3

381 33 4
                                    

Jungkook

Yemeklerimizi yemiş ve geldiğimiz tatil köyünün güzel bahçelerinde geziyorduk. Etraf karanlıktı ve yürüdüğümüz taşlı yolun kenarlarında ki etrafa hoş bir görüntü katan küçük sokak lambaları eşliğinde el ele yürüyorduk.Gökyüzünde şehirdekine göre oldukça fazla sayıda yıldız vardı.
İkimizde sessiz bir şekilde yürüyorduk. Jimin beni yine bir yere götürüyordu ve ben yine sessizce takip ediyordum onu.
Taşlı yolun sonunda bir gölet,kimisi gölette kimisi kayalıklarda olan ördekler ve kazlar olan oldukça huzur veren bir yere gelmiştik.

"Çok güzel..."

Jimin bana gülümseyip kenarlardaki kayalıklara oturdu. Bana dönüp elini uzattı. Kıkırdayıp elini tuttum ve bende yanına oturdum.
Jimin ayakkabısını ve çoraplarını çıkarıp suya soktu.
Ellerini arkaya yaslayıp bana baktı. Bende onun gibi ayakkabımın tekini ve çorabımı çıkardım. Protezli olan ayağımı kenardaki kayaya yaslayıp çıplak olan ayağımı suya soktum. Ama soğuk olduğu için hemen çektim ayağımı.

"Oww soğukmuş."

Kıkırdayıp ayağımı tekrar suya soktum.
Başımı gökyüzüne kaldırıp yıldızlara baktım.

"Yıldızları daha önce hiç bu kadar parlak görmemiştim."

"Şehirden uzağız o yüzden."

Başımı ona bakmadan salladım. Gözlerimi alamıyordum yıldızlardan.

Jimin'in elini elimin üstünde hissedince ona baktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jimin'in elini elimin üstünde hissedince ona baktım. Bana yine derin şekilde bakıyordu. Kocaman gülümsedim ona.
Neler hissettiğini, neler düşündüğünü ve nasıl korktuğunu biliyordum. Hissettirmemeye çalışıyordu fakat başaramıyordu bunu. Her sabah uyandığında ilk işinin bana bakıp nefeslerimi kontrol ettiğini, arkamdan sarılınca kaburgalarımda elini gezdirip kilomu kontrol etmesini, yüzümü sürekli dikkatlice inceleyip yorgun olup olmadığımı anlamaya çalışmasını, yemek yerken lokmalarımı çaktırmadan kontrol etmesini... bunların hepsinin farkındaydım. O yüzden elimden geldiğince bende ona iyi gözüküp fazla yemeye çalışıyordum. Çünkü gerçekten de bazı zamanlar kalbimin sancılanmaları beni hem korkutuyor hemde yoruyordu.

Baş parmağıyla elimi okşadı nazikçe. Yine gülümseyip biraz ona yaklaştım. Başımı omzuna yasladım. Diğer elimi karnının üstünden beline sardım. Boynuna öpücükler kondurdum. Bu onu güldürmüştü. Biraz daha gülsün diye bu sefer ıslak ıslak öpüp sevimli -en azından ona göre sevimli olan- sesler çıkardım.

"Jungkook-ah"

Boynunu geri çekti. Benim büzük kalmış dudaklarıma uzanıp öpücük kondurdu. Geri çekilmesine izin vermeden boynundan tutup kendime çektim. Romantik yerde, romantik şekilde, romantik kocamla öpüşüyordum.

Ördekler kazlar özür dilerim ama siz hergün burda öpüşen çifleri çok görmüşsünüzdür muhtemelen.

Uzun ve anlamlı olan öpüşmemiz benim nefessiz kalmam ile sonlanmıştı. Yüzlerimiz hala yakınken birbirimize baktık. Ensesinde ki elimi saçlarına çıkarıp şefkatle okşadım.

Sick~Jikook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin