iyileşme çalışmalarıma başlamıştım. içimdeki bazı karanlık jisung'ların istediklerini fark ettiğimde onları öldürmem gerektiğini de fark ettim çünkü.
chan ve minho aşıklardı, evet. ama daha da önemlisi chan ve minho birbirlerinin dayanaklarıydı. onlar ayrılırsa düşerlerdi, parçalanırlardı ve ben bunu isteyecek kadar bencil olamayacağıma inanmıştım hep.
ama öyleydim. aptaldım, çok küçüktüm ve gerçekten aşıktım. o gün bütün arkadaş grubum her şeyin düzelmesini kutlarken ben midemdeki her şeyi chan'in tuvaletine boşaltmıştım ve bunun tek sebebi minho'yu, chan'i kollarından çekip atabilecek kadar çok istememdi.
dayanamadım. kurduğum hayallere dayanamadım. minho'nun beni kollarının arasına alıp beni ne kadar sevdiğini fısıldarken chan'in bizi izlediğini düşündüğüm için kendimi öldürmek istedim. ne kadar süredir hayal ettiğimi bilmediğim bu sahne uzun süredir sabit olmayan psikolojimin de etkisiyle hiçbir filtreye uğramadan tüm zihnimi doldurmuştu. kusarak ruhumu temizlemek istedim, mümkün olmayacağını bilerek.
işe de yaramadı zaten. ben dakikalarca tuvaletin başında oturduğum için yokluğum hyunjin'in dikkatini çekti ve en sonunda arkadaşım gelip beni kaldırdı. kendi yüzümü yıkamama bile izin vermeden benimle ilgilendi. daha iyi olduğuma inanana kadar da chan hyung'un dar banyosunda beni kucakladı. nedenini sormadı ve ben hyunjin'in hakkını asla ödeyemeyeciğimi o an anladım. beni bırakmıyordu, aynı söz verdiği gibi.
eve döndüğümde saat çok geçti. orda kalmamı teklif etmişti minho ama biraz daha o ikisiyle aynı çatının altında duramayacağımı biliyordum.
hyunjin, seungmin'e gitmişti. birbirlerini özlediklerini biliyordum ve ikisinin taksiye binerken geri kalanlarımıza el salladıkları o sahne belki de geçen haftanın en iyisiydi. mutlulardı.
changbin ve felix de eve gitmeye karar vermişlerdi. yorgunlardı onlar da. kimse için kolay geçmemişti bu süre ve ikisinin biraz yalnız zamana ihtiyacı vardı.
jeongin en erken ayrılandı aslında evden. saat henüz 11 olmadan gitmişti ve kim olduğunu henüz hiçbirimizin bilmediği motorsikletli çocuk onu almıştı. chan o evden çıkmadan önce tonla soru sormuştu tabi ki ama jeongin ustalıkla tüm sorulardan sıyrılmış sonra hepimizi öperek iyi geceler dilemişti. motora bindikten sonra mesajlaştığı kişi olduğunu tahmin ettiğim çocuğa sarılmıştı ve saniyeler sonra yoklardı. kesinlikle bununla ilgili gereğinden fazla sarkastik yorumlarım vardı ama bir süre daha kendime saklamam gerekecekti.
çünkü şimdi boş evimde banyo fayanslarının üzerinde uzanırken düşündüğüm şey jeongin ve onun muhtemel erkek arkadaşı değildi. şu an evin başka neresinde içki olduğunu düşünüyordum. viski şişesi neredeyse boşalmıştı ve ben yeterince sarhoş değildim.
kendimi bağımlı olarak gördüğüm bir çok konu vardı, ama alkolün bunlardan biri olduğunu sanmıyordum. içki gibi sıradan şeyler yerine daha farklı şeyleri seçerdim hep. minho mesela. bana soracak olursanız en özel bağımlılığım oydu. bazen hayatımın bile ikiye ayrıldığını düşünüyordum, minho'dan öncesi ve minho'dan sonrası.
ama şimdi kırmam gereken şey minho'ydu ve alkol bunun yerini tam olarak tutmasada yakın bir ikinciydi. bu yüzden zorlanarak soğuk zeminde doğruldum. mutfakta bir yerlerde changbin'in bıraktığı bir kaç içki şişesi olmalıydı.
yeterince sarhoş da olabilirdim aslında. ayağa kalkmakta zorlanmıştım. apartman dairemin büyük olmadığını da biliyordum ama mutfağa gitmek için bir kaç saat harcamış gibi hissediyordum.
gözlerimin odağını kaybetmelerini engellemek için, ya da genel olarak normal bir insan gibi hareket edebilmek için çok çabaladım.
tezgahların altındaki dolapları açtım. burada olması gerekiyordu. ellerim eğilmiş bedenimi sabit tutmak için tezgaha tutunmuştu. daha önce kullanmadığım mutfak aletlerinin arkasında tanıdık şişeye ulaşmak için bir kısmını devirdim. şişeyi aldığımdaysa çok büyük bir zorluk atlatmış gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
someone's someone | minsung
Fanfiction[tamamlandı] "keşke sana her şey düzelecek diyebilseydim, ama düzelmeyecek. sen düzeleceksin." ••• texting & düz yazı küçük bir tw ⚠️ hikaye intihara meyilli düşünceler içeriyor