Gözlerimi kapadım, nefesimi tuttum ve kapıyı açtım. Evet sonunda her hayalin, her düşün odak noktası bu şehre gelmeyi başarmıştım. New Yorktaydım. Araba sesleri hiç bu kadar ilgi çekici gelmemişti kulağıma. 18 yaşında, daha önce hiç yurtdışına çıkmamış bir kızdım. Cesaretimi topladım ve adımımı atıp taksiye bindim. Sanırım olacakları anlatmadan önce hikayemde biraz geriye gitmeliyim.
---3 YIL ÖNCESİ---
Herzamanki gibi kulaklığımı takmış yatakta uzanıyorum. Hayallarimin arşivinde geziyorum. Evet o kadar fazla hayalim var ki artık onları beynimde dosyalayıp acaba bugün hangisini düşlesem diye düşünebiliyorum.
Babam:
- Hadi çıkmalıyız gecikmek istemiyorsan acele et.
Bir gün acele ettirmese olmaz sanki. Sabahtan beri kendisini ben bekliyorum ama tabiki bundan haberi yok. Çantamı aldım, aynaya bakma gereği duymadan direk evden çıktım. Yine okul, yine gereksiz bilgiler, yine bir önceki günün tekrarı. Sınıfa girdim. Kimsenin dikkatini çekmeden yerime oturup başımı sıraya koymam bir oldu. 15 yaşında, 1.63 boyunda, kilolu, içine kapanık, gerekmedikçe konuşmayan, asosyal, utangaç, kendi kendini çevreden soyutlayan ve özgüven yoksunu bir genç kızım. Hoca geldi. Dersin ne olduğunu bile bilmiyorum. Bir aydır yanımda daha ders dışında herhangi bir sohbetimizin olmadığı biri oturuyor. Harika!! Ders matematikmiş ve sözlü varmış. Haberim bile yoktu. Gerçi olsaydı bile çalışmayacaktım. Tam hoca beni tahtaya çağırdığında sınıfın kapısı çaldı ve kumral, ela gözlü, yaklaşık 1.80 boyunda bir erkek içeri girdi. Kim olduğu önemli değildi ama artık benim gözümde bir kahramandı. Bir haftada üçüncü kez sınıfın önünde küçük düşmekten kurtarmıştı beni. İçeri girdi ve kendini tanıttı.
- Adım Fırat. Bu okula nakil geldim.
Kısa ve öz. Bu iki cümle gerçekten yetmişti aslında. Kim ve neden burda. Hoca boş bir yere oturmasını söyledi. Benim arkamdaki sıra boştu ve o da oraya geçti. Zil çaldı ve hoca dışarı çıktı. Bende sözlüden yırtmış olmanın mutluluğuyla kollarımı sıraya koydum ve kafamı kollarımın arasına gömdüm. Ama bende değişik birşey vardı. Daha önce hissetmediğim birşey. Kafamı sıraya koyduğumda kalbimin atışını duyabiliyordum. Yüzüm kızarmıştı. Sanki kalbim herbir atışında vücuduma dalgalar yayılıyordu ve bu dalgalar benim mideme kadar ulaşıp orada bir gıdıklanmaya yol açıyordu. Ne hissettiğimi anlayamamıştım. Sanırım hasta olmak üzereydim. Yani ben öyle sanmıştım...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Söyle
RomanceKendinden büyük hayalleri olan bir genç kızın hikayesi. Her insanın bir hedefi, amacı vardır. Ama Pınar'ın ne hedefi ne de amacı var. O sadece gereğinden fazla hayale sahip bir kız... Bu hikayede elbet kendinizden bir parça bulacaksınız.