"Ne yani, 6 mektup ona ulaştığında dönecek mi?"
Kalıp olarak olmasa da yaşça en küçükleri olan Chanwoo, şiş gözleri ve ağlamaktan neredeyse kısılmış sesiyle sormuştu abilerine.
Hanbin abisi gideli neredeyse 1 sene olacaktı.
Dışarıdan her şeyle dalga geçen biri gibi görünse de neredeyse en hassasları oydu.
Jinhwan abisinden sonra.
Jinhwan Hanbin gittiğinden beri çok kilo vermişti. Her zaman sosis gibi ponçik olan parmakları bile incecik kalmıştı şimdi. Herkes onun üzerine adeta titriyordu. O, grubun geri kalanına gülümsese de eksik hissediyordu.
Geceleri ağlayarak uyanıyordu hala. Konserlerde içten gülmeye çalışıyordu. Partları bitip de sahne kenarına geldiğinde ağlıyordu sürekli. Makyaj da yapmıyordu artık. Saçma sapan yorumlar alıyordu saçma sapan insanlardan.
Ama umurunda değildi.
Bir kere, her şeyini kaybetmişti o.
Gittiğinden beri ne aramalara ne de aramalarına dönmüyordu Hanbin. Hoş, telefonu da kapalıydı zaten.
O gelecek diye Bukhan Dağı'na bile gitmişti. Sabaha kadar orada kalmış, ertesi hafta hasta olup her gece serum yemişti. Şapkalıdan da büyük bir azar...
Üyeler onun için endişeleniyorlardı çokça.
Hoş, onların da halleri pek iç açmıyordu.
Bobby, o gittiğinden beri stüdyoda sabahlıyordu. Dostunun burada sabahladığı geliyordu hep aklına. Onunla aynı şeyleri yapmak hoşuna gidiyordu. Biraz geç kalmıştı bunun için..
Tavşan gülümsemesinin neye benzediğini hatırlamıyordu üyeler. Konserde bile yapamıyordu bunu. Geceleri yurtta bile kalmıyordu çoğu zaman. Annesinin yanına gidiyor, en yakın arkadaşı için ağlıyordu.
Kimseye söylememişti bunu.
Söyleyememişti.Donghyuk sessizleşmişti. Çoğu zaman pratik yapmaya iniyordu. Üyelerle konuşmuyordu pek. Pratik yapmaktan dizleri parçalanmıştı bir kez. Chanwoo'nun yüzündeki kırgınlık ifadesini görünce kendine iyi bakmaya başlamış biraz da olsa. Abisini kaybetmişti ama miniğine karşı dik durmalıydı.
Canı çok yanıyordu. Saçma sapan şeyler yaşanmıştı bu zamana kadar. Çıkışları defalarca ertelenmiş, 6 kişiyken 9, 9 kişiyken 7'ye düşmüşlerdi. Her zaman toplamıştı Hanbin. Şimdi kimse toplayamıyordu.
Hiç unutmuyordu Donghyuk, bir keresinde Hanbin'e takla attırması gereken yerde Yunhyeong abisi ile. Lakin onlar fazla ittirmişler, Hanbin dirseğini incitmişti. Hanbin hastaneye gittiğinde o, kameralardan gizlenip ağlamıştı. Cidden çok korkmuştu çünkü.
Yunhyeong... Yemek yapamıyordu eskisi gibi. Üyeleri parçalanmıştı çünkü. Eksikti. Hanbin yemek yemiş miydi? Kilo vermiş miydi? Sağlıklı mıydı?...
Onu düşünmekten pratikte yanlış yapıyordu çoğu zaman. İnandığı yaratana sürekli yalvarıyordu.
'Lütfen sağlıklı olsun. Bizim için endişelenmesin, biz iyiyiz.'Güçlü durmaya çalışıyordu. Bazen herkesi salona topluyor, sohbet başlatmaya çalışıyordu. Üyelerin de bunu istediğini biliyordu. Sohbet çoğu zaman devam etmiyordu. Konu, Hanbin'e geliyor, ona yapılan haksızlığa geliyor ve bir şekilde herkes ağlıyordu.
İçi gidiyordu Yunhyeong'un. Hanbin'i çok özlüyordu.
Junhoe sessizleşmişti artık. Komşular onun bu sessizliğine şaşırıyorlardı çokça. Sürekli o güzel sesiyle şarkı söylerdi halbuki. Şarkı söylemese bile bağırırdı. Sesliydi yani. Ama içinden gelmiyordu artık. Üyelerin şikayetleri sonucunda Hanbin onu uyarmaya gelmeyecekti. Abisi, gitmişti. Zorla gönderilmişti buradan. Hayatın adaletsizliğinden bir kez daha nefret etmişti Junhoe.
Şiir de yazamıyordu eskisi gibi. Yazdığı tüm şiirler yalnızlığa, yarım kalmışlığa dönüyordu.
Jinhwan abisinin yanında olmaya çalışıyordu. Yan odada ağladığını duyunca kalbi paramparçaya ayrılıyor, adeta koşarcasına gidip iri kollarıyla minik bedeni sarmalıyordu.Hepsi altından kalksa da -hoş bu çok çok uzun yıllar demekti, umarım öyle olmazdı- Jinhwan abisi altından kalkamazdı bunun.
Onların ilişkisi... Çok farklıydı.Yine bir şekilde Yunhyeong tarafından salona toplanmışlar, ellerinde plastik ramen kaplarıyla, ayakta duran Yunhyeong'a bakıyorlardı. Önerisi 6 tane mektup yazmaktı. Onlar için en özel zamanlarda yollayacaklardı. Sonundaysa Hanbin dönecekti. Chanwoo umutla abilerine bakıyordu ama herkes sus pus olmuştu.
"Yani.. çok umutlanmayalım diyorum ben." Junhoe bakışlarını üyelerde tek tek gezdirmişti. Hepsinin çökmüş olması zaten zor atan kalbini daha da ağırlaştırmıştı.
"Deneyecek miyiz?" Yunhyeong umutla sormuştu. Çok istiyordu, sonunda geleceğinden emindi. Diğerleri nasıl bu kadar emin göründüğünü sorgularken o sadece minik bir tebessümle bakıyordu.
"Ne zarar gelebilir ki?" Bobby de onaylayan taraftaydı şimdi. Geriye sadece Jinhwan kalmıştı. Donghyuk yanında oturan bir deri bir kemik kalmış minik bedenin elini tutmuştu. Jinhwan mosmor gözaltlarıyla Donghyuk'a bakıyordu şimdi. Gözleri parıldamamak için zor duruyordu minik bedenin. Heveslenirse sonu kötü olacaktı, biliyordu.
'Gözlerine parıltılar yakışıyor onun.' diye geçirdi içinden Donghyuk. Abisi günden güne eriyordu ve bu onu kahrediyordu.
"Ya gelmezse?" Jinhwan sonunda sormuştu kafasındakini. Herkes başını öne eğmişti bu sefer. Onlar da bundan korkuyorlardı işte.
"Birbirimize kenetlenir, bir şekilde altından kalkarız, abi." Bobby ona uzun zamandır abi dememişti. Herkes bunun farkındaydı. Jinhwan gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu. İki yanından Donghyuk ve Junhoe ona sarıldığında ağlaması biraz dinmişti.
"O zaman yapıyoruz." Donghyuk mutlu bir şekilde söylenmişti.
"Birlikte uyuyalım mı?"
En küçük olanı kıramamışlardı. Koltuğa 3 kişi, yer yatağına 3 kişi olmak üzerine bir yer planı yapmışlardı. Ki kimse buna uymamış, herkes yer yatağına birlikte yatıyordu.
"Sizi çok seviyorum çocuklar." demişti Jinhwan titrek sesiyle.
"İyi ki benim ailemsiniz." demişti Jinhoe, uzun süre sonra ilk defa bağırarak.
"İyi ki benim abilerimsiniz." demişti kalıbı yaşına göre büyük olan maknae.
"Sizi seviyorum." demişti Donghyuk mutluca.
"Yarın size yemek yapacağım." demişti Yunhyeong.
"Sizi üzgün görmek beni paramparça ediyor çocuklar. Size daha iyi bakacağım." demişti Bobby.O gece Bobby evine kaçmamıştı.
Jinhwan ağlamamıştı.
Junhoe Jinhwan'ı ağlarken görmemişti.
Maknae oyun oynamamıştı.
Donghyuk dans pratiği yapmamıştı.
Yunhyeong ise herkes yemek yedi mi diye endişelenmemişti.--------
Çok güzel olacak çok.
İçim gitti yazarken.
Umarım Hanbin döner..
Ah...
Medyadaki şarkıya bakmayı unutmayın, seveceğinizden eminim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
peaceout.
