GEÇMİŞTEN GELEN İHANET

172 9 26
                                    


                   Sayısız yıllar öncesinden kalma bir efsane der ki; insanoğlunun kaderi 7 ejderhanın elinde oyuncak olmuştur. 7 ejderler insanoğlundan nefret ettiği için onlara daima zulmetmiştir. İnsanların başına gelen tüm felaketlerden bu yedi ejder sorumludur. 7 ejderlerin gücüne denk bir güç olmadığı için Onların hükümranlığı hiçbir zaman diliminde sorgulanmamıştır. Buna rağmen 7 ejderlerin bile çekindiği 8. Bir ejder vardır. Efsaneye göre bir gün sekizinci ejder gelecek ve diğer kardeşlerini dize getirip onların zulmüne son verecek.

                                      Kıyamet savaşından sonra harap olmuş gezegenin kuzey yarım küresi kış mevsimine girmişti. Grinin en koyu tonuyla ağırlaşmış gökyüzü kasvet dağıtıyordu. Sert ve soğuk bir rüzgar dudakları jilet gibi kesercesine esiyordu. Verimsiz bir arazinin tam ortasında yüzlerce kurumuş ölü ağaç sessizce dikiliyordu. Zamanın en büyük savaşı olan kıyamet savaşını görmüş olan bu ağaçlar adeta savaşa teslim olmuş gibi dikiliyorlardı. Teslim olmuş bir adamın kolları gibi dalları havaya doğru kalkmış ancak gövdeleri boyunlarını bükmüştü. Ölü ağaçlar tam olarak olmasa da genel itibariyle dairesel şekilde bir alanı kaplıyordu. Yüzlerce ölü ağacın boyunlarını tam merkezdeki boşluğa doğru bükmüş olmaları çok manidardı. Yerel halk bunun için çeşitli efsaneler ileri sürmüştü. Bazıları sayısız zaman önce iblis kral Agmaton un buraya geldiğini, Onu gören iblislerin başlarını eğerek selam verdiğini, ancak bir sebepten Agmatonun iblisleri cezalandırıp birer ağaca dönüştürdüğünü söyler. Bu sebeptendir ki çoğu insan burayı iblis ormanı olarak zikreder. Yuvarlak ormandaki her bir boynu bükük ağaç merkeze doğru eğilmiştir. Her bir ağacın gövdesi simsiyahtır ve neredeyse bir kaya kadar serttir. Toprak ise yer yer siyah renge çalmıştır. Ve merkezde ise içe doğru göçmüş yuvarlak ve yayvan bir alan vardır. Bu alanın içi ise cam kırıklarıyla doludur. Sanki dev bir meteordan kopmuş bir parça tam buraya düşmüş gibi.

                              Çölde dolaşıp insanları soyan bir çapulcu son hırsızlığından kazandığı bakır paraları keyifle sayıyordu. Bu hırsızın adı Romek idi. Romek parçalanmaya yüz tutmuş küçük bez kesesinin ağzını açmış içindeki bakır paralara aşkla bakıyordu. Sanki paraya değil de biricik sevgilisine bakar gibi. Romek yaradılıştan kısa boyluydu. Yüzü kırışıklıklar içinde, elleri nasır dolu, uzun ve gür sakallı bir adamdı. Üzerinden hiç çıkarmadığı ve banyo yapmamanın verdiği etkiyle leş gibi kokan gri cübbesi onu bir keşiş gibi gösteriyordu. Çirkin görünümünün aksine çok güzel ve iri gözleri vardı. Gülümsediği zaman kocaman gözleri küçülür ve çizgi şeklini alırdı. Romek gençlik yıllarında sudaki yansımasından faydalanarak gülümseme üzerine sayısız çalışmalar yapmıştı. Binlerce denemenin ardından insana güven veren en doğru sahte gülüşü keşfetmişti. Zaman içerisinde bu sahte gülümsemeyi daha da geliştirmiş ve böylece birçok insanın güvenini kazanarak onları gafil avlamıştı. Kim bilir kaç insan Romek in sahte gülüşüne aldanıp ona sırlarını açmıştı. Yaptığı son hırsızlıkta da böyle olmuştu. Bu çirkin adam ölümcül gülümsemesiyle çöldeki bir kervan reisini kandırmış, Ona dost gibi yaklaşmıştı. Birkaç gün içinde adamın üzerinde sakladığı birikimi dahil tüm sırlarını öğrenmişti. Kervan reisi Romek e o kadar çok güveniyordu ki yemenisinin altındaki bakır paraları göstermekte bir sakınca görmedi. Romek in gülümsemesiyle büyülenmiş olan zavallı adam eğer yanında kalırsa Romek e reis yardımcılığı bile teklif etmişti. Anca bu teklifin olduğu gece Romek zavallı adamı sarhoş edip bütün parasını aldı. Ve çölde izini kaybettirip doğruca gizli zulasına, yani iblis ormanına geldi. Yerel halkın uydurduğu iblis efsanesini ve halkın bu ormandan çekindiğini bilen Romek buna güveniyordu. İnsanlar bu ormandan korktuğu için buraya gelmez ve böylece paralarım güvende olur diye düşünüyordu. Gür saçı ve gür sakalı birbirine karışmış olan Romek bir kez daha keyifle bakır paralarını saymaya koyuldu. Tam 200 bakır para vardı. Bu çöldeki bir insan için servet değerindeydi. Belli ki kervan reisi bu parayı biriktirebilmek için çok uzun zamandır uğraşıyordu. Bunu düşünen Romek arsızca düşüncesini sesli şekilde dile getirdi. ''Aaahh benim enayi kardeşim. Demek Romek kardeşin için uzun zamandır bu paraları biriktiriyordun. Senin hakkını nasıl öderim ben. Enayiliğine doyma e mi hahahahahahaha''. Romek yaptığı her hırsızlıkta kendiyle gurur duyan ve kendini zeki olarak gören iflah olmaz bir çapulcuydu. İğrenç hayatı Romek için kelimenin tam anlamıyla bir gurur kaynağıydı. Romek e göre O çöl tarihinin gelmiş geçmiş en büyük ve en zeki hırsızıydı. Şimdi sıra çaldığı parayı gizli hazinesine eklemeye gelmişti. Ölü ormana giren Romek soğuk rüzgarı yüzüne yiyince söylenmeye başladı. ''Uuuuffffhhhh bu ne beeee! Götüm dondu lan resmen. Lanet kış ayları buraya uğramasa olmuyor sanki. Rahmetli babamın dediğine göre kışı hiç görmeyen yerler varmış. Ama kim bilir nerde? Zaten öyle bir yer varsa bile lanet kıyamet savaşında tarumar olmuştur. Benim gibi soylu bir hırsız bu aptal yerden çok daha iyisini hak ediyor. Bana bir sürü zengin enayinin olduğu bereketli topraklar lazım. Ama nerdeeee! Vuuuhhffffff içim dondu beeee. Şu paraları zulama yerleştirip doğru madam zulinanın evine gitmeli. Madam Zulinanın kızları beni güzelce ısıtırlar. Kralımız sağ olsun bu genel ev işini iyi düşündü. Hem madam Zulina yabana atılacak kadın değil. Ben nasıl hırsızlar kralıysam o da fahişeler kraliçesi. Malın iyisinden anlar. Müşteriye nasıl davranacağını iyi bilir. Özellikle müşterinin cebini nasıl boşaltacağını çok iyi bilir. Bazen hırsız ben miyim yoksa o mu düşünmeden edemiyorum. Ihmmm belki madam Zulinadan biraz ders almalıyım hihihihihi. Heeeyyy, dur bir dakka! Benim gizli zulam, büyük yaşlı ağacım nerde? Hay bin lanet! Yaşlanıyorsun Romeeeek yaşlanıyorsun. Şimdiden ağaçları karıştırır oldun. Bu koduğumun ağaçları da hep birbirine benziyor. Ama benim güzel zula ağacım öyle mi? O farklı. O hayatın bütün yükünü yüklenmiş gibi diğerlerinden daha boynu bükük. Dur bakıyiiimm hahhh işte ordasın. Nasıl da unuttum. Tabi yaaa şu ikiz ağaçların 5 metre solu 10 metre gerisi. İşte benim emektar zulaaaammmm. Hadi bakalım Romek, yaşlı kurt daha ölmedi. Sıva kollarını da çık şu ağaca. Şu çıkıntıyı yakaladım mıııı haahhh, sonra şu dalı tuttum muuu aahhhhh''. Ayağı kayıp düşen Romek sırtını incitmişti. Acıdan soluğu kesilen Romek içinden aklına gelen bütün küfürleri sayıyordu. Bir anda aklına düşürdüğü para kesesi geldi. Bu düşünceyle anında acısını unutup kör bir adammış gibi el yordamıyla yerleri taramaya başladı. Aynı anda hem gözüyle hem de doku hissiyle kesesini arıyordu. Birkaç saniyenin sonunda yere saçılmış olan bakırlarını ve küçük kesesini gördü. Paralarının yere düştüğünü gören Romek çocuk gibi içlendi. Gözleri doldu ve küfretti. ''Hay anasını beş bakıra sattığımın ağacı, yaptığını beyendin miiiiii! Güzelim paralarımı toza toprağa buladınnnnn!!! Dur bir dakka yaaa noooluyor bana? Düştüyse düştü. Toza bulandı diye paranın değeri düşecek değil ya. Yok yok, kafayı yiyiyorum ben. Çölde geçirdiğim yalnız zamanlar aklımı kaçırmama neden oluyor. Şu paraları bir toplayayım da, buna da bir çözüm düşünmek gerek. Acaba kutsal birliktelik yemini mi etsem? Yaşlılık yıllarımda bana sadakatle eşlik edecek bir kadın hiç fena olmazdı. İyi ama kim benim gibi bir maymunla evlenir ki? Boy yok, pos yok, tip desen bakanın 40 gün işi rast gitmez. Amaaaannn kutsal birliktelik de neymiş! Anca karı dırdırı çekersin. En iyisi yanıma bir çırak almak. Evet evet, bir hırsız çırağı. Onu güzelce yetiştirir bildiğim tüm dalaveraları aktarırım. Böylece yüce Romek in akıl almaz bilgileri çölün tozuna karışıp gitmez. Benim halefim adımı yaşatır. Ömrü oldukça benimle gurur duyar. Eveeeetttt bu çırak fikri daha iyi. Ahhhh sırtımmmm! Haaa!!! Hassss..... Kim lan bu? Akıllı ol Romek hemen saklan.'' İblis ormanının tam merkezinde bağdaş kurmuş olan birini gören Romek korkak doğası gereği anında kendini bir ağacın arkasına attı. Gizlice adamı izlemeye başladı. Bir taraftan bu yabancıyı izlerken diğer taraftan delirircesine içinden tahminler yürütüyordu. ''Ahhh ahhhh şansımı rahvan beygirlere düdüklettireyim. Bende ki şu sanşa bak. Kim lan bu herif! Dur bi dakkaaaa, tamaaaaam. Besbelli benim hazinemi soymaya geldi. İyi ama nerden biliyor? Yoksa, yoksa gelip giderken açık mı ettim? Ahh Romek salak Romek insan biraz dikkatli olur. Kesin benim hazinenin peşinde bu pzevenk. Dur bakıyim, tipini tam göremiyorum. Yandan suratını biraz görüyorum ama..... Yok yok, yılların çapulcusuyum ben. Adamı tipinden bilirim. Bes belli bu da hırsız. Beni buraya kadar takip etmiş olmalı. Ama sanırım paraların hangi ağaçta olduğunu bulamamış deyyus. Aklımı seveyim aklımı. Tabi bulamazsın götoş. Kolay mı lan benim sakladığım paraları bulmak. Hiiii ulan ister misin beni bekliyor olsun. Tabi yaaa nasıl düşünemedim. Kesin beni bekliyor. Paraları bulamadığı için bana işkence edip zorla yerini söyletecek. Naaahhh söylerim. O paralar için canımı veririm lan ben. Tanrılar aşkına ben naaapıcam şimdi. Kaçsam aklım burada kalacak. Ya herif tek tek deneyerek doğru ağacı bulursa? Kaçmasam herife yakalanma riskim var. Eline bir düşersem bana neler yapmaz ki bu ayı. Şuna bak, boz ayılardan bile daha iri ayı oğlu ayı. Beni bir eline geçirse kralın on muhafızı gelse elinden alamazlar. İyi de bu ayı niye öyle hareketsiz duruyor? İnşallah öldü mü yoksa? Yok canıııım benimkisi de züğürt tesellisi. Niye ölsün ki ayının evladı. Şuna bak, beni on kere gömer bu dallama. Ama ben şimdi naaapıcaaaammmm. Aklını kullan Romek, aklını kullan, aklını kullan, aklını kullan, haayy aklıma sokayım hiçbir şey gelmiyor aklıma. '' Romek parasının çalınacağı düşüncesiyle kahrolurken bağdaş kurmuş bekleyen adam sessizliği dinler gibi gözlerini kapatmıştı. Boyu iki metre olan bu adam Romek in zannettiğinin aksine bir hırsız değildi. O gizemli bir savaşçıydı.

8. EJDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin