round one

881 102 46
                                    

Antrenörümün gelmesini beklerken çoktan ringe geçmiş ve ısınma hareketlerine başlamıştım. Normalde o gelmeden başlamazdım ama bugün normale göre çok geç kalmıştı ve arasam bile ona ulaşamıyordum. Şarjının bittiğini düşünüp fazla üstelemesem de endişelenmeden edememiştim. Jung Jaehyun, sevgili antrenörüm, ilk yıllarımdan beri yanımdaydı. Artık yakın birer dost olmuş sadece antremanlarda değil dışarıda da görüşüyorduk. İlk yıllardaki soğukluğumuzu ve çekingenliğimizi düşünürken gülüşümü engelleyememiştim.
Ben kendi halimde durmuş gülerken salonun kapısı açılmış ve içeriye Jaehyun olduğunu düşündüğüm kişi girmişti, sırtım kapıya dönük olduğundan henüz görememiştim. Yavaşça arkamı dönerken sitemli bir şekilde söylenmeyi ihmal etmedim.

"Saat kaç oldu farkında mısın? Nerede kal-"

Cümlemi tamamlayamadan kaşlarımı çatıp karşımdaki çocuğa bakakalmıştım. En fazla benim yaşlarımda gözüken açık kahverengi saçlı çocuk tanıdığım bir sima değildi. Kaşlarımı daha da çatabilirmişim gibi zorlayıp onu süzmeye başladım. Bilekleri büzgülü siyah ne bol ne de dar bir eşofman altı giymişti, üstüne giydiği düz beyaz t-shirt ve omuzlarına attığı siyah yağmurluğu bana abartmayı sevmediğini düşündürtmüştü. Sonunda bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde bana kendinden emin bir ifadeyle baktığını gördüm. Bana doğru bir adım atarken ceplerindeki ellerinden birini uzatıp konuştu.

"Jaehyun hyung gelemediği için, daha doğrusu artık gelemeyeceği için, yerine beni yolladı. Yeni antrenörün olacağım, ismim Lee Donghyuck."

Kalın dudaklarından çıkan ince sesi söyledikleriyle harmanlanıp aklımın karışmasına sebep olmuştu. Kaşlarımı kaldırıp şaşkınlıkla ona baksam da saygısızlık yapmamak icin uzattığı elini tutup sıktım.

"Jaehyun bana bir şeyden bahsetmemişti. Nereden çıktı durup dururken?"

Esmer cocuk söylediklerimle bana nedenini söylemediği olayı hatırlamış olacak ki gözlerini kocaman açıp konuşmaya başlamıştı.

"Çok acelesi olduğu için bana da tam anlatmadı ama ailesiyle alakalı olduğunu ve apar topar ailesinin yanına gittiğini biliyorum. Ben o sırada yanında olduğum icin sana yardımcı olmamı rica etti, o yüzden işte burdayım."

Fazla acelesinin olması bana neden haber vermediğini anlamamı sağlıyordu ama bir anda hiç tanımadığım biriyle çalışmaya mecbur bırakılmak canımı sıkmıştı. Üstelik çocuk çok genç gözüyordu, nasıl beni eğitebilecekti? Her zaman çok ince düşünen ve bunu da karşımdakine söylemekten çekinmeyen bir çocuk olmuştum. Bu yüzden bu düşüncelerimi de karşımdaki çocuğa söylemekten çekinmeyecektim.

"Pekala anlayabiliyorum ama seni hiç tanımıyorum ve yarışmama da çok az kaldı. Gerçekten birbirimizi tanımadan çalışıp şampiyon olmamı sağlayacağımıza inaniyor musun? Üstelik çok da genç gözüküyorsun, ne kadar deneyimin var?"

Dediklerimi dikkatle dinleyip bazı yerlerde kaşlarını çatarken bazen de gülüp başını eğmişti. Benimle dalga geçtiğini düşünüp sinirlensem de ilk günden tartışmak istemediğim için belli etmeyip onun konuşmasını beklemiştim.

"Öncelikle ben seni tanıyorum, en azından izlediğim kadarıyla. Stilini, zayıf noktalarını, güçlü noktalarini yani kısacası her şeyini incelediğimden ve bildiğimden emin olabilirsin. Bana gelirsek, 23 yaşındayım yani senden 1 yaş küçüğüm. Ama endişen olmasın sakatlık yaşamasam şu an karşında antrenörün olarak değil rakibin olarak duruyor olurdum. Önceden oldukça başarılı ve gelecek vadeden bir sporcu olduğumu belirtmekten çekinmem."

Cümlelerini kendinden emin surat ifadesini bozmadan tamamlamıştı. Gerçekten en son ne zaman bu kadar özgüvenli ve kendisini seven biriyle tanıştığımı hatırlamıyordum. Eğer bu tavırlarına devam ederse iyi anlaşamamayı da bırakın direkt birbirimize gireceğimizi tahmin etmek zor değildi. O bana kendinden emin gülüşüyle bakarken ben de istemsizce çatılan kaşlarımı düzelttim ve aynı şekilde gülerek karşılık verdim.

"Rakibim olmanı dilerdim ama şu an elimizde bu olduğuna göre beni şampiyon yapsan iyi edersin, yoksa bu özgüveninin altının boş olduğunu düşünmeden edemeyeceğim."

Söylediklerimle daha da keyiflenmiş gibi duruyordu. Üstündeki yağmurluğu çıkarıp ringe doğru ilerlerken ise son cümlelerini söylemişti.

"Hiç endişen olmasın Mark Lee, sadece şampiyon olamazsan benden çekeceklerini düşün yeter. Bunun seni yeteri kadar motive edeceğini beni tanıdıkça anlayacaksın."

Sadece omzumun üstünden arkama, ringe tırmanmış gelmemi bekleyen ona, bakıp yüzüme ufak bir sırıtış kondurdum. Daha şimdiden sinir olduğum bu çocuğa aylarca dayanmak sandığımdan daha zor olacak gibi görünüyordu.

punch! [markhyuck]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin