2.2

1.7K 247 194
                                    

Lauv - Never Not

Uzun ve oldukça yorucu geçen iki blok dersin ardından sonunda okuldan çıkabildiğimde derin bir nefes aldım ve kolumun altındaki kitapları düşürmemeye dikkat ederek montumun fermuarını kapattım.

Havalar artık hafiften soğumaya başlamıştı. Sonbahar etkisini yeni yeni gösteriyor, serin ve yağmurlu havaların sayısı artıyordu. Her yer sararmış ağaç yapraklarıyla kaplanmaya başlamıştı.

Kitaplarımı kolumda sabitleyerek okulun merdivenlerine yöneldiğimde üşümemek için acele ederek hızlı adımlarla basamakları indim ve her zaman kullandığım patika yola doğru yöneldim.

Ancak tam o sırada tanıdık bir sesin adımı seslenmesiyle birlikte refleks olarak duraksadım ve yan tarafa doğru döndüm.

Jungkook yüzündeki gülümsemeyle birlikte yanıma doğru gelirken ben de gülümsedim ve ona doğru ilerlemeye başladım.

Dağ evinden döndüğümüzden beri yaklaşık 2 hafta geçmişti ve bu 2 hafta boyunca ikimizde o gece sanki hiç yaşanmamış gibi davranmış, görmezden gelmiştik.

Yani en azından ben öyle yapmıştım. Belki o hiçbirini hatırlamıyordu bile.

Hala çözemediğim şeyler vardı ancak artık tüm bunların hiçbir anlamı yoktu. Olmamalıydı da. Ne onun için ne de benim için.

Böylesi hepimiz için çok daha iyiydi.

Dik dur, gülümse ve hiçbir şey olmamış gibi davran.

Ne de olsa hiçbir şey olmamış gibi davranmak bizim için zor değildi. Aksine, başından beri becerebildiğimiz tek şeydi.

Ortada buluştuğumuzda kaşlarımın çatılmasına engel olamazken, "Ne yapıyorsun burada?" Diye sordum ve yüzüme doğru uçuşan saçları çekip kulağımın arkasına sıkıştırdım.

Üzerimizdeki gri bulutlar git gide daha da kararmaya başlarken rüzgar her geçen saniye biraz daha şiddetlenmeye başladı. Yağmur yağmak üzereydi.

"Sana bir şey sormaya gelmiştim. Telefonda konuşmak istemedim." İlk başta şaşırsam da belli etmemeye çalıştım ve başımı sallayarak devam etmesini bekledim. Bu kadar önemli olan şey neydi merak etmiştim.

Konuşacağı konu her neyle ilgiliyse dudaklarından önce gözleri gülümsemeye başlarken, "Bu akşam Namjoon'un ayarladığı bir mekanda sahne alacağım." Dedi ve hemen ardından büyük bir heyecanla ekledi, "Mekan üniversiteden arkadaşlarına ait olduğu için hemen kabul ettiler."

O sahne alacağı mekanla ilgili detayları anlatırken bende aşağı doğru düşmeye başlayan kitaplarımı kolumun altında sabitledim ve gülümsemeye başlayarak, "Bu harika bir haber, senin adına çok sevindim Jungkook." diyerek sevinçle karşılık verdim.

Ne zamandır sahneye çıkmak için bir mekan aradığını biliyordum. Dağ evine gittiğimizde de böyle bir planı olduğundan ancak bir türlü doğru düzgün bir yer bulamadığından bahsetmişti.

Şimdi ise Namjoon sayesinde bu hayalini gerçekleştirebileceği için çok sevinmiştim. Bunun ona çok iyi geleceğinden emindim.

"Teşekkür ederim, ben de çok mutluyum."

Onu kafamı sallayarak onayladığımda hala bana ne soracağını söylemediği için birkaç saniye boyunca aramızda tuhaf bir sessizlik oluştu.

İkimizde gülümseyerek birbirimize bakakaldığımızda anın getirdiği gariplik karşısında şaşırmadan edemezken bunu ona belli etmemeye çalıştım.

dear bestfriendHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin