#Derin bir nefes aldı Angela. Telefonunun ekranından saate baktı. Yaptığı şey deli saçmalığından başka bir şey değildi. Ama yine de kendini tutamamıştı. Saat 11'e gelirken nefes alış verişinin hızlandığını ve heyecanlandığını hissetti. Tam o esnada arkasından gelen adım seslerini duydu.
"Angela..." Arkasındaki adım sesleri kesilmiş ve muhteşem bir ses tonuna sahip olan adam fısıltıyla konuşmuştu.
Angela, duyduğu o mayhoş sesle bir süre kendine gelemedi. Ciğerlerine hava doldurma ihtiyacı hissettiğinde, derin bir nefes aldı. Orjinal kızıl saçları rüzgarda uçuşurken, kendini cesaretlendirdi ve arkasını döndü.
Jeon Jungkook, siyah dar jeani, siyah gömleği, siyah deri ceketi, siyah şapka ve maskesiyle kusursuz duruyordu. Dövmeli, kemikli parmakları maskesine gitti ve maskesini çıkarttı. Bakışlarını bir an bile mavi gözlerden çekememişti.
"Merhaba." Angela, kısık sesiyle konuştuğunda, kendine içinden bir küfür savunmuştu. Karşısındaki adam dünyaca ünlü bir idoldü. Onunla ne işi vardı?
Jungkook, genç kızın sesindeki heyecanı yakaladığında gülümsedi. Hafif gülümsemesi dudaklarının kenarındaki çukurları belli ederken, gözlerini sevdiği kadının yüzünde gezdirdi.
"Merhaba, Angela." Genç kız ona aynı samimiyetle gülümsediğinde, ortamdaki garip hava da yok olmuştu.
"Nasılsın?" Angela, sevimli bir şekilde soru sorarken, Jungkook kıkırdamadan edememişti.
"'Özür dilerim, o kadar tatlı görünüyorsun ki, bir an kendimi tutamadım." Kızıl kızın kaşları duyduğu iltifattan dolayı hafifçe kalkarken, utançtan yanaklarının kızardığını hissedebiliyordu.
"Lütfen beni bu şekilde utandırma." Kısık sesle konuşurken bakışları ayakkabılarına döndü. Jungkook, karşısında utançla ayakkabılarına bakan kızın karşısında ne yapacağını bilemedi. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Yaşadığı hayatta istediği her şeye sahipti. Ama hayatındaki tek eksik bu kızdı.
"Angela," Birkaç küçük adımla sevdiği kızın yanına ulaştı. Kemikli elleri titreyerek genç kızın kızıl saçlarına ulaştı ve saçlarını kulağının arkasına itekledi. Eli Angela'nın yanağına ulaştığında, yavaşça kızarmış yanağını sevdi.
"Sana tapıyorum." Kurduğu cümlesiyle daha çok utanan kıza baktı. İçinden kendine okkalı bir küfür savurdu. Konu bu kızıl kız olduğunda kendine asla hakim olamıyordu. Dudaklarından cümleler fütursuzca dökülüyordu.
Angela derin bir nefes aldı. Hayatında bir çok erkekten aşk itirafı almıştı. Ama hiçbiri onu böylesine etkilememişti. Bu yaşına kadar hiç sevgilisi olmamıştı. Çünkü öncelikleri her zaman ailesi ve minik kız kardeşi olmuştu. Şimdi bu çekik gözlü adam gelip her şeyi dağıtmak istiyordu.
"Jungkook, ben anlayamıyorum."
"Anlatayım güzelim." Jungkook yüzündeki hoş gülümsemeyle, delicesine aşık olduğu gözlerin içine bakarken, sevdiği kızın yanağını okşamaya devam etti.
"Seni o gün ilk sırada gördüm. Görmemem imkansızdı. Taehyung bile seni kolayca fark etmişti." Ellerini kızın kızıl saçlarında gezdirdi.
"Bu saçlarla, pürüzsüz beyaz teninle ve parlak masmavi gözlerinle bir masal kitabından fırlamış gibiydin." Derince bir nefes aldı ve sevdiğinin saçlarını okşamaya devam etti.
"Sıra sana yaklaştıkça ellerimin terlediğini hissettim. Daha sonra Jin'in yanına gittiğinde ona kısaca selam verdin." Ağzından küçük bir kıkırtı duyuldu.
"Ona nazikçe adını sordun Angela. Bu başımıza ilk defa gelen bir şey. Bizi hiç tanımayan biri, imza törenimize gelmişti; ve bu hepimizde bir merak uyandırdı." Angela, Jungkook'u pür dikkat dinlerken, hafifçe gülümsedi. Gerçekten hiçbirinin adını bilmiyordu. Tek istediği minik kız kardeşinin mutlu olmasıydı.
"Jin üzerindeki şoku atlatamadan, Namjoon'un yanına geçtin ve o sana hepimizin aklında olan soruyu sordu. Sen ise küçük kız kardeşinin bize hayran olduğunu ve onun için bizden imza almaya geldiğini ışıl ışıl gülümsemenle anlatıyordun." Jungkook bir adım daha yaklaştı kızıl kıza. Boşta olan eliyle kızın omzunu sararken, çenesini kafasına yasladı. Kalbi bu sarılışa karşı deli gibi çırpınmaya başladı.
"Daha sonra Hoseok'un önüne geçtiğinde; ağabeyim sana kız kardeşinin neden seninle gelmediğini sormuştu. Angela, benim güzel kızıl kızım, o an da gözlerindeki yıldızların söndüğüne şahit oldum. Ama yine de kendini toparlayıp kardeşinin hastanede tedavi gördüğünü söyledin." Angela yutkundu. Burnuna gelen okyanus kokusu onu mayıştırırken, can kulağıyla genç adamı dinliyordu.
"Daha sonrasını biliyorsun. Benim önüme geldin ve ben yine patavatsızca senin ne kadar güzel bir kız olduğunu söyledim. Bunu hiçkimseye yapmadığıma yemin ederim Angela. Kalbimi delicesine çarptıran ilk kadınsın sen." Yutkundu. Derin bir nefes aldı cümlelerini devam ettirebilmek için.
"O imza gününden sonra iki hafta evde güzelliğin konuşuldu. Taehyung sana takmış durumdaydı ve bu benim aşırı derecede sinirlerimi bozuyordu. Sana karşı olan hislerimi fark ettiğimde, yani o imza gününden üç ay sonra, ilk Taehyung'a gittim ve sana aşık olduğumu söyledim. Onun sana karşı bir şey hissetmediğini, sadece sana hayranlık duyduğunu anladığımda; büyük bir cesaretle paramı senin numaranı bulmak için kullandım." Yavaşça geriye çekildi. Soğuk ellerini, sıcak yanaklara koydu ve yavaşça genç kızın yanaklarını okşadı.
"Sana ilk yazdığımda idol olduğumu söyleseydim inanmayabilirdin ya da engelleyebilirdin. Nasıl ünlü olduğumu söyleyeceğimi bilemedim. Korktum. 23 yıllık hayatımda ilk defa aşık oluyorum; ve seni kaybetmekten deli gibi korkuyorum." Burukça gülümsedi Jungkook. Ellerinin altındaki bu kızıl kız onu reddedebilirdi. Böyle bir ihtimalin olması kalbini deli gibi acıtıyordu.
"Yine de Angela, senin için yanıyorum. Deli gibi tutuşuyorum ve senin aşkın uğrunda kül olmak istiyorum. Adına şarkılar yazmak ve senin için eşi benzeri olmayan şarkılar söylemek istiyorum. Elini tutmak, seninle ağlamak, seninle gülmek istiyorum. Tenine dokunmak, sana sahip olmak ve seni delicesine öpmek istiyorum." Parmakları kiraz rengindeki dudaklarda yavaşça gezindi.
"Her şeye sahibim. Ama bir tek sen eksiksin Angela."
"Jungkook sen," Angela derin bir nefes aldı. Kafasındaki düşünceleri oturtabilmek için birkaç adım geriye gitti. Jungkook'un elleri teninden ayrıldığında, ürperdiğini hissetti.
Jungkook'un kalbi korkuyla kasıldığında ne yapacağını bilemedi. Karşısındaki mavi gözler, onun kızıl kıza baktığı gibi ona bakmıyordu. Jungkook, Angela'ya parıltılı gözlerle bakarken; Angela ona öyle bakmıyordu.
"Sen bir idolsün. Ve istediğin şey, yani biz biraz zor.'" Angela kafasını kaşıdı. Karşısındaki adamın ona olan sevgisine inanıyordu ve onu kırmak kesinlikle isteyeceği bir şey değildi.
"Birlikte olsak bile sık görüşemeyiz. Sen dünyayı geziyorsun. Sorumlulukların var. Benim de öyle. Bana gel desen seninle gelemem. Kız kardeşim var." Angela gözlerini soğuk gece de gezdirdi ve derin bir nefes aldı.
"Biz olamayız."
#
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hello, Angela! | Jeon Jungkook
FanfictionJeon Jungkook, dünyaca ünlü BTS grubunun ana vokaliydi; ve imza günü için Fransa'ya gitmişti. jeon jungkook texting. mini fic.