Bu sabahta her sabah olduğu gibi yastığımın üzeri saçlarımla kaplanmıştı.Üzüldüğümü ne kadar gizlesem de eşim anlıyor. Kalan saçlarımı okşayıp, atlatacağız bu günleri mutlu günlerimiz yakında diyordu. Ve doktorumun dediklerini hatırlatıldı. Kemoterapi yaptım için saç dökülmelerimin olması normal. Benim için çok sevdiği işinden de ayrılmıştı. Artık sürekli yanı başımdaydı. Beraber okuma saatleri yapıyoruz. Sanki yeni evliyiz ve balayındayız. Bu beni çok mutlu ediyor. Bu gün okuma saatimizde onu yanıma çağırdım. Ve konuşmalıyız dedim. Öyle hüzünlü inceleme ki gözlerime. Canım acıdı. Şimdiye kadar çektiğim acıların içinde en derin acıyı o bakışlar verdi.Biliyordu. Belki de bu son konuşmamız olacaktı. Gelip yanıma oturdu. Uzanıp başımı göğsüne yasladım.
-biliyorsun değil mi
-Neyi?
-Çok az kaldı
- Böyle konuşma lütfen!
-Ona iyi bakacaksın. Değil mi?
- Lütfen sus!
-Artık konuşmamız lazım aşkım içimdekileri sana söylemeliyim.
-Bebeğimize iyi bakacağını bilioyrum.Sen harika bir babasın.
-Sen beni en büyük şansımdın. Seni çok ama çok sevdiğimi sakın unutma!
Susmuştum. Çünkü onun gözyaşlarını seyrediyordum. Onu üzmek istemiyordum. Ama buna mecburdum. Konuşmaylıdım ..
-Biliyor musun?
-Neyi?
-Hep söylediğim bir şey oldu ya hani
-Neymiş o bakim
Hala okumadım -İstediğim ve merak ettiğim kitapları hala okumadım
Ben oku kitaplarınız hepsini sana okuyacağım
Nilay konuştuğumuz günün fenalaştı. Hemen yoğum bakıma aldılar. Günlerce evde oğlumuz kucağımda onun yoğun bakımdan çıkabilmesi için dua ettim ama bir gece yarısı gelen telefon öbür boyu sürecek o hasreti başlattı. O gitmişti. Telefondaki yoğun bakım doktoru öldüğünü söyleyemiyordu. Beni sadece hastaneye çağırmıştı ama ben anlamıştım. Oğlumu kucağıma aldığım gibi hastaneye koştum. Yoğun bakım katında doktor beni bekliyordu.Kulaklarım uğulduyordu. O an tek bir kelime söyledim onu son bir kez oğlum ile görmemize izin verin doktor babacan biriydi. Birazdan yoğun bakımdaydık. Bağlı olduğu o sesli makinalar artık susmuştu. İçimde deli fırtınalar vardı. Onun olmadığı dünyada ben ne yapcaktım. Sonra oğluma baktım. Onun emaneti için ayakta durmalıydım. Beni düşüncelere dalmışken oğlum kollarımdan kurtuldu ve annesinin koynuna girip onu öptü.
-Anne!
-Hadi uyusana
-Bak baban bize sürpriz yaptı. Beni sana getirdi.
-Seni çok özledim
-Anne ! Anne! Uyan sana
-Baba annem uyanmıyor . Onu uyandırsana!
-Anne Anne uyan nolurrr
Daha fazla dayanamadım. Oğlumu kucağıma aldığım gibi çıktım dışarıya. Ağlamaya başlamıştı. Hıçkırıklar arasında.
-Baba annem neden uyanmadı.
-Yoksa bana küstü mü ?
Ne diyecektim.Ne diyebilirdim. Söyleyemezdim. Annen öldü. Artık bizimle olmayacak diyemezdim. Oğluma sımsıkı sarıldım. O sırada haber verdiğim ailem geldiler. Oğlumu anneme verdim. Ve götürmesini söyledim. Artık ayakta duramıyordum.
Günlerim uzun bir süredir sakinleştiricilerle yarı uykulu yarı uyanık geçiyordu. Unutamıyordum. O benim hayatımdaki tek mutluluktu. Beni mutsuzluk denen o derin kuyudan çekip çıkaran şansımdı. Ama artık toparlanmalıydım. Bana ihtiyacı olan bir oğlum vardı . Kalktım . Ve yatakta oturdum. Sonra komidinin çekmecesinden onun saçlarını çıkardım. Her sabah kalktığında döküldüğü için gizlice banyoda ağladığı saçlarını . O banyodayken ben yastıktaki saçlarını toplayıp bu kesenin içine toplardım. Şimdi her sabah kalktığımda onun saçlarına bakıyorum. Yine dalıp gitmiştim. Saate baktığımda çok geç olduğunu gördüm. Okuma saatimize az kalmıştı. Hemen hazırlanıp çıktım. Hafiften yağmur yağıyordu. Bu onun en sevdiği şeydi. Yağmuru çok severdi. Hele ki yağmurda kitap okumayı. Yine tam zamanında gelmiştim. Bu gün dünkü gibi kaldığımız yerden devam ettik. Tam yirmi sayfa okudum. Yağmur hızlanmış hava kararmıştı. Ayağa Kalktım .Mezar taşını öptüm.
-Hoşcakal karıcığım. Yarın okuma saatinde görüşürüz . Seni çok seviyorum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİFAM SENSİN
Teen Fictionİyi değilim.. Kendimi bir döngünün içine hapis olmuş gibi hissediyorum. Neden bilmiyorum. Yapayalnız hissediyorum. Gözlerimi karanlığa yummak bir daha açmamak . Karanlık ve sisli bir akşam üstü kayıplara karışmak istiyorum. Sanki tüm duygulardan yok...