0.1

38 8 11
                                    

Şimdi diyeceksiniz, aaaa hesabın şifresini hatırladın! Kitabı yayımdan kaldırmak gibi bir aptallık yaptın, bokunda boğul!

Demeyin.

Ben çok meşgul bir insan olduğum için DŞQSÖDPWWÇPQQŞSÇSÖAİ neyse @@woobinseo bakınız bu benim diğer hesabım. Burada cravity quotes falan paylaşıyorum. Göz atabilirsiniz.

Hadi bölüme geçelim. Haftalar sonra :)

***

Nereye düştüğüm hakkında en ufak fikrim yoktu. Zaten yanımdaki eşyalarımı da kaybetmiştim.

Yani sıçıp sıvamak bu olsa gerekti. Koskoca milyar tane insan içinde biricik tılsımımı nasıl bulacaktım?

"Beyefendi iyi misiniz?" 

Olduğum yerden beni kaldıran gence baktım. İyi gibi bir halim mi vardı?

Ağzımı açıp konuşmaya başladım, "İyiyim, Allah razı olsun!"

Genç kaşlarını çatıp, bu dude ne diyor dercesine bana bakmıştı.

"İyiyim. Gerçekten."

"Where are you from?" demişti bu sefer. Hayır anlayacağın dilden de konuşmuştum.

Kaşlarını çatma sırası bendeydi. "Şeyden geliyorum, yıldızların ötesinden. Ama sen bilmezsin zavallı insan!" 

Attığım kahkaha ile, çevremde çember oluşturmuş insanları görebilmiştim. Ben insan içine düşmüş bir soytarı mı olmuştum?

"Galiba Korece ve İngilizce bilmiyor..." demişti genç etraftaki insanlara bakıp. "Cebinde pasaportu da yok..."

Pasaport... Tılsımdan mı bahsediyordu?

"Evet! Pasaportumu arıyorum? O her neyse... Tılsım!" diye şakımıştım heyecanla.

"Sorry, Do you know English?" demişti genç. "Hayır, şu devirde İngilizce bilmeden yurtdışına mı çıkılır?"

"Seni anlıyorum , sen beni anlamıyor musun? ANDİQUER'İM BEN!"

Bu şekilde bağırmamla kalabalık bir kaç adım geriye çekilmişti. Aptal insan topluluğu!

"Bu niye uzaylı gibi konuşuyor?"

Kalabalıktan gelen sese kafamı çevirdim. Annem kadar güzel olan bir erkekti bunu söyleyen. 

"Uzaylıyım çünkü..." diye mırıldandım.

Saçlarının bir tutamını kulağının arkasına sıkıştırdı. Ve arkasını dönüp ilerlemeye başladı.

Arkasını dönmesiyle, çantasından sarkan tılsımımı görmem bir olmuştu.

"Dur!" diye bağırdım.

Kalabalığın sesi kesilmiş, o erkek de durmuştu. Sonunda beni anlamışlardı!

Erkeğin yanına gidip çantasında asılı duran tılsımı aldım ve cebime attım. Bana anlamsız bakışlarını gönderip, "Kafanda sıkıntı mı var?" demişti.

Başımı olumsuz anlamda salladım, "Teşekkürler." diyerek olmayan yoluma doğru ilerlemeye başladım.

"Kesinlikle uzaylı gibi konuşuyorsun..."

Tılsımımı bulduğum için sevinmiştim. Ama daha büyük bir problem vardı. Bu insanlarla hiç bir şekilde iletişim kuramıyordum. Ve neden buradaki erkeklerin saçları fazla uzundu, ya da çok kısalardı ve inceciklerdi. Hatta yüzlerinde boya vardı?

"Beyefendi iyi misiniz?" 

Bunu soran genci onaylarcasına başımı salladım. "Hemen hemen sizle aynı boyda bir abim var, eve gidiyordum. İsterseniz gelin ve üstünüzü değiştirin. Oldukça kirlenmişe benziyorsunuz."

Bakışlarım istemsizce üstüme kaydığında bir gulyabaniden farksız olduğumu anlamıştım.

Teşekkür edercesine başımı eğdim. "Ben Nam Dohyon. Yani merak etmeyin, kötü bir niyetim yok. Zaten kötü niyetli olmak için çok küçük sayılırım."

Yukarıdan aşağıya onu süzdüğümde küçük olmadığına kanaat getirmiştim.

"Korece anlayabiliyor musunuz?" demişti bu sefer.

Aptal çocuk, ben bir all-rounder Andiquer'ım... İnsanların konuştuğu tüm dilleri anlayabiliyorum. Ama konuşamıyorum.

Tekrar başımla onu onayladım ve beni sürüklemesine izin verdim.

Annem kadar güzel olan erkeğe son bir kez baktığımda çantasının neden süngere benzediğini sorgulamıştım. Bu denli mükemmel bir erkek neden sünger takardı ki?

*Bu bölümü Wooseok'un solosu şerefine yayımlayan bir şerefsizim. Yoksa bölüm atacağım falan yoktu :)


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 25, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

andiquer | seungseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin