Aslına bakarsan nasıl başlayacağımı bilmiyorum... Fakat bu notu sana yazmam gerektiğinin farkına vardım, bu yüzden bunu yapmalıyım.
İlkokul ikinci sınıfa gidiyorduk. Teneffüste seni bana bakarken gördüğümde hissetmiştim olacakları, ama yine de akışına bırakmaya karar vermiştim. Sıra arkadaşıydık biz Jeongguk. Bana rüyanı anlattın, beyazlar içinde olduğumu ve seni çağırdığımı söyledin. Rüyanda beni çağırmana rağmen gelemediğimi söylemiştin. Ve bunu anlattıktan sonra bana beni sevdiğini itiraf ettiğini hatırlıyorum.
Çok güzel sevdin beni... Ben de seni kalbimde sakladım. En yakın arkadaşlarımdan birine -aynı zamanda senin kuzenin- gittiğim gün dışarı çıkmıştık. İlk defa annem olmadan görüyordum o sokakları. Okuldan dışarı çıkmama izin yoktu. Ve ben o gün sizinle ilerledim. Gelinciklerle dolu bir yere gelmiştik. Etraf kıpkırmızıydı...
İnan bana huzuru hissettim.
İnan bana, hayalimde o çiçekleri istedim senden. Ve duydun beni, elindeki kırmızı gelinciği bana uzattın. Hep saklamak istedim. Günlüğümün arkasına yerleştirdim. Ve bir anı kaldı orada.
Bana notlar yazardın, ben de sana yazmak istedim. Bunu yaptığımda aramızdaki tek fark notları sana verememem oldu. Günlüğüme yazdım.
Benim günlüğüm seninle doluydu.
Beraber oyunlar oynardık, sen benim aksime futbolu çok severdin mesela... Su şişeni yorulunca gel iç diye ben tutardım. Maçın yönünü değiştirecek golü atmadan önce bana bakardın. En iyi oyuncu sendin. Ben maçı değil seni izlerdim. Sen de beni izlerdin zaten...
Oyunlar böyle devam etti.
Ebelemece oynadığımız gün yerler buz doluydu ve düştün. Dişin kırıldığında ne kadar üzüldüğümü tahmin bile edemezsin. Kendim iyileştirmek istemiştim oysaki yaralarını... Gözyaşlarını silmek istemiştim.
Ama sen yağmur ormanlarıydın, ben ise bir çöl... Sana dokunursam incinirdin.
Öyle de oldu.
Kim bilir bu lanet beden kaç kere acıya boğdu seni. Kim bilir çocukça davranışlarıma ne kadar kırıldın...
Oysaki korumak istemiştim seni, o yüzden söyleyemedim. Geleceğini mahvetmek istemedim. Sevgi suçtu çünkü.
Çünkü ben bu acıyı tatmıştım sevgilim. Gitmenden korktum bir gün. En kötüsü, bizi ayırmalarından korktum. Güneş düşünce gölge oluşturan kirpiklerini görememekten, boynundaki benleri sayamamaktan, seninle göz göze gelememekten korktum.
Ben bir korkağa dönüştüm. Dengesizdim, acımasızdım ve bu dünyada sadece ben acı çekiyormuşum gibi davranmaya devam ettim. Sana yemin ediyorum ki ben öyle biri değilim.
Sana o nefret mesajını atan kişi ben değildim. Söylediğim hiçbir sevgi yoksunu ifademde ciddi değildim. "Sevmiyorum." dediğim zaman bile sevgi akıyordu gözlerimden. Sen bunu gördün ve benden vazgeçmedin.
Ta ki o güne kadar.
O lanet gün bizi bitirdi.
Seni sevdiğimi söyleyip daha sonra bunun bir şaka oluğunu söyleyerek seninle alay ettim.
Gerçekten bana huzurla bakmıştın. Hafif gülümseyip gözlerime çıkarmıştın gözlerini.
Lanet olsun...
Sana "Şakaydı!" dediğim günden nefret ediyorum. Hâlbuki sen beni düşmekten kurtarmıştın orada. Hâlbuki sen olmasan boğulurdum ben en temiz havada olsam bile. Sonra gözlerindeki acıyı gördüm. Ve diğer çocuklar sana gülerken bana olan bakışını...
Küçüldüm ben orada
İlk defa kendimden ölesiye nefret ettim.
Ve o gün sana "gerçek" hislerimi söylemeye karar verdim. Daha fazla uzatmanın anlamı yoktu. Ama ortada bir sorun daha vardı.
Sana güvenemedim.
Güvenemedim çünkü... Ben bile bilmiyorum.
Başlamazsa bitmez diye düşünmüştüm. Sarılmazsak ayrılmayız, el ele tutuşmazsak kopmayız diye düşünmüştüm.
İnan bana itiraf etmeyi çok denedim. Dilimin ucuna geliyordu, ağzımı aralıyordum fakat kelimeler çıkmıyordu işte. Sekizinci sınıfın bitimine erteledim, mezuniyet balosuna. O zaman bize kimse karışamazdı çünkü.
En büyük hayalim seninle dans etmekti.
Ama ilk defa öyle gördüm seni.
Sana bir oyun oynadım güvenebilir miyim diye kontrol etmek için.
Sen bir cihaz değildin ki... Ben bir aptaldım. Duygularını incittim. İlk defa böylesine ağlarken gördüm seni.
Çok pişmanım, bu söz bir şey ifade ediyor mu artık bilmiyorum ama... Zamanı geriye almak için her şeyimi verirdim.
Sen bunu hak etmedin...
Ben seni hak etmedim.
Sana zarar verdim, ama yine de acı çeken tek kişi benmişim gibi davranmaya devam ettim. Ve sana zarar verdiğimi anladığımda ise, artık bunun için çok zayıftın.
Ve en küçük hatanda silmiş gibi yaptım seni...
Seni kendimden korumalıydım, bu bizi ne kadar incitse bile olması gereken buydu...
Ve beni unuttun.
Öyle bir unuttun ki, gülen gözlerin beni tanımıyordu sanki. Görmezden geliniyordum. Bir hançer saplasam kalbime daha az acıtırdı belki de. Başka birilerini buldun. Onların elini tuttun sanki ben orada değilmişim gibi.
Yedinci sınıfa geldiğimizde kendimi affettirmek istedim. Dayanamadım ayrılığa, bana aldığın siyah defteri getirdim ve günlüğümün yapraklarını koparıp o deftere koydum anılarımızı.
Her bir sayfayı koydum oraya, seni ne kadar sevdiğimi bilmeni, yazdıklarımı okumanı istedim.
Defteri tamamladığımda, ertesi gün koridorda takip ettim seni, çıkış zili çalmıştı.
Ama ben sana yetişemedim ve sen de gittin.
İki elimle tuttuğum deftere sarılarak yukarı çıktım ve defteri çantaya koydum.
Günler geçiyordu ve ben cesaretimi toplamaya çalışmaya devam ediyordum.
"Belki başka zaman vermeliyim.", "Hayır bugün olmaz.", "Saçmalama. Sevgilisi bunu duysa ne düşünür?" ,"Seni unuttu anlasana."
Ve vazgeçtim.
O gün çantama o defteri son geri koyuşumdu. O defter kayboldu.
Seninle geçen günlerimi kaybettim...
Şimdi, bana verdiğin gelincik soldu. Sakladığım notların okunamaz hale geldi.
Futbol maçlarında artık bana değil ona bakıyorsun. Artık, suyunu o tutuyor. Artık, kalbin ona ait. Benim dokunmaya çekindiğim ellerinden o tutuyor. Ve sen de onu seviyorsun.
Ama ben hala buradayım.
Her şey olacağına varır derler. Eğer olacak olan şey buysa ben, yaşamamayı tercih ederim.
Ben sana aşığım.
"Opia"
Bunun anlamını biliyor musun? Bir insanla göz göze bakışmanın verdiği o yoğun hisse deniyormuş.
Keşke her şey için çok geç olmasaydı. Çünkü seninle göz göze gelmeyi çok özledim.
Beni görmezden geliyorsun Jeongguk, bu bana acı verse de sorun değil. Çünkü bunu sana yapan ilk kişi bendim, izin ver hissettiğin acıyı hissedeyim ki ödeşelim.
Çünkü ben seni hala kalbimde saklıyorum.
Biliyorum ki bu not asla sana ulaşmayacak.
Ve lanet olsun ki... Bu acım geçmeyecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Flower Behind The Glass // TaeKook
Krótkie OpowiadaniaAma sen yağmur ormanlarıydın, ben ise bir çöl. Sana dokunursam incinirdin. Öyle de oldu. /oneshot/