Gemi bataklığı andıran çamurlu suların içinde yavaşlamaya başlamıştı ve etrafımız sisle kaplıydı. "Vaziyet kötü." diye düşündüm. "Böyle devam ederse çamura saplanacağız."
Kaptan düşüncelerimi okumuş gibi "Çamur..." diye geveledi. Yüzümü kaptana döndüm. Dümenin arkasında iki büklüm olmuştu, neredeyse yere bitişik duruyordu. Ahşap dümenin arkasından zorlanarak görebildiğim gözlerinden korku okunuyordu. Saç kalmamış kafasının dersi güneş altında çalışmaktan kararmıştı. Vücudu da güneşin yakıcı ışınlarından nasibini almış olacak giydiği uzun kollu gömlekten gözüken elleri ve nemden bedenine yapışmış gömleğin yırtıklarından gözüken vücudunun belirli kısımları da kararmıştı. Dağınık sakalı ağarmıştı. Dümeni tek eliyle tutuyordu, diğer eli yerde duran topuzunun birkaç santim üzerindeydi. Yaşı ya da ismi hakkında bir bilgim yoktu. Günlerdir aynı gemide birlikte seyahat etmemize, yemek yememize, içki içmemize rağmen yolculuk başladığından beri sadece birkaç kelime etmişti.
Gemide bizim dışımızda birkaç kişi daha vardı. Davranışları ya turist ya da yazar oldukları yönünde bir izlenim bırakmıştı üzerimde çünkü gördükleri her şeyi kağıtlara not alıyorlardı. Çok konuşkan olmalarına rağmen ilgimi kaptan kadar çekememişlerdi.
Tekrar geminin yol aldığı güzergaha doğru kafamı çevirdim. Gemi yavaşlamaya devam etmekteydi. Bakışlarımı etrafta gezdirince uzun dalları suya sarkan eğri ağaçları gördüm. Uzmanlığım olmamasına rağmen ağaçların bataklıklarda yetiştiğini bilecek kadar bataklıklarda zaman geçirmiştim. "Saplanacağız." diye geçirdim içimden tekrardan. Tekrar kaptana dönüp "Saplanacağız!" diye bağırdım. Kaptan yanıt vermedi. Çevremizdeki sis yoğunlaşmıştı. Değil dümenin ardındaki kaptanı görmek dümenin bile ancak silüetini seçebiliyordum sisin arasından. Endişeme yanıt veren diğer yolcular oldu. "Saçmalama, bu yolculuğa ne kadar para verdik haberin var mı senin?"
Yanıtı aldığım anda gemi bir çarpışmayla olduğu yere sabitlendi. Geminin ortasına yönelmek istedim çünkü geminin tabanı zemine sürtmüş olamazdı. "Suyun içinde bir şey var, geminin kenarlarından uzak durun!" diye bağırdım. Etrafıma bakınırken kaptanın kesik soluklarını işittim. Ağzının içinde durmak sızın bir şeyler geveliyordu, aralarından bir kelime seçebildim. "Geldi." Ardından geminin ahşap gövdesinin çatırdayarak sudan yükseldi. Çevremizdeki ağaçlar yok olmuştu artık tek görebildiğim sisin içinden yaklaşan bir karaltı.