~8~

121 21 58
                                    

Gözlerimi açtığımda, kendi yüzümden bir kaç santim uzaklıkta bakmaya doyamadığım bir yüz gördüm. O kadar güzeldi ki...

Yavaşça üzerimdeki battaniyeyi kaldırdım ve ön koltuktan telefonumu aldım. Saat 12.16 idi. Tekrardan yavaşça kapıyı açmaya yeltendim ancak kapılar kilitliydi, düzgünce yerime oturdum ve battaniye ile üzerimi örttüm.

Yanımda bir meleğin uyuduğu bu anı ölümsüzleştirmeye karar verdim ve bu mükemmel varlığın fotoğrafını çekip telefonumu aldığım yere bıraktım. Anı ölümsüzleştirmiştim ama tadını da çıkarmam gerekiyordu, değil mi?

Yüzünü incelemeye başladım. Kirpikleri diğer Korelilere göre uzundu, dudakları ince, pembe ve pürüzsüzdü. Ağzı biraz açıktı ve çok sevimli gözüküyordu. Burnunda ve dudağında onu daha da sevimli yapan bir ben vardı. Yüzü ise o kadar pürüzsüzdü ki dokunmak istiyordum.

Malesef bu büyülü an yanımdaki meleğin uyanması ile bozuldu. Zamanı geri almayı o kadar çok istedim ki, ancak bu bir peri masalı değildi.

Uykulu gözlerini ovuşturarak konuştu;

"Günaydın."

"Sana da günaydın."

"Saat kaç?"

"On iki buçuğa geliyordu en son."

"Woah! Öğlen olmuş."

Böyle söyleyince kendimden utanmıştım çünkü ben her zaman bu saatlerde kalkıyordum, ama doğruydu, öğlen olmuştu.

"Kahvaltı yapmak için sadece meyvelerimiz var... ancak sen oruçlusun."

Onaylar anlamda kafamı salladım.

"Ben de aç değilim zaten."

"Eğer benim için öyle söylüyorsan söyleme ve ye lütfen."

"Senin için söylemiyorum, gerçekten tokum."

"Uykunda mı beslediler seni?"

Güldü.

"Evet!"

Ben de cevabına güldüm ancak aklıma nerede olduğumuzun gelmesi kısa sürmedi.

"Ne yapacağız şimdi?"

"Araba buradan sonra çok zor gider, yürüyerek başkalarının olduğu bir yer bulalım."

"Ya daha fena kaybolursak? Ayrıca senin için aramaya gelebilirler."

"O da var..."

Kısa bir süre sessizlik olmuştu ancak ön camdan bakıp az ileriden birisinin geldiğini gördüm. Hemen Taehyung'u dürttüm.

"Taehyung, bak! Birisi geliyor!"

Parmağımla gösterdiğim yere baktıktan sonra heyecanla arabanın kapısını açmaya çalıştı ancak kilitli olduğunu unutmuştu. Kilidi açtıktan sonra arabadan çıktık.

"MERHABA! BİZ KAYBOLDUK, YARDIM EDEBİLİR MİSİNİZ?"

Bize doğru yaklaşan kişiye seslenen Taehyung'a baktım, heyecanlıyken çok daha sevimliydi. Garip gözükmemek için yüzümdeki gülümsemeyi silip yanımıza gelen kadına baktım. Şaşkın bir şekilde bize bakıyordu, özellikle de Taehyung'a. İşte o an Taehyung'un bir idol, benimde bir idolun peşinde dolaşan bir kız olduğumu hatırladım. Kız Taehyung'u tanıyorsa, ki büyük bir ihtimalle tanıyor, biz bittik demektir.

"Merhaba?"

"Biz kayboldukta, yardımcı olabilir misiniz?"

"Tabiki de! Bu arada ben Ok Mi-Ra."

Kız elini Taehyung'a doğru uzattı, Taehyung da gülümseyerek tuttu ve tokalaştılar.

"Ben de Kim Taehyung."

"20 yaşındayım, siz?"

"24."

"Yani oppa demeliyim! Pekii, ne iş yapıyorsun Taehyung oppa? Yani demek istediğim burada kayboluşunuzun işinle bir alakası var mı?"

Oppa?! Bu kadar da olmaz!

"Bir kafe işletiyorum."

Ne?! Kafe mi işletiyorsun Bay Kim? Hazır cevap, sevdim. Ayrıca bu kız sorgu sual meleği mi? Sormadığı soru kalmadı da!

"Woah! Çok havalısın oppa!"

Ben burada tanınacağız da Bang PD-nim bizi cezalandıracak diye endişeleniyorum, beyefendi ilk defa gördüğümüz bir kızla flörtleşiyor!

"Ve o Beste."

Söz sonunda bana gelebilme zahmetine girince kıza baktım ve yüzüme sahte bir gülümse takarak konuştum.

"Evet, ben Beste. Taehyung'un arkadaşıyım."

Kız sadece gülümsedi ve tekrardan Taehyung'a döndü.

"O zaman sizi evime konuk etmek isterim, abim size geri dönüş yolunu gösterebilir."

Onaylayıp kızı takip ettik. Yol boyunca havadan sudan konuştular ancak ben pek dinlemeyerek yürümeye odaklandım.

Geldiğimiz ev bir ovanın ortasındaydı, küçük ama sevimli bir yerdi. Ön bahçesindeki kümes hayvanları, evin arkasında bulunan ahırda inekler ile bu sevimli eve çiftlik havası katmıştı. Etrafı incelerken bir anda bir köpeğin bana doğru koştuğunu gördüm. Çığlık atarak Taehyung'un arkasına saklandım. Köpek havlayarak yanıma gelmeye çalışıyordu ve ben Taehyung'un arkasında şekilden şekilde giriyordum. Kız ise sadece gülüyordu. Taehyung köpeği uzaklaştırırken evin içinden bizim yaşlarımızda t-shirtsiz ama vücudu GAYET düzgün birisi çıktı.

"Ne oluyor? Bunlar kim?"

"Oppa! Üzerine bir şey giy!"

Kız bizden özür dilerken adam öfleyerek içeriye girdi ve üzerine bir şeyler giyip geri geldi.

"Giydim, oldu mu?"

"Oldu! Bu abim Ok Chunyong."

"Merhaba."

Chunyong, Taehyung'un elini sıktıktan sonra bana döndü ve kulağıma yaklaşıp pekte kısık olmayan bir seste,

"İnan bana, erkek arkadaşın sana hiç ama hiç benzemiyor."

dedi. Taehyung'un bu durumdan rahatsız olduğunu etrafa bakınmasıyla -ve özellikle de yere- anladım.

"Ne!? Pardon, demek istediğim erkek arkadaşım değil, sadece arkadaşım."

Gülümsedi ve gamzelerini gördüm. Aslında yakışıklıydı. Dudakları hafif kalındı, küçük bir burnu ve pürüzsüz bir yüzü vardı. Diğer Koreliler gibi tek göz kapağına sahipti ve saçları çikolata gibi kahverengiydi.

Bende ona gülümseyip kendimizi tanıttım.

"Bu arada ben Beste, Türküm ve yanımdaki de Taehyung."

"Woah! Tüm Türkler senin gibi güzel mi? Hmm, sanmıyorum, senin kadar olamazlar."

Hayatımda ilk defa böyle bir iltifat alıyor olmanın şokuna, iltifat eden kişinin çok yakışıklı olması da eklenmişti ve bu fazlasıyla utanmama yetmişti.

"T-teşekkürler..."

Tekrardan gülümseyerek gamzelerini gösterdi.

"Bizi geldiğimiz yere geri götürebilir misiniz acaba?"

Dedi Taehyung aceleci bir ses tonuyla.

RIVALRY - jjk & kthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin