Yüzüme vuran güneş ışığıyla birlikte gözlerimi araladım. Tam karşımda duran saat ile buluştu gözlerim. 11.45 idi. Bugün yapacağım işler çok yorucu olacaktı. Daha fazla zaman kaybetmemek için uyuyakaldığım koltuktan kalkıp banyoya yöneldim. Aynadaki yansımama bakıyordum. Çok bitkindim... Musluğu açıp yüzümü yıkadım. Havlu ile yüzümdeki su damlalarını silip banyodan çıktım. Mutfağa girdiğimde dün yaptığım alışveriş poşetlerini yerleştirmeye başladım. Çekmecelerden birini açıp atıştırmalıkları yerleştirdiğim sırada yatak odamda duran telefonum çalmaya başladı. Mutfaktan hızlıca çıkıp odama ulaştığımda ekranda ''Gizli Numara'' yazısını görmek kalbimin atışlarını hızlandırmaya yeterdi. Açmayacaktım. Reddettim. Fakat ısrarla aramaya devam ediyordu. Derin bir nefes alıp telefonu açtım. ''Merhaba Miray.'' ismimi nereden biliyordu? ''Kimsin sen!?'' sorusunu yöneltmem ile telefon kapandı.
Kalp atışlarım beni öldürebilirdi. Elimdeki telefonla mutfakta olan balkona gittim. Havuzu izlemekten vazgeçemezdim... Sandalyeyi çevirip görüş alanımı genişlettim. Havuzun yanındaki bahçeye kaydı gözüm. El sallıyordu! Biri bana el sallıyordu! Peki ya kimdi bu? Ortada bir neden yokken tanımadı insana el sallamak mı? Kendimce konuşurken güldüm. Aşırı saçmaydı. Telefonumdan gelen mesaj sesiyle irkildim. Ekranda gördüğüm yazı ile rahatlamıştım. ANNEM KİŞİSİNDEN BİR YENİ MESAJ... Şuan tabi ki cevap veremezdim. Çünkü gizli bir sapığım vardı sanırım. Gözlerimi bahçeye tekrar çevirdiğimde orada yoktu. Artık gerçekten iş çığırından çıkmaya başlamıştı. Şaka olabilirdi. Ama kim yapabilirdi? Diye söylenirken lanet olası telefon tekrar çalmaya başladı. Bu kez açmayacaktım. Şaka kurbanı olmak yerine korkudan kendimi bitirmeyi tercih ederim. Aramayı reddettim ve karşıma tekrar o kişi geçti. Aklımı yitirmek üzereydim. Önce arama, sonra el sallama. Peş peşe olduğu için şüphelenmeye başladım. Aynı kişi olabilir mi acaba? Bu iş burada bitmeyecekti. Peşindeyim Bay Gizemli!