1♚ Sıradan Bir Gün

273 10 8
                                    

Mistik melodilerin salonu doldurduğu eski binada kendini karşısında ki güzelin ellerine emanet eden Jong Up, duyduğu 'klıck' sesiyle gözlerini araladı. Gencin dudaklarını çarpık bir gülümseme sararken, eliyle genç kızı uzaklaştırdı. Şimdi tüm dikkati kahverengi çantadaydı. Serbest oldukları nadir anlardan birinin daha içine etmek üzere olduğunu göz ardı ederek yavaşça yerinden doğruldu.

Kurnaz bir tilki misali kısa adımlarla avına yaklaştığın da, tilkinin çitaya dönüşmesi uzun sürmedi. Siyah takım eibiseli iki adamın önündeki çantayı kapmasıyla topukları yağlaması bir olmuştu Jong Up'un. Kalıplı adamların ise olayı şarz etmesi bir kaç saniye almış sonrasında zayıf yapılı adamın peşine düşmüşlerdi.

Jong Up şansına bir kez daha küfür ederken kısa bir anlığına arkasına baktı. Keşke bakmaz olaydı. Topu topu iki kişi olan grup bir anda iki düzineye çıkmıştı. Hızla yutkunup rasgele bir sokağa girdi. "Siktir!" Terettütle arkasına döndüğünde ise bir kez daha sövdü. Çıkmaz sokağın birinde peşindeki bir kaç adamla baş başa kalmak şuan hiçte cazip gelmiyordu.

Zoraki bir şekilde yutkunarak tekrar duvara döndü. O anda köşedeki eski konteynır gözüne çarptığında istemsizce gülümsedi genç. "Hey baylar hadi gelin güzelce anlaşalım. İnanın bu iki tarafında yararına olur. Ne dersiniz?" Ortalardan bir adam hiddetle öne atılınca aniden tırstı genç. "Amına koyduğumun ibnesi sen bizle dalga mı geçiyorsun lan!?" Sesli bir şekilde yutkundu. Gergince sırıtarak, "Hadi ama biraz yaratıcı ol. Bir kere ben erkeğim, dediğin şeyi bende bulabileceğini sanmıyorum." diyerek hızla konteynırın üstüne atladı oradan ise duvarın üstüne çıkmış kısa bir el hareketinden -ki bu adamları daha da çileden çıkarmıştı- sonra hızla duvardan atlayarak gözden kayboldu.

Sonun da izini kaybettirdiğin de ise küçük standın arkasında ki genç dikkatini çekti. "Zelo!?" Çocuk genişçe sırıttı. "Buyurun?" Zelo diğerinin hala anlamsızca baktığını fark ettiğinde, azındaki lolipopu yana atarak devam etti. "Ne oldu Jong Up?" Büyük olan sonunda bir şeyleri idrak ettiğinde önünde ki şeker standına bakarak küçüğünü cevapladı. "Sonunda yaşına uygun bir uğraş bulmuşsun."

"Ciddi misin? Kendi paketlediğin malları tanıyamadın mı!?" Jong Up tam cevap vermek için ağızını açtığı sırada arkasından gelen küfürlerle neye uradığını şaşırdı. Elindeki çantayı gözleri şaşkınlıkla açılmış çocuğun kucağına fırlatırken diğerinin bir şey demesine fırsat vermeden tekrar koşmaya başladı.

Zelo ise içinde ne olduğunu az çok tahmin ettiği çantayla kalakalmıştı. Gözü hızla üstüne gelen sürüye kaydığında telaşla o da koşmaya başladı. "Siktir! Yine ne halt yedin!?" Diye çığırdı. Jong Up ise kesik solukların arasından sadece sırıtmakla yetindi.

↭ O Anlarda ↭

Dae Hyun kısa bir göz temasıyla sevgilisine komut verdiğinde karşısında ki dizine vurarak yanıt vermişti. Belirsizce sırıtarak diğer tarafa döndü. Masanın karşısında ki diğer adam ise dikkatle onu inceliyor, herhangi bir açığını bulmaya çalışıyordu. Daehyun tekrar sırıttı. "Şeytanınız bol değil galiba?" Adam bir anda silkelenerek ayağa kalktı. Eli belinde ki silaha giderken adeta gözlerinden ateş fışkırıyordu adamın.

Dae Hyun yavaşça iç çekti. Elini dağınık saçları ile buluştururken dudakları alayla büküldü. "Ah, hiç akılanmıyorsunuz, değil mi?" Adam silahı serçe Dae Hyun'un kafasına bastırdı. "Kapa çeneni pislik! Hile yaptınız, biliyorum!" Young Jae sıkıntıyla ofladı. Hızla ayağa kalkarken elide boş durmamış, kare masanın ortasındaki deri çantayı kapmıştı. O sırda Dae Hyun'da adamın karnına yumruğunu geçirerek koşmaya başladı.

No MercyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin