"Seni öldürmek hayatımda yapacağım en iyi şey olacak."
Dedim ve histerik kahkahalarımdan birini attım. Karşımda ki pisliği öldürmek en büyük hazzım olacaktı. Bu zamana kadar öldürdüğüm 27 kişi arasından en mutluluk verici olanı buydu. Emir Saygın'ı öldürmek. Kendi başarısıyla çabalayıp önce Türkiye'nin sonra tüm Dünya'nın en iyi bateristi olmuştu. Fakat bunların hiçbiri pislik olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Bana ve hayattaki tek varlığıma zarar verirseniz cezanız ölümdür. Yaptığı buydu. En yakın arkadaşıma tecavüz etmek. Pislikti. Sadece ona değil, birçok kadına tecavüz etmişti. İğrençti. Yüzüne bakmak bile benim için mide bulandırıcıydı.
"Sen kendini Tanrı mı sanıyorsun? İstediğin kişinin canını alamazsın. Bu yaptığın yanına kalır mı sanıyorsun? Seni bulurlar. Yanlış kişiyi seçtin öldürmek için. Bunu senin yanına bırakmazlar."
"Hah! Seni böyle düşünmeye iten ne?! Ben yakalanmam Emir Saygın. Ben yakalarım. Öldürürüm. Şimdi de sen öleceksin piç kurusu!"
Dan! Alnının ortasına tek bir kelimeye daha izin vermeden delik açmıştım. Bu yaşadığım en güzel histi. Yanlış anlamayın kan delisi bir manyak değilim. İntikam delisi bir manyağım. Kendi kanunlarım var ve her suçun cezası ölüm. İstisna yok.
Ceza almak için yapmanız gereken ben dahil 6 kişiye bulaşmak. En yakın - başka arkadaşım olmadığı gerçeğini atlıyorum- 2 arkadaşıma, annem babam ablam ve bana zarar vermek. Annem ve babama zarar vermiş olan çoğu kişi yaş itibariyle öldü zaten. Kalan 3-5 kişiyide ben geberttim. Şu zamana kadar işlediğim çoğu cinayeti hatırlamıyorum. Hatırlamam da gerek yok zaten ama bu piç kurusunu asla unutmayacağım.
Aile üyelerimin hiçbiri ne iş yaptığımı bilmiyor. Arkadaşlarım ilk başta karşı çıksalar da şimdi suç ortaklarım. Ben öldürüyorum. Onlar yakalanmamamı sağlıyorlar. İşbirliğiyle çoğu iti Dünyadan temizliyoruz. Eğer ben sizi geberttiysem hak etmişsinizdir.
"Ebru! Beril! Gelin de şuna ne yapacağımızı seçelim!"
Boş bir depodaydık. Öldürdüğüm kişileri çoğunlukla yakardık ama bu orospu çocuğunu yakmayacaktık. Herkes ne yaptığını öğrenecekti. Bizim midemiz kaldırıyordu evet ama hassas insanlar olduğu için kan olmayan bir şekilde fotoğraflarını çekmemiz gerekiyordu. Deponun en temiz kısmına gittik yaptığı her haltın fotoğraflarını çekmiştik. O fotoğrafları da yanına koyarak bir fotoğraf çekmiştik.
Hapishanede olduğum 1 yıl için de ordan birinin e-posta adresini almış onun adresiyle bir hesap açmıştık. İnsanların görmesi gereken şeyleri oraya yüklüyorduk sonra da başka hesaplardan bunu haber kanallarına karşımıza çıkmış gibi gösterip atıyorduk. Herkes de insanların ne bok olduğunu öğreniyordu. Ayruca bu şekilde kimse delilleri ortadan da kaldıramıyordu.
"Ee şimdi napıyoruz?"
Diye sordu Ebru. Genel de çok önemli olan insanları yakmazdık ama bu piç önemli falan değildi."Bu sikik de gram değer yok yakalım gitsin!" dedi Beril. Hiddetlenmişti.
"E iyi öyle yapalım." dedim sakin sakin. Sadece o piç kurusunu değil bütün fabrikayı yakmak zorunda kalmıştık çünkü yakalanamazdık. Zaten yangını söndürseler bile çoktan parmak izlerimiz kaybolacağı için bir halt bulamazlardı. Hoş burda ki yangın için çok geç aranacaklardı çünkü fabrika öyle bir yerdeydi ki en yakınında ki evle arasında 20 km vardı. Yani işimiz çok garantiydi. Daha da garanti olsun diye eldiven kullanmıştık zaten. Kıyafetlerimizi de fabrikayla birlikte ateşe verdiğimiz için yakalanmayacaktık.