Mostar - 11

121 14 10
                                    

Laf aramızda, aşka küstüm ben.
Kreş | Laf aramızda

*

"Lan bak , sokturtma ellerini bir tarafına! Steps yaptın işte oğlum!"

Mert, büyük bir hışımla Enes'in üstüne atlarken ben olası bir çığlığı engellemek adına ağzımı genetik olarak uzun olan parmaklarımla kapattım. İkisi bibirine girmek üzereyken ben ve Pelin, yanda yalnızca kalp krizi geçirmeyi seçmiştik.

Hoş, oturmayı seçmeyip ayırmaya çalışsak da bu uzun boylu, hormonlu çocukların bizi görmeyeceği aşikârdı. O zaman da Pelin'le ben, en nefret ettiğimiz role bürünürdük: Etkisiz Elemanlara...

İlk yumruk Enes'in çenesine gelirken herkes şokla onlara bakıp sadece izlemekle yetindi bir süre. Yani, biri dışında.

Adını dâhi yeni öğrendiğim çocuk hızla aralarından sıyrılarak Enes'i arkasına alırken sol elini Mert'in göğsüne yasladı ve buradan dâhi ne denli tehditkâr bakışları olduğu seçilebiliyorken o bakışlarla Mert'in yüzünü inceliyordu. Daha doğrusu deliyordu.

Yani net bir şekilde delmiş olmalıydı. Bir kere çocuğun duruşu bile "Kankama yamug yabdıysan bana da yamug yabmışsınıdır, kral"dı.

Pelin heyecanlı heyecanlı beni dürterken 11 numaralı hayırdır bakışımı ona yolladım. Avcundan dolup taşan çekirdek ordusunun askerleri bir anda sol avcuma doluşurken küçük askerciklere şaşkınlıkla gülümsedim. Hemen ardından da avucumu ağzıma yaklaştırdım ve oldukça sessiz bir şekilde fısıldadım.

Şimdi ablanız sizi soyacak yavrularım, diyerek bir çekirdeğin kabuğunu dişlerim arasında ezdim.

Keyfim bir anda yerine gelirken sırıtarak kavgayı izlemeye başladım. Aşırı iyi "kan yolları" vardı be! Elbette, net olarak en iyisi Mert'in burnundan dudaklarının arasına sızmış olandı.

Ben Mert'in bu haline hem acıyıp hem de bir oh çekerken anlamsız bir kelime Aydın'ın ağzından döküldü. Bu Aydın, sanırım karşı grubun yeni üyelerinden biriydi.

jebem ti svoju budućnost! (Geleceğini sikeyim!)

Gözlerim anında Aydın'a odaklanırken hala ne dediğini anlamaya çalışıyordum. Yanımdaki Pelin bir anda hayvan gibi anırmaya başladığında ona anlamazca baktım ve benin minnak sarışınımın üstüme bir açıklama atmasını bekledim.

"Geleceğini sikeyim dedi, ay, Ceylin! Bu Aydın Boşnakmış!"

Pelin'in hemşeri sevgisi tekrardan gün yüzüne çıkarken buna daha fazla dayanamayacağımı biliyordum. Elimdeki çekirdek askerlerin hepsi ana vatanlarına, Pelin'in eline dönerken sahaya girmek için ayaklandım.

Tamer, Pelin bacımızın sevgilisi, Ceyhun'dan fena bir yumruk yerken içim gitti ve kankalık vazifem diyerek onlara doğru koşmaya başladım. Bunu elbette, sadece düşünerek yapmamıştım. Pelin Baba arkadan bir hayli gaz veriyordu.

Ve beklenen son gerçekleşerek nefes darlığım üç saniye içerisinde gün yüzüne çıkarken yılmadım ve güçlü bir yumruk Tamço'ya doğru gelirken kendimi onun üzerine attım.

Gözlerim kapalı acıyı hissetmeyi, bağırmayı ne kadar bekledim, bilmiyorum ama Tamço'dan gelen acı dolu nida, sonunda gözlerimi açmama ve olayı kavramama sebep olmuştu.

İrice eller belimi kavramışken beni kurtaran kişiye bakmak için yavaşça arkamı döndüm.

"Dikkat etmen lazım, Küçük Aslan. Henüz ormanların kraliçesi olmadın sonuçta, "

Gözleri miydi tüm vücudumu kaskatı kesen yoksa sözleri mi, bilmiyordum. Tek bildiğim yakından daha da korkutucu olduğuydu.

Gergince bir nefes vererek bakışlarımı aşağı indirdim. Evet, herkesin hayran kaldığı hazır cevaplılığım sanki benle gizli bir anlaşma imzalamış; defolup gitmiş gibiydi.

Sert bakışları gözlerimin içine yerleşmişken gitmek için bir hamlede bulundum. Vücuduma kenetlenen kolları bu girişimimi sonuçsuz bırakırken karşımdaki çocuğa sövücüklerimi ilettim. (Öpücük + sövme)

O anda aklımda boktan bir fikir bomba görevi görerek patlarken titrek nefesimi ciğerlerime doldurdum ve ne olursa olsun, mantığı ile konuştum.

"Yalnız benim çişim geldi, eğer salmazsan üstüne işerim."

mostar köprüsü - textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin