SORU.5.

42 14 10
                                    

Soru: Allah bizim ne yapacağımızı önceden de biliyor, gelecekte cennete mi cehenneme mi gideceğimizi biliyor. Peki biz neden bu zulmü yaşıyoruz

Ecemakay12 öncelikle sorun için teşekkürler ben. Bu soruyu iyice araştırıp yayınlayacağım. Benim düşünceme gelirsek bence Allah biliyor ama biz bunu değiştirebiliriz günah işleyerek cehenneme sevap işleyerek cennete girme şansızımızı artırırız. O yüzden bence biz bu dünyada sınavımız veriyoruz zaten davranışlarımız nereye gideceğimizi belirliyor ama çok düşününce kafa o kadar farklı yerlere gidiyor ki o yüzden ben düşünmemeye çalışırım. Yoksa imanımız tehlikeye girebilir. Bu sorudan önce kader ve kaza kavramlarını bilmemiz gerekir.

Kader, hak teâlâ’ nın, ezelden ebede kadar olmuş ve olacak her şeyin, her şeyini ve her hâlini, zamanını ve mekânını, sıfatlarını ve özelliklerini ezelî ilmiyle bilip, ona göre, takdir etmesidir.”
Kaza ise, kaderde planlanan bir şeyin yaratılması, varlık sahasına çıkarılmasıdır.

Şimdi kadere ornek vermemiz gerekirse bu konuyla ilgili örnekler var. İşte kader örnekleri

-Meleklerin, hayvanların ve cansızların sabit makamlı kılınması, insanların ve cinlerin ise imtihana tâbi tutulması, kader ile plânlanmış!...
-Cennet ve cehennemin yaratılması, ilâhî ilim ile takdir edilmiş!... O menzillere hangi yollardan gidileceği de yine kader ile tespit edilmiş!..
-Hangi güzel amele ne kadar sevap, hangi günaha ne kadar azap verileceği de kader ile tayin edilmiş!..

Ve insan, yaratılışı icabı, kadere inanmakla mükellef!.. Çünkü, ölçüden, tartıdan anlıyor. Yapmaya karar verdiği bir evin odalarını bilerek takdir ediyor. Mutfağını, banyosunu, hep yerli yerine koyduruyor. Yarını hakkında planlar kuruyor, hedefler tespit ediyor, kararlar veriyor. İşte bu yaratılışı onu kadere imanla mükellef kılıyor.
Suçlarımızı kadere yükleyebilir miyiz?

Kaderi ikiye ayırabiliriz; ızdırari kader, ihtiyari kader.

"Izdırari kader"de bizim hiçbir tesirimiz yok. O, tamamen irademiz dışında yazılmış. Dünyaya geleceğimiz yer, annemiz, babamız, şeklimiz, kabiliyetlerimiz ızdırari kaderimizin konusu. Bunlara kendimiz karar veremeyiz. Bu nevi kaderimizden dolayı mesuliyetimiz de yok.
(yani buna müdahale edemiyoruz bu yüzden de İzdırari kader içersinde bulunan olaylara bir şey diyemeyiz ama bu kader türü sevap günah işlediğimiz yer değil)

İkinci kısım kader ise, irademize bağlıdır. Biz neye karar vereceksek ve ne yapacaksak, Allah ezeli ilmiyle bilmiş, öyle takdir etmiştir.(bu olay işte günah işleyip sevap işlediğimiz olay)

Şimdi ben bu yazıyı beğendim ondan koyacağım.

Kalbimiz çarpıyor, kanımız temizleniyor, hücrelerimiz büyüyor, çoğalıyor, ölüyor. Vücudumuzda, bizim bilmediğimiz birçok işler yapılıyor. Bunların hiçbirini yapan biz değiliz. Uyuduğumuz zaman bile bu tür faaliyetler devam ediyor.
Ama şunu da çok iyi biliyoruz ki, kendi isteğimizle yaptığımız işler de var. Yemek, içmek, konuşmak, yürümek gibi fiillerde karar veren biziz. Zayıf da olsa bir irademiz, az da olsa bir ilmimiz, cılız da olsa bir gücümüz var.
Yol kavşağında, hangi yoldan gideceğimize kendimiz karar veriyoruz. Hayat ise, yol kavşaklarıyla dolu.
Şu halde, bilerek tercih ettiğimiz, hiçbir zorlamaya maruz kalmaksızın karar verip işlediğimiz bir suçu kendimizden başka kime yükleyebiliriz?

Şimdi asıl sorumuzun cevabı...

Yaptıklarımızı Allah yarattığına göre bizim suçumuz ne?

İnsanın cüz-i ihtiyari adı verilen iradesi, önemsiz gibi görülmekle beraber, kainatta geçerli olan kanunlardan istifade ederek büyük işlerin meydana gelmesine sebep olmaktadır.

Bir apartmanın üst katının lütuflarla, bodrum katının ise işkence aletleriyle dolu olduğunu ve bir şahsın bu apartmanın asansörü içerisinde bulunduğunu farz ediniz. Kendisine, apartmanın bu keyfiyeti daha önce anlatılmış bulunan bu zat, üst katın düğmesine bastığında lütfa mazhar olacak, alt katın düğmesine bastığında ise azaba duçar olacaktır.

Burada iradenin yaptığı tek şey, sadece hangi düğmeye basılacağına karar vermesi ve teşebbüse geçmesidir. Asansör ise, o zatın kudret ve iradesiyle değil, belirli fizik ve mekanik kanunlarla hareket etmektedir. Yani, insan üst kata kendi iktidarıyla çıkmadığı gibi, alt kata da kendi iktidarıyla inmemektedir. Bununla beraber asansörün nereye gideceğinin tayini, içindeki şahsın iradesine bırakılmıştır.

İnsanın kendi iradesiyle yaptığı bütün işler, bu ölçüyle değerlendirilebilir. Mesela; Cenab-ı Hak, meyhaneye gitmenin haram, camiye gitmenin ise faziletli olduğunu insanlara bildirmiş bulunmaktadır. İnsan bedeni ise kendi iradesiyle, misaldeki asansör gibi her iki yere de gitmeye müsait bir yapıdadır.

Kainattaki faaliyetlerde olduğu gibi, beden içindeki faaliyetlerde de insanın iradesi söz konusu olmamakta ve insan bedeni, kanun-u külli adı verilen ilahi kanunlarla hareket etmektedir. Fakat onun nereye gideceğinin tayini, insanın irade ve ihtiyarına bırakılmıştır. O hangi düğmeye basarsa, yani nereye gitmek isterse, beden oraya doğru hareket etmekte, dolayısıyla da gideceği yerin mükafatı veya cezası o insana ait olmaktadır.

Yani demek istiyor ki önümüzde iki seçenek var seçmesi bizden olayların işleyişi belli bur kurala göre bende şöyle bir örnek vereyim ve yazıyı sonlandırayım.

Önünüzde iki tane hap var biri siyah biri beyaz siyah olan çok iyi hafızaya sahip beyaz olan da mutlu bir yaşam sürmenize (örnek bulamadım ಠ_ಠ)
Siz beyaz olanı seçtiğiniz zaman hap işlevini yerine getirir, siyah olanı seçerseniz de siyah olanın etkisini görürsünüz.
Hapları seçmek size kalmış, gerisi kurallara göre.

Umarım bulduğum bilgiler yeterli olmuştur sağlıcakla kalın mutlu kalın sorularınızı ve yorumlarınızı beklerim bu arada panomda okumayanlar için on gün boyunca bolum atmam çok zor bu on Çarşamba günü başlıyor kardeşime bakmam lazım daಠ_ಠ. ╮(. ❛ ᴗ ❛.)╭ Umarım soruna ceva alabilmissindir
Ecemakay12





KAFAMIN İÇİNDE DELİ SORULAR \farklı zihinlerin buluşma noktası/ Tamamlandı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin