Yazar Anlatımı
Namjoo elindeki kağıtla katları dolanıp ona ait olan odayı arıyordu. Sonunda 27. odanın önüne geldiğinde kendisini kontrol etti ve oda arkadaşının orada olma ihtimaline karşın yavaşça odaya girdi.
Çok da büyük sayılmayan odayı incelerken gözüne mavi berjerde oturan,ona göre oldukça iri bir yapıya sahip kızı fark etti.
Namjoo kendini fark ettirmek adına hafif öksürdü.
Oturan kız ayağa kalktı ve son derece sevecen bir tavırla Namjoo ile konuştu.
"Merhaba! Sanırım sen yeni gelen ve benim oda arkadaşım olan kızsın. Ben Hayoung!"
"Evet,öyleyim. Adım Namjoo,tanıştığıma memnun oldum."
"Ben de memnun oldum."
İkisi de bu klasik tanışmanın ardından ne diyeceklerini bilememelerinin vermiş olduğu bilinmezlik hissinden gülümsüyordu.
Namjoo bavulunu almak adına yeniden kapının önüne gittiğinde Hayoung ona yardım etmek istedi.
"Ben de yardım etmek isterim."
Namjoo ona gülümseyip gerek olmadığını söyledi ve bavulunu da alıp kapıyı kapattı.
İkisi de heyecanlıydı ama Namjoo endişeliydi çünkü bu okul psikopatlarla dolu olmasına rağmen Hayoung hiç de öyle değildi.
Hayoung da endişeliydi çünkü Namjoo da normal gözüküyordu ama anormal olmasını beklerdi.
İlk önce dayanamayan Hayoung sordu,"Senin sorunun ne de buraya düştün?"
"Ben bir süre kabuslar ve halüsinasyonlar gördüm ama şuan yok. Yine de devlet beni anormaller grubunda görüyor ve ben de öbür okuluma geri gitmek istemiyorum. Peki ya sen?"
"Benim sorunum aslında oldukça büyük. Normalde kimseye söylemem ama oda arkadaşımsın sonuçta bilmeye hakkın var diye düşünüyorum. Benim annem ile babam boşandılar ve beni ikisi de istemiyor bu yüzden beni de buraya yolladılar."
Namjoo Hayoung'un cevabıyla afallamıştı yeniden.
"Zor olsa gerek. Senin için üzgünüm. Ailenden nefret ediyorsundur sanırım?""Nefret mi? Nefret onlar için fazla bile,ben onlara karşı tamamıyla duygusuzum Namjoo."
Namjoo anlayışla başını sallarken, ortamın bu hüzünlü kasvetini yok etmek adına neşeyle konuştu.
"O halde ikimiz de normaliz! Koca okuldaki tek normal öğrenciler!"
Hayoung da gülümsedi. Bu iki kız çok yakın arkadaşlar olmaya başlamışlardı bile. Gece saat 2'ye kadar ettikleri sohbetten sonra Hayoung saatine baktı ve gülerek konuştu.
"Tanrım! İlk defa bu kadar geç yatacağım! Namjoo suçlusu sensin! Bu kadar hoş sohbet etmemeliydik!"
Namjoo'ya da saati gösterdiğinde Namjoo ellerini iki yana teslim olmuşcasına kaldırmıştı. İkisi de yataklarına uyumak amacıyla yattıkların da onları izleyen birinin varlığından haberleri yoktu.
•••
Namjoo dersine girmek için dersliğe doğru yürüyordu. O sırada esen meltem ile gülümsedi ve önünden geçmekte olduğu heykele baktı.
Heykelin ne kadar dikkat çekici olduğunu düşünürken bir adım daha attı.
O sırada oradan geçen Yoongi heykelin ardındaki Johnny'i fark etti. Johnny heykeli Namjoo'ya doğru itiyordu ve heykel üstüne düşmek üzereydi.
Yoongi Namjoo'ya doğru hızla ilerledi ve onu kendiyle birlikte yere doğru itti.
Namjoo şaşkınca bakarken Yoongi ayaklanmış ve Namjoo'nun da kalkmasına yardım etmişti.Tüm okul o an onları izliyordu ve herkes şaşkındı. Namjoo Yoongi'nin ona tanıdık geldiğini fark etmişti. Yoongi'yi yalnız tuvalette ona rezil olduğunda görmüştü ama adını hala bilmiyordu.
İçinde oluşan bilinmişlik hissi ile rahatlıkla Yoongi'ye baktı ve konuştu,"Adın ne?".
Yoongi ona hafifçe gülümsedi ve o da konuştu,"Yoongi."
Namjoo da gülümsedi ve kendini tanıtma gereği duyarak,"Ben de Namjoo.",dedi.Namjoo daha da konuşmak isterken Yoongi sıkıntıyla bir nefes verdi ve dersliğe doğru gitti.
Yoongi bu sefer kendine söz vermişti,onu öpmeyecekti. Namjoo'yu bir kez daha kaybetmek istemiyordu.
Okuduğunuz için teşekkürler.❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Fallen Angel ↔ namjoo + yoongi ✔
Fantasía"Bazılarının aşkı bir öpücükle başlarken bizim aşkımız bir öpücükle bitiyor." 2020 | duestrade© 「@riestars」 ↪Wattpad'deki ilk NamGi/YoonJoo kitabıdır.