2

387 58 63
                                    

Boynuma asmış olduğum fotoğraf makinemle birlikte, en kenardaki bankta beklerken tam anlamıyla elim ayağım titriyordu.

Loren'e son üç aydır deli oluyordum. Göz rengi umrumda bile değildi ama artık onunla iletişime geçmek istediğim için böyle bir yalan uydurmak zorunda kalmıştım. Yoksa fotoğraflarımı paylaştığım hesapta siyah göz fotoğrafı paylaşmak istesem, pekâlâ da gidip babamın gözünü paylaşabilirdim.

Ayrıca, siyah göz mü? En yakın arkadaşımın okyanus gibi gözleri varken gidip kara deliğe benzeyen bir şeyin fotoğrafını çekmek istemezdim.

Derin nefesler eşliğinde, bacağımı bininci kez yere aşağı-yukarı sallarken omzumda hissettiğim el, hızla arkama dönmeme sebep olmuştu. Bir gün, kumral saçları omuzlarına dökülürken ve güneş, siyahlarının tam ortasına vururken; elini omzuma koyarak bana gülümseyeceği aklıma bile gelmezdi.

"Selam."

Başımı hafifçe öne eğerek onu, "Selam," diye yanıtladıktan sonra fotoğraf makinemi açtım.

"Neden siyah göz?"

Mantıklı bir merak.

Aniden yönelttiği soru yüzünden bir saniyeliğine donup kalsam da, "Daha önce hiç siyah gözlere sahip birini tanımadım. Zor bulunuyor, bilirsin," diyerek toparlamıştım.

Dediklerimin üzerine gülümsedikten sonra tek gözümü kapatarak kameraya yaklaşmış ve ardından ayakkabılarımızın burnu çarpışana kadar birkaç adım ilerlemiştim.

"Tamam, şimdi gözünü açık tutmaya çalış. Hazır mısın?"

"Çekmeden önce geri say."

"Tamamdır. 3,2...1!"

Flaşını kapattığıma emin olduğum kameranın düğmesine basarak bir fotoğrafını çektikten sonra, gözümü kameradan uzaklaştırarak çektiğim fotoğrafı açmıştım.

"Kirpiklerini çekmişim!"

Fotoğrafa bakmak için kafasını benimkine yaklaştırdığında, daha rahat görmesi için kamerayı ona çevirdim.

Fotoğrafa güldükten sonra, "Daha 15 dakikamız var," demişti. "Bu, uzun teneffüs. Başarabiliriz bence."

"Umarım."

Tekrar kamerayı gözüme yaklaştırıp parmak uçlarımda yükseldikten sonra bir fotoğraf daha çekmiştim fakat aniden dengemi kaybederek birkaç adım attığım için hâliyle fotoğrafım bulanık çıkmıştı.

"İyi bir kameraman değilim sanırım," diye mırıldanmıştım. "Ya da sen, bana göre biraz uzunsun."

"Sanırım ikincisi. Bu banka oturacağım."

Başımı aşağı-yukarı salladıktan sonra, dizlerimi kırarak yanına oturmuştum.

Birkaç tane fotoğraf aldıktan sonra memnuniyetle, "Olduu," diyerek güldüm. "Şimdi bir tane de şu tarafa bakarken çekeceğim. Sonra serbestsin."

"Sorun değil."

Gözbebeklerini gösterdiğim tarafa çevirdikten sonra bir anda gülümsemişti ve ben o 'bir anda' kendimi tutamayarak ondan biraz uzaklaşmış, omuzlarından yukarısını alacak şekilde bir fotoğraf çekmiştim.

"Instagram'ında hiç fotoğraf yok, belki sen paylaşırsın diyeydi bu," diye hızlıca açıkladığımda bana teşekkür ederek saçlarını geri atmıştı.

"Aslında," diyerek elimi uzun saçlarının arasına daldırdım ve birkaç tutamının alnına dökülmesine izin verdim. Daha sonra saçlarını gözlerine girmeyecek bir şekilde ayarlayarak makinemin düğmesine basmıştım.

Kendimi geri çekerek, çektiğim fotoğrafları açtıktan sonra Loren'e döndüm, "Bakmak ister misin?"

"Tabii ki."

Birlikte, 'bu güzelmiş' , 'bu harika' , 'kirpiklerini sayabilirim' , 'gözümün bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum' gibi yorumlar yaparak tüm fotoğraflara baktıktan sonra ders zili okul bahçesinde yankılanmaya başlamıştı.

Oturduğumuz banktan kalkarak birlikte okula doğru ilerlerken, "Teşekkür ederim," dedim utangaç bir şekilde.

Kafasını sallayarak, "Rica ederim," demişti. "Beğeni rekorunu kırarsam bir çikolata alırım senden."

"Ahaha! Paramı hazırlıyorum."

Ah, Loren...
O gün uzaktan bakışmalarımıza son verdiğimiz ve sesini duymama izin verdiğin ilk gündü.

🖲

🖲

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 02, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

guitarists and photographs | loren, roséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin