•4̶•

1.1K 88 149
                                    


Selam millet.

Nasılsınız?

Keşke bu fic okunsa.

Medyayı dinleyerek yazıyorum. Resmen şarkıya aşık oldum. Gece-gündüz dinliyorum. Bokunu çıkardım artık. Günde en az 15 kere dinlemesem olmaz.

Ne boş yaptım aq xsmkndhjkcmxh.

İyi okumalar💜

⋌⋋⋌⋋⋌⋋⋌⋋⋌⋋⋌⋋⋌⋋⋌⋋⋌⋋

//Taehyung//

Artık saat geceye doğru yaklaşıyordu. Bir kaç saat önce olanlar aklımı kaçırmam için yeterliydi. Sahi, o neredeydi? Bana doğru gelen Jackson'ın tanıdık yüzüyle düşüncelerim dağılmıştı.

"Merhaba Tae. Biraz dalgın gibisin." sonrasına konuştuğunda getirdiği kokteyllerden turuncu olanı bana uzatmıştı.

"Hıhım." diye bir ses çıkarıp elindeki kokteyli almıştım. Jackson da oturduğum koltuğun boş kalan sol tarafına yerleşmişti. Bir süre sessiz kalarak sadece içkimi yudumlamıştım.

Gözlerim kardeşimi arıyordu. Off nerede ki bu? Belki de biriyle birlikteydi. Belki de sevgilisi vardı. Belki de-

"Tae. Tae. Tae...TAE!" Bağırışıyla sıçramıştım. Düşüncelerim tıpkı helyum dolu bir balonun patlayışı gibi uçarak gitmişti.

"Ha, ne." Bir an afallamıştım.

"Sen beni dinlemiyor musun? Ben kırk saattir boşuna mı konuşuyorum burada?!" Ow. Sanırım sinirlenmişti. Ama ben ne yapabilirm ki? Düşünmekten beynimi yiyeceğim artık.

"Jackson ben özür dilerim. Dalmışım ya. Şimdi konuş dinliyorum." Lafımı bitirdikten sonra kare gülümsememi sunarak şirince ona bakmıştım.

"Tamam. Yeni gelen çocuğu diyorum. Şu senin yanında oturan hani. Nası da taş. Gömlekten kasları görünüyordu bi de." Doğrusu dediklerine kızmıştım. Ama inanın neden kızdığımı ben de bilmiyorum.

"Bi dakika ya. Senin sevgilin yok mu ya." Harbi Mark'la Jackson 3 yıllık sevgililer.

"Evet. Sevgilim var. Ben zaten kendim için demiyorum ki." Bana göz kırparak imalı bir şekilde konuştuğunda dizlerime bakarak başımı aşağı eğmiştim. Niye utandım ki ben şimdi. Belki de ona kardeş olduğumuzu söylemeliydim.

"Jackson aslında biz-" lafımı bölen şey Baekhyun'un bize doğru gelip bana sarılmasıydı.

"Oo kimleri görüyorum. Tae, Jackson ne konuşuyorsunuz?" Jackson'la da selamlaşıp aramıza oturmuştu. Oh beni kurtardın Baekhyun sağol.

Jackson ve Baekhyun sohbete daldıklarında ben de sessizce aradan sıvışmaya çalışıyordum. Sonunda onlara çaktırmadan ayağa kalkıp oradan uzaklaşmıştım. Şhh kimse görmedi.

Off yine aklıma geldi. Jungkook neden öyle yapmıştı ki. Ah düşündükçe sıcak basıyor. En iyisi hava alayım.

(Teras bu ikinci kat gibi düşünün ama daha büyük ve hava da karanlık)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Teras bu ikinci kat gibi düşünün ama daha büyük ve hava da karanlık)


Adımlarımı terasa doğru yönlendirdiğimde etrafıma bakmıştım. Hmm burada pek çok kişi yoktu. Hatta tek bir kişi dışınd- Jungkook buradaydı. Evet. Arkamı dönüp geri içeri gidiyoru-

"Benden mi kaçıyorsun?" AĞAĞAĞAĞAĞAĞĞAAĞAĞ öhm sesi çok güzel, neyse konumuz bu değil. Ne diyeceğim ben. Ne deyim oğlum.

"N-ne alaka." Off kendimi sikeyim ya niye kekeledim ben şimdi. Sakinleş sakinleş sakinle- NE SAKİNİ OĞLUM?!

"Ehem." (Abi kıkırdadı işte ne yazayım.) kıkırdadığında ona dönmüştüm. Gece ayın ışığı altında bembeyaz yüzü parlıyordu resmen. Ama gözleri...gözlerinde ayrı bir ışıltı vardı. Sanki, yıldızlar parlıyordu.

"Bakıyorum ki gözlerini benden alamıyorsun?" Soru sorar gibi konuştuğunda kafamı tıpkı bir devekuşu gibi kuma gömmek istemiştim o an.

Topuklarım üzerinde dönmüş ilk önce ona, sonra korkuluklara yasladığı kollarına bakmıştım. Siyah deri ceketi çok güzel duruyordu. Onu taklit edip ben de aynı şekilde korkuluklara yaslandığımda uzaklara bakıyordum. Gece karanlıktı ama büyük ayın loş ışığı üzerimize düşüyordu.

Aramızda büyük bir sessizlik oluşmuştu. Ne o konuşuyordu, ne de ben. Bu sessiz gecede sadece partiden gelen boğuk sesler vardı.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Onun yanında neden böyle hissettiğimi de bilmiyorum. Ve hava da gittikçe soğuyordu. Herhalde titrediğimi fark etmiş olacak ki bana doğru yaklaşmış ve ceketini çıkarıp bana doğru uzatmıştı. Hadi ama çok klişe.

"Al." cidden çok soğuk. Hem hava, hem de o. Elindeki ceketi almayıp yüzüne bakıyordum. Hadi ama bu kadar kaba olmasın. Biraz kibar davranabilirdi.

"Of." mennunsuz bir şekilde oflamış ve ceketi giydirmişti. Hadi ama neden bu kadar kaslı ki. Üzerine kokusu sinmiş ceketi kollarımdan sıyırarak giydirmiş ve konuşmuştu.

"Bu soğukta neden ince giyiniyorsun ki?"(kesinlikle mayıs ayı değil) hafif kızgın sesiyle kaşlarını hafif çatarak konuşmasını bitirdiğinde bana sarılmıştı. Evet sarıl-Bİ DAKİKA NE?!

Tamam Taehyung sakinleş sakinleş SAKİNLEŞ. Ah bir insan neden okyanus gibi kokardı ki? Heh. Neden?

Bir süre öyle kalmışdık. Kolları sıcacıktı. Birden terasın kapısının açılmasıyla hızla Jungkook'u iterek kendimden uzaklaştırmıştım. Gelen Jaebeom'du.

"Galiba özel bir anı böldüm?" imalı bir şekilde konuştuğunda yer yarılsa da içine girsem diye düşünüyordum. Acaba buradan atlasam canım çok yanar mı? Denemeden bilemeyiz sonuçta. Tam atlamak için harakete geçeceğim sırada Jungkook konuşmaya başlamıştı.

"Evet, teşekkürler." ne diyor bu ya. Ölmek istiyorum. Acaba, periyodik tabloda "B" simgesi ile gösterilen, atom numarası 5, atom ağırlığı 10,81, yoğunluğu 2,84 gr/cm3, ergime noktası 2.200 oC ve kaynama noktası 2.250 oC, siyah renkte olan metalle ametal arası yarı iletken özelliğe sahip bir elmenti içersem ne olur?(yazar kimyager evet. seviyorum kimyayı)

"Ben gideyim o zaman." geldiği gibi geri dönen Jaebeom'un arkasından bakarken arkamda bir sıcaklık hissetmiştim. Boynuma çarpan sıcak nefesle irkilmiş ve kaçmaya çalışmıştım. Ama karnımın üzerinden sarılan kollar gitmeme engel oluyordu.

"Nereye gidiyorsun. Bu özel anı bozacak mısın?" Jaebeom'un yaptığı imaya gönderme yaptığında afallamıştım. Hadi ama neden herkes benimle dalga geçiyor ki.

Yaptığı imaya karşılık kızarmış suratımla ona doğru dönmüştüm. Çok yakındık. Fazla yakın... Ellerimi nereye koyacağımı bilmeyerek bir süre kıpırdamamıştım. Sonra ise omuzlarına koyup daha da yaklaşmıştım. O da belimdeki ellerini sıkılaştırmış yüzümü inceliyordu.

Çok tatlı. Burnunun ucunda tıpkı benimki gibi bir ben olduğunu fark etmiştim. Ama dudağının ve çenesinin tam ortasında duran ben... Kesinlikle o beni öpmek istiyordum. Belkide bunu yapmalıydım?

Fark etmeden daha da yakınlaşmıştık. Neredeyse burnu burnuma değiyordu. Yavaşca farkında olmadan ona doğru eğilmiştim. Gözleri dudaklarımdaydı. Belkide bunu yapmalıydık. Ama kardeş?

Siktir et kardeşi.

⋌⋋⋌⋋⋌⋋⋌⋋⋌⋋⋌⋋⋌⋋⋌⋋⋌⋋

Bu gün annemin 45. doğum günü. Bunun şerefine.

Ben Zain.

İyi günler💜

S҉t҉e҉p҉    B҉r҉o҉t҉h҉e҉r҉s҉•태국Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin