✰︎
✰︎
James elindeki baltayla orman boyunca yürüdü. Söğüt giderse Lily de özgür kalırdı.
Bunu yapmak istemiyordu ama çiçeğini esaretinden kurtarmanın tek yolu buydu. Hem en iyi yaptığı şey de öldürmek değil miydi zaten? Bu kez ağır adımlar atıyordu. İçinde ona engel olmak isteyen birileri var gibiydi ancak James onları dinlemeyecekti. Nihayetinde Lily ondan nefret bile etse onu hapishanesinden kurtaracaktı. Yine de etmemesini diledi. Bencilceydi ama James de öyleydi zaten.Sonunda kızın dibinde oturduğu ağaca vardığında Lily gözlerini ona çevirdi. Dudaklarında hafif bir tebessüm belirdiğinde James'in içi yandı. Baltayı tutan eli titrediğinde diğeriyle bastırmaya çalıştı. Lily'nin gözleri eline kaydığında gülümsemesi dudaklarında dondu.
"Seni kurtaracağım." dedi James onun gözlerine bakamayarak. "Benimle ya da değil özgür olacaksın."
Kızın buğulanmış yeşillerinden birkaç damla yaş düştü. James onların nefretle karardığını görmeye dayanamayacağını biliyordu bu yüzden yürüyüp kızı nazikçe ağaçtan uzaklaştırırken bir kez bile gözlerine bakmadı.
Balta ağaca değer değmez söğüt kuruyup kül gibi dağıldı. James bir kaç saniye şaşkınca kül yığınına baksa da gözlerini sevgilisine çevirdi.
"Şimdi söğüdün düştü. Artık benimle gelebilirsin."
Ağacın az önce olduğu yere çöken kız parmaklarını küllerde gezdirdi. Birkaç dakikanın ardından sessizce ayağa kalktı ve ormanın sonuna doğru avcıyı takip etti.
Fakat yürümekte zorlanıyordu. Zaten solgun olan teni şimdi bir ölününkü gibi beyazlamıştı.
James kollarını Lily'nin buz gibi olmuş bedenine doladı. Söğütten ayrılmanın onu üzdüğünü düşünüyordu. Üzüntüden hastalanmamasını diledi.
Ormanın sonuna geldiklerinde Lily yürümeyi kesti. James kızın kolundan tutarak yürümesini sağlamaya çalıştı fakat bu onun düşmesine neden oldu.
James de onunla beraber çökerken kızın başını dizlerine yasladı. Parmaklarını onun yumuşacık saçlarında gezdiriyordu.
"Lily." dedi endişeyle. "Çiçeğim ben ne olduğunu anlamıyorum."
Ay ışığının yüzüne vurduğu kız gülümsedi. "Ben ormana aidim sevgili ay ışığı."
"Hayır." dedi James. "Seni kurtardım. Hiçbir şeye ait değilsin. Özgürsün."
"Seninle gelemeyeceğimi söylemiştim." dedi Lily onun endişeden deliye dönmüş haline karşın sakince. Parmaklarını son kez yüzünde dolaştırdıktan sonra gözleri kapandı.
Bir haykırış yükseldi karanlık ormanda. James ellerini sıkıca bedene dolarken tıpkı devirdiği söğüt gibi kuruyan kız dağıldı.
Ay hâlâ yüzüne vururken sevgilisinin az önce durduğu yerde bir çiçek belirdi.
Dolu gözlerini çiçeğe çevirdi. Parmaklarıyla beyaz zambağın yapraklarını okşarken gözyaşlarıyla onu besliyordu.
Onu öldürdüm dedi kendi kendine. Küçük peri kızını öldürdüm.
Gözleri biraz ilerideki baltaya kaydı.
En iyi yaptığın şey öldürmek.
Söğüdü de tek vuruşta devirmemiş miydi zaten? Lily'yi de tek vuruşta soldurmamış mıydı? Şimdi kendini şuracıkta öldürse hiçbir şeyi yokken ne kaybederdi?
Lily'yi öldürdün.
Neredeyse sürünerek baltaya uzandı. Gözlerini bir an olsun bile Lily'den ayırmadan tıpkı söğüde yaptığı gibi baltayı kendine savurduğunda hemen çiçeğin dibine düştü.
Sıcak kan toprağı ıslatırken çiçeğin köklerine karışıyordu.
Beyaz çiçek sevgilisinin kanına boyandı.
Genç adam peri kızına özgürlüğünü veremedi bu yüzden kendini verdi.
Duymadın mı?
Yasak ormandaki bütün zambaklar kızıl açar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙩𝙝𝙚 𝙬𝙞𝙡𝙡𝙤𝙬 𝙢𝙖𝙞𝙙✰︎𝙟𝙞𝙡𝙮 𝙖𝙪
Fanfiction❝Genç bir adam orman boyunca yürüdü sadağı ve av yayıyla Genç bir kızın şarkı söylediğini duydu ve doğrudan sesi takip etti Orada kızı buldu söğüt ağacında yaşayan❞ James Potter bir avcıydı ama söğüt ağacı kızı ondan önce davrandı. ↝tamamlandı