni olan kişi onun olan bir şeyi kaçırmıştı. Lee eğer ona elini sürdüyse, dostu demeden onu kafasından uçuracaktı.

Şu korumaların işini bitirdikten sonra hemen Lee'nin oraya gidecekti. Odaya giren iki korumaya alaycı bir gülüş bıraktıktan sonra etrafın kan olmasını umursamayarak ikisini alnından vurdu. Bedenlerin üzerinden duygusal olarak büyük bir sakinlikle geçerken oldukça hızlı bir şekilde arka kapının çıkışına yöneldi. Bu sırada en güvendiği kişi olan baş koruma yanına gelmişti, ona hemen emirler yağdırmaya başladı. Beklemeye vakti yoktu.

"Arabamı hemen hazırla, ben süreceğim. Yaklaşık 30 kişiyi yanına al, hepsi silahları ile gelsin."

Kapının önüne geldiğinde ona verilen ceketi hızlıca giydi, sırıttıktan sonra yeniden tok sesi ile konuştu.

"Tabancaları değil taramalı silahları alsınlar. Lee'nin evine gidiyoruz."

Baş koruma hemen bunları bildirirken Jeon arabasına daha ulaşmadan her şey hazır olmuştu. Tüm korumalar ellerindeki silahlar ile arabalara binerken Jeon Bugatti arabasına bindi, bir anda gaza basarken oldukça tehlikeli olmasına rağmen hız sınırı çoktan 300k/m gösteriyordu. İlk oraya gidenin kendisi olacağını biliyordu.

Mors FlosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin