"Doğum günün kitap olsun"

91 6 0
                                    

  Günlerce, saatlerce aradıktan sonra, tabanları artık hiçbir şey hissetmiyorken ürkek adımlarla kitabevine girdi delikanlı... Bu son şansıydı artık. Eğer aradığı kitabı burada da bulamazsa kendine lanerler okuyacaktı ve hazırladığı sürpriz boşa gidecekti. Dışarıdaki zemheri soğuk, dudaklarını çatlatmıştı. Üzerindeki incecik ceketi, onu soğuktan korumaya yetmiyordu. Ama olsundu. Kalbi sıcaktı, üşümüyordu.

  Kitaplarla dolu bir rafın önünde durdu. Gözleri heyecanla o kitabı arıyordı. Bir an önce o kitaba kavuşmak istiyordu.

  O kadar heyecanlıydı ki kalbinin gümbürtüsünü duyabiliyordu sanki... Gözleri o kitabı aradıkça ve bulamadıkça, büyük bir kaygıya doğru sürükleniyordu. Ve birdenbire alt rafların birinde görüverdi kitabı. Yüzündeki kaygılı ifade, yerini mutlu bir gülümsemeye bıraktı o an. Elleri kitaba uzanırken tir tir titriyordu. İşte sonunda avuçlarının arasındaydı o kitap. Efsanelerde yitirilmiş bir inciyi bulmuşcasına sevindi. Kısık bir sesle, "Seni buldum, seni buldum," diye tekrar etti. Gözleri nemlenmişti. Kitaplara aşık biriydi. Onu bir yalnızlıktan kurtarıp başka bir yalnızlığın içine götürüyordu her kitap. Kitaplar onun arkadaşı değil, gerçek dostuydu. Arkadaşlarla güzellikler paylaşılır, kafa dengi olunurdu sadece... Ve dost olmayı beceremeyenler arkadaş kalırdı. Oysa dostluk, kavganın ve barışın zıt anlam taşımadığı bir kavram olmalıydı. O yüzden kitaplar hayattaki tek dostuydu delikanlının. Onlarla barışır, onlarla kavga ederdi hep... Kitaplar sessiz öğreticileriydi delikanlının. Halbuki, sorusu olanların peşine düştüğü halde, hiçbir soruya cevap vermezdi kitaplar. Çünkü hayatı hissettirmez, anlatırlardı onlar.

  Delikanlı, boşluktan yapılmış bir sığınağa girerdi her kitapta. Kitap onun, hayatı alt eden ikamesiydi. Aklını rehabilite ederek ne çok şey öğretmişti bu kağıt öğretmen ona...

  Hayatında bu kadar önemli bir yer tutan kitaplar için, cebindeki tüm parayı hiç düşünmeden verebilirdi. Öyle de olacaktı... Kitabın arkasındaki fiyata baktığında, cebindeki tüm paranın toplamının bile kitabı almaya yetmeyeceğini gördü. Sadece birkaç kuruşu eksikti cebinde. Ne yapıp edip almalıydı o kitabı. Kasaya doğru yürümeye başladı. Kasadaki adama yalvaran gözlerle baktı. "Lütfen," dedi. "Lütfen küçük bir indirim yapın. Cebimdeki tüm para bu! Sadece birkaç kuruş eksik. Bu kitabı mutlaka almalıyım," diye yalvardı.

  Adam önce kitaba, sonra delikanlının yüzüne baktı. Bir kitabı bu kadar çok isteyen birine zorluk çıkarmak değildi niyeti. Belli ki kitabı bitirmek değil, anlamak arzusuyla okuyanlardandı. Delikanlının uzattığı parayı aldı ve gülümseyerek "İyi okumalar," dedi. Bir çocuk gibi sevinmişti delikanlı. Utancından hediye paketi yapar mısınız bile diyemedi. O heyecanla kitabevinden çıktı. Hala sımsıkı tutuyordu kitabı. Hızlı adımlarla insanların arasına karıştı. Bir an önce yetiştirmek istiyordu.

  O kadar mutluydu ki... Sonunda, sevdiği ama bir türlü açılamadığı kıza aradığı kitabı hediye edecekti. Kızın bugün doğum günüydü. O kitabın adını bir arkadaşıyla konuşurken duymuştu. Telefondaki kişiye günlerdir o kitabı aradığını ve bulamadığını söylemişti kız. Delikanlı istemeden de olsa kulak misafiri olmuş ve kitabın ismini bir kenera not etmişti.

  Aynı işyerinde çalışıyorlardı. Kız, şirketin muhasebe bölümünde staj yapıyordu. Delikanlı ise, ofisin getir-götür işlerine bakıyordu. Uzun zamandır aşıktı o kıza. Ne zaman yardıma ihtiyacı olsa koşup geliyordu yanına. Ofiste olduğu süre içinde, sürekli çay kahve getirip bırakıyordu masasına. Kız, içten bir gülümsemeyle teşekkür ediyordu her defasında. Delikanlının, kendisine gülümseyen o gözlere bakerken başı dönüyordu adeta.

  Kısa ve küt kesilmiş siyah saçları, oya gibi gözleri, küçücük biçimli bir burnu ve incecik bir vücudu vardı. Ona hayran hayran bakarken, hayalinde bile kendini o kızın yanına yakıştıramıyordu delikanlı. Sıska, çelimsiz bir vücuda, vasat bir görünüme sahipti çünkü. Küçük yaştan beri geçirdiği hastalıklar, gelişimini engellemiş, okula gitmesini zorlaştırmış ve astım bronşiti yüzünden bir işte çalışması da neredeyse imkansızlaşmıştı. Kitaplara olan düşkünlüğü, hasta yataklarında uzun zaman geçirmesinden kaynaklanıyordu. Kendini hayatın içinde değilde, kitapların sayfaları arasında geliştiriyordu. Yıllar geçtikçe parasızlıkla birlikte böyle yaşamaktan sıkılıp artık çalışmak istediğini söylemiş, ailesinin tüm uyarılarına rağmen bir ofiste işe başlamış ve daha ilk işinde çalışma arkadaşına aşık olmuştu. Kız da anlamıştı delikanlının kendisine karşı olan hislerini. Fakat anladığını belli etmemeye çalışmıştı.

"ARAZ"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin