"Tanrım, Jeongguk bana seni öldürmemem için bana bir sebep söyle."
"Senden güçlüyüm Hoseok."
Ön koltukta oturuken dikiz aynasından arka koltuktaki üzerinde mavi pijama takımıyla oturan Hoseok'un afallamış ifadesine büyük bir keyifle bakıyordum.
Normal değildi.
Normal değildik.
İlk okul gününe sırf uykusu dağılmasın diye pijama takımıyla gelen bir arkadaşa sahiptim. Aslında bakarsanız bu Hoseok'un yapma potansiyeline hard levelda sahip olduğu şeyler listesine bile giremezdi.
Hoseok ve Jimin hayatıma girene kadar hep durgun bir karakter olmuştum. Tek renk kıyafetler giyen sıkıcı insanlardandım. Birşey olmazsa üstelemezdim. En başından beri babamın varlığına tutunmuyordum yani. Ortalama bir insan olmuştum her zaman.
Ama sanırım ben ortalamanın biraz üstüydüm. Bunu farketmemi sağladığı için Hoseok'a minnettardım. Kafasındaki çatlaklardan biraz bana da üflemesi minnet katsayımı arttırıyordu. Bana göre umursamaz olmak rahatlık, refahtı.
Jimin ise...
O hep çatlak herifin teki olmuştu. Beni de bozmak istemediğinden olsa gerek, yanıma geldiğinde kişiliğini men ediyordu. Yanımda hep huzur verici ve sakin oluyordu. Bir nevi Jimin'in bir zamanlar bastırdığı kişiliğiydim şuan. Sanırım koca üç yılın ardından Amerika'ya yanına geldiğimizde verdiği kocaman tepki de bundan ötürüydü. Beni ilk gördüğü anda haykırdığı cümleler hala aklımın bir köşesinde yankı yapıyordu.
"Aman Tanrım! Jeon bu sen misin cidden! Bu çılgınca dostum! Saçlarına baksanıza! Kırmızı senin rengin değildi Jeon. Siyah hiç değildi! Sen beyazdın! Herşeyinle beyazdın."
Soluksuz sıraladığı kelimeleri yüzünden yüzü kızarmış, gözlerini kocaman yapmış ve dudaklarını yuvarlak haline getiren Park Jimin'e yüzümde kocaman bir gülümsemeyle bakıyordum.
Gözleri dolan, yüzünde gururlu bir ifade olan üvey kardeşime yüzümü buruşturarak bakıyordum şimdi. Hep duygusal olmuştu. Bir zamanlar yılanlar için ağladığına bile şahit olmuştum.
'Fakat Jeongguk, onların hiç bacakları yok ki."
Anılarım depreşmişti şimdi gözümde. Eski Jeon olmak ister miydim ki ?
Um, sanırım asla.
"Hey, sen." demişti Hoseok'u kastederek.
Hoseok önce etrafına bakmış, ardından 'Ben mi?' dercesine işaret parmağını kendine doğrultmuştu.
"Sana diyorum Jeon'un yan çarısı. Evet sen. Burda bizden başka birileri var gibi mi duruyor tatlım?"
"Ne istiyorsun?" demişti Hoseok, bozulduğunu belli eden bir ses tonuyla.
"Hiç. Sadece biraz fazla duygusallaştım. Belki de ağlayacak bir omuza ihtiyacım vardır ha? Hem fena çocuk da de-"
Jimin'in niyetini anladığımda çok geç olmadan lafını yarıda kesmiş, konuşmaya başlamıştım.
"Boşuna uğraşma Jimin. Hoseok sevgilisinden yeni ayrıldı. Yani Hyelin'i unutabileceğini sanmıyorum."
Dolu gözlerinin yerini bozgunluk taşıyan gözler almıştı şimdi.
"Aman, ne var canım kalede kaleci var diye gol de mi atmayalım yani."
"Jimin."
"Sustum"