Felix yanında uyuyan Hyunjin'e biraz daha sarıldı.
Yapılı gencin bedeni pis yatağın üzerinde küçücük kalmış, korunmasız her uzvu dağılmaya yüz tutmuş gibiydi.
Felix uzanıp saç diplerini öptü uzun olanın.
Çok zaman önce yani demek istediğim çok çok zaman önce Felix görmüştü olacakları, olabilecekleri.
Felix Hyunjin'i de görmüştü çok zaman önce.
Felix beyaz lekeli bir asya çingenesiydi, halkı yüzyıllar önce asimile olan.
Kara büyüden beyaza çaldıklarını söylerdi azınlık olmayan halk. Kara büyüden nasıl beyaza çalınırdı ki?
Kötücül her şey beyaz lekelilere yıkılmıştı. Bir kıtlık oldu mu, bir genç vaktinden önce öldü müydü mesela hep bir beyaz lekeli öderdi bedeli. Canıyla kıyas ederdi.
Tek suçları ruhlarının ince olmasıydı. Ölümü hissederlerdi, kaderi bilirlerdi.
Felix'e sorsanız asla memnun değildi bundan. Değiştiremediğin bir kaderi bilmek ne işine yarardı ki?
Şimdi de öylece yanında onu kurtarmayı kendine and içmiş ama gelen ölümden habersiz olan gence sarılıyordu.
Annesi demişti ona. Dünya tarihinde silinmeye yüz tutmuş binlerce kişiden biri olduklarını.
'Kader bazen acıdır Felix.' demişti annesi onun güzel beyaz saçlarını severken.
'Kader eninde sonunda ölümü getirir oğlum. Sen hazırlıklı ol. Ağla. Ama korkma.'
Felix de yavaş yavaş yaklaşan askerlerin adımlarını duyarken ağladı çokça. Ama hiç korkmadı.
*
General oğlunun yerini bulamasa da geriye kalan son beyaz lekeliyi bulmuştu.
Canını almaya geliyordu gecenin derinliklerinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the gypsies of asia. hyunlix
Short StoryÇingeneler özgür oldukları için gezerler, çaresizliklerinden değil. Kanatlarımı kırpıyorsunuz! Kanatsız bir ruh neye yarar ki? Benim ruhum özgür. Bir kuş gibi özgür. [hyunlix] [angst]