Her nasılsa onu tanımıştı. Elbisesini hatirlamisti yeşilli kırmızılı bedene saran bir elbiseydi bir noel ağacının eteğini andırıyordu kurt evinde ona sarılıp veda ederken annesinin bileklerindeki renkli plastik bileziklerin sırtına battığını hatırlıyordu sarıya boyanmış ve fazlaca kabartilmis tacı andıran saçlarını limon ve aerosol kokusunu hatırlıyordu
Gözleri jason ninki gibi maviydi ama nükleer bir savaştan sonra gizlendiği yerden yeni çıkmışcasına bölük pörçük ışık saciyordu değişmiş dünyadaki tanıdık ayrıntıları büyük bir hevesle görmeye çalışıyordu sanki.
Canım kollarını öne uzattı
Jason nın görüş alanı daraldı hakaretlerin ve gulyabanilerin varlığı üstünden gitmişti
Sis silinip gitti omuzları diklesti eklemlerinin ağrısı geçti asasi yeniden imparatorluk altinindan yapılmış gladius a döndü yanma hissi geçmemişti hayatının katmanları daglaniyor gibiydi
