Arcus çimlerin üzerinde yatıyordu. Yüzünde her zamanki gülümsemesi vardı. Nox ise bazen şehre yiyecek bulmak için dönüyordu, o günde onu beklediği günlerden biriydi.
Nox ailesini küçükken kaybetmişti, o yüzden gökkuşağının altından Arcus'la yaşamaya gittiğinde kimse onun nerede olduğunu sormadı. Arada şehre inip yüzünü gösterdiğinde de oradan geçen bir tüccar olduğunu düşünürlerdi. Zaten artık kimse gökkuşağına karışamazdı. Gökkuşağı kendini koruyacak kadar güçlenmişti, onun istemediği kimse o yeri bulamazdı.
Nox çok geçmeden elinde şehirden getirdiği yemeklerle geldi. Arcus'un en sevdiği yemeği görmesiyle ağzı sulandı ve Nox'un elinden paketi hemen alıp yemeğe başladı. Nox ne kadar ona karşı yumuşamış olsa da genelde sert bir tavır takınırdı. "Yemeğini başkalarıyla paylaşmalısın."
Bu sözlerle Arcus kafasını kaldırıp isteksizce ona yemeğinden bir parça uzattı. Nox uzattığı parçayı aldı ve daha fazlası için sormadı. Arcus'un yemeğini paylaşmayı sevmediğini bildiğinden gelmeden önce kendisi biraz atıştırmıştı. Aslında gökkuşağının altında yaşamaya başladığından beri yemek yemesine gerek kalmamıştı. Sabırla Arcus'un yemeğini bitirmesini bekledi ve ardından her zamanki gibi derede ellerini yıkamasını söyledi. Arcus dediğini yaptı.
Ellerini yıkadıktan sonra geri dönüp Nox'un yanına mutlulukla uzandı. Gözleri kapalıydı. Kafasında yüzlerce kez döndürdüğü cümleyi söyledi. "Nox, yanımda olduğun için çok mutluyum."
"Biliyorum." Nox'un sesi olması gerektiğinden daha da yakın geliyordu. Böylece gözlerini açtı ve ona daha da yakınlaşmış olduğunu gördü. Yüzü hemen ısındı, geri çekilmeye çalıştı ancak Nox onu tuttu. "Korkma, dur."
Arcus bu cümleyle olduğu yerde kaldı. Nox kendini yakınlaştırdı ve dudakları tekrar birbirine dokundu. "Nasıl hissediyorsun?"
Arcus kalbi göğsünden çıkacakmış gibi hissediyordu. "Bilmiyorum." diye cevapladı.
Bu cevapla Nox tekrar onu öptü. Bu seferki öncekiler gibi değildi, daha tutkuluydu. Tamamen kendini Arcus'un üzerine eğmişti.
Arcus ne olduğunu anlamasa da yaptıkları iyi hissettiriyordu. İçgüdüleriyle hareket ederek elini Nox'un saçlarına daldırdı ve onu kendisine doğru çekti.
Nox'un elleri yavaşça Arcus'un vücuduna gitti, üzerindeki ince kıyafetleri çıkarmaya başladı. Arcus hiçbir zaman Nox'a karşı çıkamazdı, Nox'un ellerinin bedeninde gezmesi hafifçe titremesine neden olsa da karşı koymadı. Çok geçmeden Nox dudaklarından ayrılmış, Arcus'un bembeyaz olan omzunu emmeye başlamıştı. Arcus'un boğazından hafif bir inilti kaçtı ve gözlerini kapattı. Çoktan nefes nefese kalmıştı.
O gün sonunda kadar gittiler ve birbirlerinin bilmedikleri yönlerini keşfettiler. İşleri bittiğinde ikisinin de vücutları morluklar ve kızarıklıklarla doluydu. Nox esen rüzgâr tenini sıyırıp geçerken üzerlerindeki gökkuşağına baktı, ardından ne kadar şanslı olduğunu düşünerek yanında koluna sarılmış bir şekilde yatan Arcus'a döndü. O günden sonra gökkuşağı her geçen gün daha da güçlenmeye başlamıştı. Hiç olmadığı kadar çok parlıyordu...
-
MUTLU SON :) <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKKUŞAĞI [BL - ONESHOT]
FantasyGökkuşağının altında yaşayan bir genç hakkındaki yazdığım çooook kısa masal tarzında bir hikaye :3 Hangi kafayla yazdım bilmiyorum ama fena olmamış sanki :D Umarım beğenirsiniz~