i

268 22 8
                                    

Dün akşam bütün okula özel numaradan mesaj atmıştım. Elimdeki kanıtları, Hyeri'nin annesinin her gece başka adamlarla beraber olduğunu ve babasının Hyeri'yi dövdüğünü herkese mesaj atmıştım.

Hyeri'nin acınası bir hayatı vardı. Eğer bizden yardım isteseydi, kötülük yapmak yerine herkese iyi niyetle yaklaşsaydı, her şey şu ankinden daha güzel olabilirdi. Hyeri'yle şu an ciddi anlamda sevgili olabilirdik ama aramızda o kadar mesafe vardı ki, onunla öpüşmemiştik bile.

Hyeri'ye yardım edebilirdik, ona daha güzel bir hayat sunabilirdik sevgimizle. Ama o bunu istemedi. Hyeri, karanlık olmayı seçti. Kötü olmayı seçti ve şimdi bu haldeydik.

Yaptıkları kötüydü. Kimsenin bir suçu yokken çokça acı çektirmişti onlara. Hepsini düşünceleriyle öldürmüştü. Neyse ki Tanrı bizim yanımızdaydı da hepsi iyiydi şu anda.

Okulun bahçesinden adımımızı attığımız anda bütün herkes bakışlarını Hyeri'ye dikmişti. Evet, Hyeri'ye her zaman bakıyorlardı ama tiksintiyle değil, hayranlıkla bakıyorlardı.

Hyeri bu bakışları tabii ki anlamlandıramamıştı. Kaşları çatık bir şekilde okulun kapısından içeri girip dolabına gitmişti. Ben de yanında aramıza mesafe koyarak yürüyordum.

Dolabına vardığında dolabının üstünde gördüğü kağıtla durdu. Kağıtta "Bu kadar acınası biri olmak zor değil mi, Hyeri?" yazıyordu.

O sırada herkes Hyeri'ye laf atmaya başlamıştı bile. Hyeri bir bana, bir kağıda, bir de etrafına bakıyordu. Ben ise onu sırıtarak izliyordum. Sonunda bakışları bende takılı kaldı.

"S-sen?"

"Senden nefret ediyorum, Hyeri. Ölmeyi hak ediyorsun. Bunlar sana az bile." dedim kulağına doğru eğilerek. Ardından yüzüne sırıtarak baktıktan sonra arkamı dönüp oradan uzaklaştım.

Okul çıkışını beklemek, Hyeri için ölüm gibi olmuştu. Ağlamaktan gözleri şişmişti. Kızlar tuvaletinde, duyduklarıma göre, onu birçok kez sıkıştırmışlardı. Sınıfta da göz göze geldiğimizde ona nefret dolu bakışlarımı gönderiyordum.

Okuldan çıktıktan sonra ise evimin bulunduğu sokağa girdiğimde evimin hemen önünde zili çalan Hyeri'yi görmüştüm. Kollarında ve eteğinin açıkta bıraktığı bacaklarında morluklar vardı. Burnu kanamıştı.

"T-taehyung, lütfen yardım et. Söz veriyorum, d-daha iyi biri o-olacağım. Bana yardım et, n-nolur." Hıçkırıklarından konuşamıyordu bile. Yüzsüz gibi benden yardım istiyordu. O; Lalisa'nın, Hoseok'un, Yoongi'nin ve diğerlerinin yardımlarını umursamamıştı, görmezden gelmişti. Hepsine arkasını dönüp onları bir başına ve çaresiz bırakmıştı. Yanına çöktüm. Ellerimi saçlarına götürdükten sonra, biraz okşayıp konuşmaya başladım.

"Ah, Hyeri. Sana yardım etmeyi çok isterdim ancak," Bir anda saçlarını tutmam ve çekmemle ağlaması şiddetlendi. "maalesef ne ben bu hikayede kötülere ne olursa olsun yardım eden iyilerden değilim, ne sen yaptıklarından pişman olup, özür dileyen kötü kız. Şu an bana yalvarıyorsun çünkü bulunduğun durumdan kurtulmak istiyorsun. Beni sevdiğinden bile şüpheliyim, Hyeri."

Bu dediklerimin üzerine kafasını hızla iki yana doğru salladı.

"B-benim yaptığım tek g-güzel şey seni s-sevmekti." Hafifçe kırkırdadıktan sonra tekrar konuştum.

"Sen hiç kimseyi sevemezsin, Hyeri. Yalancısın. Gözümün içine baka baka yalan söylüyorsun. Şimdi git başka yerde zırla. Evimin önünde seni çekemeyeceğim."

Ardından kafasını sertçe sağa doğru savurarak bıraktım. Ayağa kalktığımda bacağıma sarılıp birkaç şey geveledi ağzında. Ayağımı sallayarak kollarının arasından kurtuldum. Kapımı açıp tam içeri gireceğim sırada arkamı dönüp konuştum.

"Ha bu arada, unutmadan. Ölmeyi denemelisin." Bunun üzerine sol gözünden bir damla daha yaş düştü. Daha sonra arkama bakmadan kapıdan içeri girip kendimi eve attım.


❦

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
she's not innocent ❧ kim taehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin