Sıkıldığım şehrin göbeğinde gezinirken kaç adımda kaç insan biriktirdiğimi hesaplıyordum ki; malesef her adımım insanlığını satmış etten duvarlara denk geliyordu. Sert bir rüzgar karışladı anlımı sağa sola savrulan kıravatımı kendi bedenime benzettim bir an. Ellerim ceplerimde kıytırık bir takım elbisenin içinde kıytırık bir adam gibi hissediyordum kendimi; Sahile yürüdüm ardından, kıyısında göğe arkadaşlık eden martıları seyrediyordum. İş çıkışı sık sık geldiğim oluyordu buraya. Bazen Vahit ile gelirdik hava kararıncaya dek muhabbet ederdik bana şairlerden bahseder ara ara eserlerinden bir kaçını okur manzaraya ayrı bir nostalji katardı. Onun bu huyunu çok severdim.
Yalnızlığa memleket kurmuş gözlerime inşaa ettiğim şiirleri aklıma serip uzun uzun denizi izledim. Kendime sakladığım öğütler vardı bir daha sakladım, ne başkasından ne de kendimden argo sözcükler işitecek durumda değildim. Romantizmin dibine vuran bir manzarada en dramatik zamanlarımı yaşıyordum. Başımdan bir çok olay geçmişte sırtıma saplanan bıçakları söküyor gibiydim. Bu atar bu tavır kimeydi kimeydi bu öfkem bu nefretim? Çok kalabalıklaşmıştım, hayır hayır... Duygularımdan bahsediyorum bu aralar üzerimde çok yoğunluk var bilhassa içimde adım atacak yer kalmamış gibi bütün duygularım yerlerdeydi. Bıkkınlık oturdu üzerime elimi yakama götürüp kravatımı gevşettim ve iki düğmemi açtım bağırmak istiyordum, göğsüme kazıdığım öfkemi dalgalara vurmak nefesimi tüketmet istiyordum. Yüzümü avuçlarımın arasını alıp sıvazladım. Aktifleşen isyanımı başımdan def etmem gerekiyordu.
OGT şirketine bağlı olarak haber yazıları yazıyor geçimimi aldığım asgari ücretle sağlıyordum. Ötükentte müstakil bir evde kalıyordum lakin yalnız değildim Vahit bana epey vakittir eşlik ediyordu. Çocukluk arkadaşım, Edebiyat öğretmeniydi. Daha fazla detayında pek bir önemi yok sanırım.
İşler yolunda gitmiyordu, garip rüyalar görüyordum, ensemde ürkütücü bir kararsızlık vardı. İçine güğümlendiğim bu boşluktan kendimi kurtarmak maksadıyla geldim sahile. Deniz ruhumu sakinleştiriyordu bir nebzede olsa.
Hava kararmaya başlayınca eve gitmeye karar verdim. Sahilin bir kaç metre ilerisinde meydan vardı, akşama doğru sürekli kalabalık olurdu, kalabalığa karışmayı sevmiyordum, topluluğa karışınca kendimi hiçmiş gibi hissediyordum. Nedenini çözemediğim bir halsizlikti, üstüne durmak yerine köşeye bırakıyor ve sıkı sıkıya aklımı koruyordum bu pis düşüncelerden e tabi illa bir yerde patlak verdiği oluyordu.
O gün bir kadınla tanıştım; tanıştım dediysem onun bundan pek haberi yoktu. Evim meydanın arkasına düşüyordu her ne kadar sevmesemde sürekli kendimi o meydanın ortasında topluluğun içinde yürürken buluyordum.
Bir yandan yürüyor bir yandan türkü mırıldanıyordum.
Uzun süre yürüdükten sonra bir ses ilişti kulaklarıma başta dikkatimi çekmedi lakin sonrasında beni kendine çeken o sese kendimi kaptırmaya başladım. Yazmanın ve çocukluğun bir getirisi sanırım müziğe ve enstürmanlara aşırı pozitiftim hayatımın her alanına empoze ettiğim bir güzellikti.kulağıma aşina olan sese bakılırsa kemana aitti. Nasıl anlatılır pek bilmiyorum fakat illa bir şey söylemem gerekirse: Sürekli meydana enstürmanlarını alıp gelen, insanlara müzik şöleni sunan bir sūrü sokak sanatçısı vardı evet onlar da kendi çaplarında gerçekten iyilerdi fakat bu sesin bambaşka bir güzelliği, cezbedici bir tonu vardı ve dinleyen herkesin tartışmasız kolayca kendini bulacağı bir sesti, artık bütün dikkatimi vermiştim, kaldırımın köşesinde oluşan kalabalık daha çok meraklanmama sebep olurken merakıma yenilip topluluğa doğru ilerlemeye başladım. Yakınlaştığımda, boşlukları kolluyor çalan kişinin kim olduğu konusunda fikir yürütmeye çalışıyordum. O kadar yoğunluk vardı ki öne geçmem mümkün değildi çareyi ön kısımda oluşan ufacık boşluktan izlemekte buldum. Küçücük bir pencereden bir kadın görmeyi beklemiyordum. Sırtına dökülen siyah saçlarının arasında omuzuna dayanan kemanı, yaya tutunan parmaklarını ve kapalı gözlerini izlerken neredeyse kendimi kaybetmiştim. Gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı, dikkatle onu inceliyordum. Üstünden gri bir yün kazak altında uzun bir etek tuhaf görünümlü bu kadına bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Cidden sersemlediğimi hissettim, kadının her hareketini ezberliyor gibiydim. Bir an kafasını kaldırdığında gözlerini açtı o büyük siyah gözlere denk gelme isteği kabarmıştı içimde fakat olmadı. Çok güzeldi, gerçekten yüzünde ayrı bir mahsumiyet vardı.
Büyük bir alkış sesi doluştu, insanlar teker teker dağılmaya ortalık yatışmaya başladı. Birden omuzuna dayadığı kemanı indirdi.Yüzünde tek bir mimik oyanmıyordu, tam karşısında duruyodum insan hiç mi merak edip başını kaldırıp bakmazdı. Bakmadı... Kemanı çantasına koydu usulca kalkıp yürümeye başladı. Onu ne kadar takip etmek istesem de bunun doğru olmadığını kafamda onaylayıp karararımdan vazgeçtim o kadın da bakışlarımın eşliğinde yürüdü ve bir süre sonra gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARAZ
ChickLit...Ve Ali'nin yalnızlığa olan arkadaşlığı, denk geldiği meydanda keman çalan bir garip kadınla son bulacaktı.