Part 1 - Sonum mu Başlangıcım mı

14 3 5
                                    


Selam, ben Selen. Kendimi biraz tanıtmam gerekirse 17 yaşındayım, bir kaç yıldır annem ve babam ayrı. Babam ile yaşıyorum ve gerçekten yıllardır annemi görmedim. Babam ile kalmayı ben seçmedim, yanlış anlamayın. O seçti, benim hayatımı tamamen o seçti. Birazcık fiziksel özelliklerimden bahsedersem beyaz tenli, kumral ama hafif sarıya kaçan saçları olan, ela gözlü ve hafif kısa boylu bi kızım. Şimdiyse asıl tanımanız gereken kişiye geçiyorum. Yıllardır bana çektirmediği acı kalmayan şeytanın ta kendisi babam. Babam bile demeye dilim yetmiyor. Ah tamam pekala, anlamadınız. Yıllardır her gün eve alkollü bi şekilde gelir, söylemek istemiyorum, dilim varmıyor fakat akıl almayacak derecede şiddet uygular. Yıllarım böyle geçti. Sizce böyle bir insan büyük bir iş adamı olabilir mi? Bence olamaz, olmamalı da zaten. Ama benim babam olmuş. Yolcuoğlu Holding'in sahibi benim babam. Disiplinli, titiz, dakik diye bildikleri İrfan Yolcuoğlu'nun gerçek yüzünü sadece evin içindeki ben ve duvarlarımız biliyor. Dışardan bakılınca her zaman disiplinli, titiz, dakik birisi gibi gözükmüştür. İşinde öyledir de zaten. Fakat eve gelmesi, benim için cehenneme ön hazırlık gibi birşey olur. 

PART 1 - SONUM MU BAŞLANGICIM MI ? 

Yine klasik bir gündü, tüm gün evde oturulmuş, netflix filmi izlenmiş, öküz gibi yemek yenilmiş ve akşam olacakları bekliyordum. Babam yine yoktu ki pek şaşırılacak bir durum değildi. Büyük ihtimal yine içiyordu, büyük ihtimal değil, kesin içiyordu. Bir tane bile arkadaşım yoktu, konuştuğum hiç kimse yoktu. Saat 23.16'ydı ve 23.30'u bekliyordum. Neden mi? Babam hep o saatte gelir. Okurken biliyorum hepiniz, "Ee niye o zaman odana gitmiyorsun ki o saatte" diyeceksiniz. Çok denedim, o çağırdığı an yanına gitmemek daha büyük bir kıyamet başlangıcı oluyordu. Kalkıp kahve yaptım, içene kadar da kapı çaldı zaten.. Geldi, kapıyı açar açmaz tuttu bileklerimden. Onun ittirmesiyle birlikte yere çarpmamak için kullandığım ellerim soğuk zemine değdi. Vurdu, vurdu, vurdu.. Sonra yine vurdu. Bir bahane bulup odama kaçmaya çalışıyordum. Öğretmenimizin test verdiğini söyledim, yapmam gerekli dedim. Pek umrunda olmadı ama ben yine de koşarak odama gitmeyi başardım. Odamda ağlayıp bileğimdeki morluklara bakakaldım. Altımda siyah düz pijamam, üstümde düz siyah tişörtüm ve topuzumla beraber tamamen yıkılmış gibi gözüküyordum. Bir nevi öyleydi zaten. Birden bir tıkırtı duydum. NE? Odamın camından birisi içeri girmeye çalışıyordu. Beni gördüğü gibi odama çıkmak için yardım aldığı merdivenin basamağına bastı ve hızlıca inmeye çalıştı. O inene kadar ben çoktan pencereye ulaşmıştım bile. Aşağıya doğru seslendim, "Hey!" korku dolu gözlerle bana baktı. Ona bakarken aklıma efsane bir plan gelmişti ki, bunu ona nasıl kabul ettirebilirdim. Tekrar seslendim, "Sana zarar vermeyeceğim, polisi aramayacağım, tek kurtuluşum sensin, lütfen buraya gel!" dedim ve tekrarladım, "TEK KURTULUŞUM SENSİN." birazcık garipseyerek baktı fakat kullandığı merdivenin basamaklarına birer birer basarak odamın camına geldi ve içeri girdi. "Sen deli misin? Hırsızım ben kızım" dedi. Güldüm, "Hırsız olabilirsin ama benim hayatımı kurtaracaksın." dedim. Nasıl der gibi kafasını salladı. "Şimdi... Nereye gidiyorsan yanında beni de götürüyorsun, beni bu evden uzaklaştırıyorsun. Beni bu evden kurtarıyorsun... Anlaştık mı?" dediğimde yine aptal aptal suratıma baktı. "Ne?" dedi. Ona soru sormamasını, her şeyi yolda anlatacağımı söyledim ve yerimden kalktım. Kıyafet dolabımdan 1-2 parça kıyafet çıkartıp mavi çantamın içine koydum. Üstüme beyaz bir tişört, altıma da kot şortumu giydim. Ayakkabılarımı giydim ve benim için çok önemli olan annemden kalma kolyemi de cebime koydum. "Hadi!" dedim, ayağa kalktı ve sanki bir karıncaya bakıyor gibi baktı. "S-sen biraz kısa mısın" dedi dalga geçerek. "Değilim!" diye fısıldadım. Aşağı indik ve aylar sonra dışarı çıkmanın mutluluğuyla yüzümde çok büyük bir gülümseme belirdi. "Eee anlat hikayeni bakalım minik kaçak" dedi, yolda yürürken olan biten her şeyi anlattım ve sahile geldik. Kumlara oturduk, "Demek öyle..." dedi acıyarak.. "Elimden geldiği kadar seni koruyacağım" diyerek devam etti. Sonrasında sahilin ucundaki evlere doğru ilerledik. Bir evin kapısına yaklaştı ve cebinden anahtarı çıkartıp kapıyı açtı. İçeri doğru girmem içi kapının önünden çekildi ve ben girdikten sonra kendisi de girip kapıyı kapattı, kilitledi. Evlerin odalarını teker teker bana gösterdi, mutfak, banyo gibi ihtiyacım olabilecek yerleri. En sonunda beni bir odaya götürdü. Tertemiz, hiç kullanılmadığı belli olan bir oda. "Şimdi biraz uyu, saat çok geç oldu, bende gidip uyuyacağım. Sabah uyandığında evde olmayabilirim. Evden dışarı çıkma, beni bekle. Hatta acil bir durum olursa beni arayabilirsin. Telefonunu ver." dedi, telefonum uzattım ve kendi numarasını aradı. Onu kaydettim, o da beni. "Ha bu arada, hayat hikayeni biliyorum ama adını bilmiyorum! Ben Barış." dedi gülerek. "Selen.." dedim gülümseyerek ve odadan çıktı. Yatağa girdim ve nedense çok rahat bi şekilde uyudum. 

Minik KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin