Üstüme içi polarlı hırkamı giydim ve balkona doğru yürüdüm. Kapıyı açıp her zamanki yerime geçtim ve dizlerimi kendime çektim. Kollarımı dizlerime sarmaladığımda içim ısınıyordu, en azından ben öyle hissediyordum. Karşımdaki kişi bana sıkılmış bir şekilde bakarken kaşlarımı çattım. "Ne, ne oldu?"
İlk önce siyah saçlarını geriye doğru yatırdı, sonra ellerini arkasına koydu ve kelimenin tam anlamıyla yayıldı. "Seninle tanıştığımızda bu kadar sıkıcı değildin. En azından daha neşeliydin ama şimdi adın gibisin."
Kaşlarımı çattım ve "Adımın anlamını biliyor musun," diye sordum. Kafasını olumlu salladığında gözlerimi devirdim. "O kadar işsizsin ki ismimi araştırmışsın."
"Bu işsizlik değil içi kan ağlayan kız."
Evet, adımın anlamını biliyordu. Ama bunu umursayacak değildim. "Kesin öyledir."
Dediğim şeye alayla güldüğünde kafamı başka yere çevirdim. Sessizliğe ihtiyacım vardı, ama o bunu anlamayacak kadar mankafa biriydi. Başımı yanıbaşındaki duvara yasladım ve konuşmaya başladım. "Kalbim pompaladığı kanı damarlarıma değil gözlerime yolluyor."
Yerinde doğruluğunu hissettim, kafasında bir şeyler kurduğunu ama bir türlü dile getiremediğini. Sonra kafasında bir şeyler kurmuş olucak ki konuşmaya başladı. "O zaman neden şu an kan ağlamıyorsun?"
Güldüm, ama içten değildi. En son ne zaman içten güldüğümü hatırlamaya çalıştım birden, sonra bana sorulan soru geldi aklıma ve bir düşünceden başka bir düşünceye atladım hemen. Kafamda bir cümle kurdum ve konuşmaya başladım. "Çünkü adı üstünde içi kan ağlayan kızım ben. Ağladığım belli olmaz, kimse bilmez."
Sonra ikimiz de sustuk. Bu suskunluk yol yarımı gibiydi; bir yönden o gitti, bir yönden ben. Bu yol nereye gidiyordu bilmiyorum ama ilerliyordum işte. Hiçbir şey bilmeden öylece ilerliyordum o yolda. Ama bilmiyordum kanla kaplı ayak izlerimi bırakmışım yolda...
———————
Selam!
Bunu okuyacak bir kitlemiz bile yok şu an biliyorum, ama deniyorum. Umarım bir gün okunur kitaplarım:)
Bu bölüm kısa oldu biliyorum, çünkü girişler benim için hem biraz kısa hem biraz uzundur. Bence bu bölüm kısa değildi, bu bölümü gecenin kulağıma fısıltısıyla yazdım o yüzden hissettirdikleri çok uzundu. Neyse ben gideyim de fısıltıları dinleyeyim..
Görüşürüz!