yirmi iki

1.4K 129 122
                                    

Tırnaklarımı dişlerimin arasına almış, endişeyle düşünüyordum. Duyduysa ne olurdu?

Kesinlikle daha çok sorgulamaya başlardı. Ondan sonra da her şeyi öğrenebilirdi. Zaten Dak Ho'nun dedikleri yüzünden plan az kalsın bozulacaktı, bir şekilde kendimi kurtarmaya çalışmıştım. Şimdi bu dediklerimi duymuşsa hee şey daha da kötüye sarayacaktı.

Saniyeler sonra elimde duran telefonun ekranının yanması ile o korktuğum mesaj gelmiş, kafama kafama vurmaya başlamıştı. Nasıl batırmazdım? Nasıl kurtarırdım kendimi bundan?

jimin: sen de beni özleyeceğini söyledin
reddedemezsin duydum bunu
adım gibi eminim

Reddemez miyim? Afedersin ama başka nasıl kendimi kurtaracağım Jimin?

Ah... Kendimi daha da kötü bir duruma düşürerek tabii.

hyerim: dedim çünkü taehyung'un yerini güzel dolduruyordun
kendine alındığın için özür dilerim

Oh... Boka sardı. Kendimi daha ne kadar kötü biri konumuna düşürebilirdim bilmiyordum. Sadece...mahvetmiştim. Kendi konumumı mahvetmekle kalmamış Jimin'in kalbini de mahvetmiştim. Mesajıma bakıp da cevap yazmaması bunu gösteriyordu.

(...)

Akşam yemeği için bir şeyler yemeye çıkmıştım. Canım aşırı derecede marketten yemek istiyordu, hatta bol acılı şeyler yemek istiyordum. Acılı ramen ve yanına da daha acı şeyler. Dudaklarım yansın istiyordum. Sadece içimdeki sıkıntıyı ancak bu yemeklerle dışarı vurabiliyordum.

Jimin gitmişti, artık yoktu ve olmayacaktı. Incheon'da yeni hayatına başlayacak ve başka insanlarla yakınlaşacaktı. Şimdi ise ben onun platoniği oldum, acı verici olacak... Jimin kolay olmayacağını söylemişti. En az onun çektiği kadar çekecektim.

Onu özlediğim zaman onu görme şansım olmayacaktı. Sesini ise bana attığı kayıttan duyabilecektim ancak. Acınasıyım.

Marketten içeri girip direkt adımlarımın alıştığı reyona doğru ilerledim ve en acılı olanlardsn iki kutu aldım. Evet , iki kutu. Ardından da içecek dolabına gittim ve içeceklere göz gezdirdim.

Kola... Jimin o gün almamamı söylemişti ve ben de almamıştım. Şimdi ise o yoktu, yine de dediği şeye hala uymalıymış gibi hissediyordum. Yine de kola aldım, acılı şeylerle güzel gidecekti çünkü.

Kasaya parayı verdikten sonra elimdekilerle marketin içine doğru ilerledim ve elimdekileri görüş alanımdaki bir masaya koyarak sıcak su makinesine ilerledim. Elimdeki kap rameni açıp içindekileri de erişteye döktükten sonra işaretlenen yere kadar sıcak suyu doldurdum. Yanaklarımı şişirirken de aynı işlemi diğer kap için de yaptım. İkisini de oturmayı seçtiğim masaya koyduktan sonra sıcak su makinesinin yanından da bir pipet ve bir çift paketli yemek çubuğu almış ve masama oturmuştum.

Saat kaç olursa olsun, burada her zaman birkaç kişi oturuyordu benim gibi. Bazıları arkadaşlarıyla geliyor, bir şeyler içerken kısa sohbetler ediyorlar, bazıları da benim gibi gelip oturuyor, yemeklerini yiyip gidiyorlardı.

Eriştelerin iyice yumuşayıp şişmesini beklerken ağrıyan gözlerimi biraz ovaladım. Gerçekten çok ağrıyorlardı ve ben buna nasıl katlanıyordum bilmiyordum. Bileğim de çok ağrıyordu ama gözlerime kıyasla daha iyi bir durumdaydı.

paperplane || park jiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin