Uzun zaman önce gökkuşağının altında yaşayan bir genç varmış. Bu genç doğduğundan beri orada yaşarmış ve annesi vefat ettikten sonra ne insan yüzü görür ne de kimseyle konuşur olmuş. Yalnızmış ancak bunu umursamıyormuş. Çünkü o gökkuşağının altında olduğu sürece mutlu olacağını biliyormuş.
Günlerden bir gün güneş tepede ortalığı kavururken bu genç gökkuşağının altındaki çimlerde uzanıyorken öten kuşlar ile yakındaki derenin sesini huzurla dinliyormuş ancak bir anda çalıların arasından alışık olmadığı bir ses kulaklarına ulaşmış. Bununla beraber genç hemen ayaklanmış ve sesin ne olduğunu görmek üzere çalılara doğru gitmiş.
Adımları yavaş ve temkinliymiş, olduğu yeri insanların bulması nerdeyse imkânsız olduğundan karşısına yabani bir hayvanın çıkacağını düşünüyormuş. Muhtemelen sarmaşıklara takılmış bir tavşan veya geyik... Onu korkutup kendini daha çok yaralamasını istemezmiş ancak bu düşünceler aklından geçerken bir çığlık kopmuş ve böylece gelen sesin bir insana ait olduğunu anlamış. Koşarak sesin geldiğini yöne doğru gitmiş.
Oraya vardığından gerçekten de sarmaşıkların birini hapsettiğini görmüş. Sıkışan, kendi yaşlarından daha büyük olmayan başka bir gençmiş. Bu genç siyah saçlara ve kahverengi gözlere sahipmiş. Gökkuşağının altında yaşayan genç bunu görünce karşısındakinin düşüncelerine rağmen gerçekten bir insan olup olmadığını sorgulamış fakat kendisinin olduğu gibi iki kolu, iki bacağı ve bir kafası varmış. Mutlaka bir insan olmalıymış. Kapana kısılan genç onu görünce seslenmiş. "Hey, orada duracağına yardım etsene!"
Bunu duymasıyla gökkuşağının altında yaşayan genç daha da çok şaşırmış, gözleri kocaman açılmış. Diğeri ona bir canavar görmüş gibi sabitlenmiş olan bakışları fark etmesiyle tekrar bağırmış. "Ne oldu? İnsan dilini anlıyor musun?"
Genç hemen kafasını sallamış ve sormuş. Ancak uzun süredir konuşmadığı için garip bir aksanı varmış, çok karmaşık olan kelimeleri kullanamıyormuş. "Neden buradasın?"
Çalıların arasındaki genç bu soruyla daha da çok sinirlenmiş ve çırpınarak bağırmış. "Bunu sormanın zamanı mı? Hemen çıkar beni buradan."
Onun dediğini yapmış. Kemerinden çıkardığı eski hançerle çalıları kesmiş ve böylece diğeri kurtulmuş, teşekkür bile etmeden geri dönmeye hazırlanırken ona seslenmiş. "Burada bekle."
Böylece diğerinin cevabını beklemeden gökkuşağının altına geri dönmüş, birkaç eşyasını koyduğu ve geceleri kullandığı küçük kulübe de oradaymış. Hemen oraya girip içeriden bir cam şişe alarak gökkuşağına doğru gitmiş. Cam şişeyi gökkuşağına dayamasıyla şişenin içi gökkuşağı suyuyla dolmuş ancak sonradan gören birinin bu sıvının gökkuşağından geldiğini anlayamazmış çünkü gökkuşağı suyu camla temas eder etmez beyazlaşmış.
Suyu aldıktan sonra şişenin kapağını kapattığına emin olup diğer gencin olduğu yere koşarak gitmiş. Diğer genç, beklemeden geri gitmeyi düşünmüşmüş ancak merakına hâkim olamamış. Yokluğun içinde yaşayan bu kişi kimmiş? Yine de onu takip etmeye cesaret edememiş, her yer sarmaşıklarla doluymuş.
Çok geçmeden beklediği kişi elinde bir şişeyle gelmiş ve şişeyi ona doğru uzatmış. Koştuğundan dolayı nefes nefese kalmışmış. "Yaraların," demiş kısık bir sesle, kollarındaki sarmaşıkların yaptığı sıyrıkları göstererek. "Kullan. İyileşir."
Diğer genç ona anlamaz bir şekilde bakmış, gökkuşağının altında yaşayan genç alnındaki terleri sildikten sonra ona doğru şişeyi ittirmiş böylece diğeri tutmak zorunda kalmış. Bir süre birbirlerine baktıktan sonra sormuş. "Adın ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKKUŞAĞI [BL - ONESHOT]
FantasyGökkuşağının altında yaşayan bir genç hakkındaki yazdığım çooook kısa masal tarzında bir hikaye :3 Hangi kafayla yazdım bilmiyorum ama fena olmamış sanki :D Umarım beğenirsiniz~